Şubat Devrimi’nden kısa bir süre sonra, İsviçre’nin Zürih kentinde sürgünde olan Lenin ve yoldaşları Almanya üzerinden yaklaşık bir haftalık bir tren yolculuğunun ardından Petrograd’a1 varırlar.
16 Nisan’da 104. yılını geride bıraktığımız bu olayın, Lenin’in “Alman ajanı olmak”la suçlandığı, Ekim Devrimi’ne giden bu yolculuğun aslı astarı neydi? Birinci emperyalist paylaşım savaşının azgın ve çalkantılı yılları boyunca İsviçre’de “sakin” bir hayat sürmekte olan Lenin adındaki ufak tefek adam, nasıl oldu da ihanetle suçlanacağını bile bile, Kaiser Almanya’sı üzerinden geçerek, sadece Sovyet halklarının kaderini değiştiren değil, dünyanın da altüst oluşuna neden olan bir devrime, Büyük Ekim Devrimi’ne imza atabildi?
“Mühürlü tren”, “devrime giden tren”, “devrim treni” vb. nitelemelerle tarihe geçen trenin hikayesi birinci paylaşım savaşı yıllarında savaşta muaf tutulan İsviçre’nin Zürich kentinde başlar…
Stefan Zweig Kurşun Mühürlü Tren adlı kitabında, “Arada bir akşamları, daracık bir kahvede, birtakım işçilerle buluşuyor, görüşüyordu. Ancak, bu toplantılara olsa olsa on beş-yirmi kişi katılmaktaydı. Onların da çoğu toy delikanlılardı. Habire çay içen, durmadan çekişen bu insanlarla, aynı davranışı huy edinmiş olan öbür Rus sığınmacılar arasında ne fark olabilir ki? Eskicinin evinde oturan tıknaz adama aldırış eden yoktu. Vladimir İliç Ulyanov adını taşıyan bu şahsı ismen tanıyanlar bile öyle azdı ki, koca Zürich’te, hepsini toplasanız ancak otuz-kırk kişi eder. Diyelim ki, elçilikler arasında mekik dokuyan lüks arabalardan biri rastgele onu ezip öldürmüş olsaydı, Ulyanov ya da Lenin adını kimse öğrenmemiş olacaktı” derken ne Lenin’i küçümsüyordu ne de devrime giden yolu, “mühürlü treni” büyütüyordu. O yalnızca tarihe tanıklık eden bir not düşüyordu.
Eğer Lenin, Şubat Devrimi’nin akabinde eline geçen bu fırsatı, daha doğru bir ifade ile böyle bir imkanı yaratmasaydı, Stefan Zweig’ın deyimi ile, “Ulyanov ya da Lenin adını kimse öğrenmemiş olacaktı.”
Devrime giden tren, Kurşun Mühürlü Tren
Stefan Zweig söz konusu kitabında, “1917 Martının on beşinde, Zürich’teki kütüphane görevlisi şaşırıp kaldı. Çünkü saat dokuza gelmiş, kütüphanenin en sadık ve daimi okuyucusu ortalıkta yoktu. Her gün, büyük bir intizamla oturduğu yer boştu. Saat dokuz buçuk oldu, onu çaldı, nafile. Adam ortalıkta yoktu. Tükenmez bir okuma hırsıyla dolu olan bu adam, bir daha o kütüphaneye ayak basmayacaktı.
“Hâlbuki adam, o sabah da her gün olduğu gibi, kütüphanenin yolunu tutmuş, önüne çıkan bir Rus sığınmacıdan Rusya’da devrim olduğunu öğrenmişti.”
Aldığı haberi doğrulamak için Zürich gölü kıyısındaki gazete bayiine koşan Lenin, gazetelerde verilen haberin doğruluğunu ve az da olsa ayrıntılarını öğrenir. Takip eden günlerde, hükümet değişikliği, Çarın tahttan uzaklaştırıldığı, karma bir meclisin işbaşına geçtiği, Duma Meclisi ve benzeri gelişmelerin yanı sıra, hemen her gün yeni yeni haberler duyulur.
İsviçre’nin değişik kentlerinde sığınmacı olarak yaşayan yüzlerce Rus devrimcinin sevincine diyecek yoktur. Rusya’ya dönme hayali ve telaşı başlar. Sahte evraklara, takma adlara ihtiyaç duymadan, Çarın hüküm sürmediği “Özgür Rusya’ya birer özgür vatandaş olarak” dönebileceklerdir artık. Hazırlıklar başlamıştır bile.
Diğer Rus sığınmacıların aksine, telgraf üstüne telgraf çekerek doğrudan bilgi almak isteyen, kılı kırk yararak hesaplayan Lenin, Rusya’daki gelişmelerin sevincini, orada olamamanın hüznünü yaşar. İsviçre’den çıkmanın, bir şekilde Rusya’ya ulaşmanın bir yolu olmalıdır. Devrimin başarısı için ne pahasına olursa olsun Rusya’ya dönmesinin şart olduğuna karar verir.
Almanya geçit vermez mi?
Etrafı İtalya, Fransa, Almanya ve Avusturya ile çevrili olan İsviçre’den çıkmanın bir yolu olmalı. Lenin’in, “İtilaf devletleri” topraklarından geçmesi de yasaktır. Almanya ve Avusturya’dan geçmesine de izin verilmez. Savaşa katılması an meselesi olan ABD’nin savaşa katılması durumunda Almanya, Rusya ile bir barış anlaşması yapabilir ve Rusya’ya Almanya üzerinden ulaşmanın yolu açılabilirdi.
Beklenen gelişme olur. ABD Almanya’ya savaş ilan eder. Kaiser Almanya’sı üzerinden geçip Rusya’ya gitmek için bir umut belirir. Almanya Rusya ile hala savaş halindedir. Böyle bir durumda “düşman ülkenin topraklarından geçmek için izin istemek” hem partisini ve hem de kendisini, güç duruma düşürmenin ötesinde, ihanetin en büyüğü ve Alman ajanlığı ile yaftalayabilirdi. Tüm bu riskleri bilen Lenin, başka çare bulamadığı için Almanya üzerinden geçmenin yolunu aramaya karar verir.
Çiçeği burnunda Menşeviklerin adayı Kerensky hükümeti ise Lenin’in yurda dönüşünü engellemenin yolunu aramaya koyulmuştur.
Lenin her şeyi göze alarak, sorumluluğu dahilinde, şahsı adına Almanya ile temasa geçer. Öngörülenler oldukça risklidir. Yaftalamaları ve dedikoduları hesaba katan Lenin, görüşmelerin mümkün olduğu kadar açık bir şekilde yürütülmesine karar verir. Lenin adına görüşmeleri İsviçreli komünist Fritz Platten2 yürütecektir. İsviçre’nin başkenti Bern’deki Alman Elçiliğine giden Fritz Platten, şartları sıralar. İleri sürülen şartlar, rica-minnet olmaktan uzaktır:
“Yolculara bir vagon ayrılacak. Yol boyunca, pasaport kontrolü olmayacak. Normal tarifeye üzerinden, ücretlerimizi kendimiz ödeyeceğiz. İstek ya da istek dışı vagon dışına çıkılmayacak. Bu şartlar kabul edildiği takdirde, yolcular Alman hükümetinin yardımını ve topraklarından geçmeyi reddetmeyeceklerdir.”
Lenin ve beraberindekilerin Rusya’ya ulaşmasından kendi lehlerine medet uman Kaiser Almanya’sı, ileri sürülen şartları kabul eder ve Bolşeviklerin “Mühürlü Tren” ile Almanya üzerinden Rusya’ya gitmesine izin verilir. Bu protokolün tren yola çıkmadan Petit Parisien adlı gazetede yayınlanması sağlanır. Lenin’in ve Almanya’nın “gizli” ajandaları dışında, her şey şeffaftır artık.
Acelesi olan Lenin’in yanı sıra, Almanya’nın da kaybedecek zamanı yoktur. Lenin ve beraberindekilerin Rusya’ya ulaşması ile çıkacak iç savaşta zayıf düşecek bir Rusya’dan “kazanç” ummaktadırlar.
5 Nisan’da ABD Almanya’ya savaş ilan eder. Lenin adına Alman elçiliği ile görüşmeleri sürdüren Fritz Platten’e 6 Nisan’da, “Ggeçiş izni, teklif edilen şekilde karara bağlanmıştır” diye netice bildirilir. Nihayet 9 Nisan 1917’de Lenin, Zinovyev ve Radek’in de aralarında olduğu toplam 32 kişiden oluşan grup Zürich garından yola çıkar.
Alman toprakları üzerinden geçerken herhangi birileri ile görüşmenin ihanetle suçlanmaya kadar götürecek sonuçlara neden olabileceğini ön gören Lenin, yolculuk boyunca hiç kimse ile görüşme kabul etmez. İsviçre’den hareket eden “Devrim Treni” Almanya ve İsveç üzerinden geçerek Rusya sınırına varır.
14 yıllık sürgün hayatından sonra, kendi topraklarındadır artık.
Lenin’in, Rusya’ya varır varmaz ilk işi, gazeteleri incelemek olur. İlk önce partisinin gazetesi olan Pravda’yı inceler. İnceledikten sonra, beklediği çizgide olmadığını görür ve gazeteyi buruşturup bir kenara fırlatır.
“Kurşun Mühürlü Tren” tam zamanında getirmiştir Lenin’i devrim toprağına.
“Tren, bu sırada Petrograd’ın Finlandiya istasyonuna girmiştir. Binlerce işçi, koskoca meydanı tıklım, tıklım doldurmuş.
“Silahlı şeref birlikleri, sürgünden dönen adamı sabırsızlıkla bekliyor. Bir ağızdan Enternasyonal marşını söylüyorlar. Daha birkaç gün önce bir eskicinin evinde oturan adam, Vladimir İliç Ulyanov, trenden inince, eller üstünde buluyor kendini ve soluğu bir zırhlı arabada alıyor. Kaleden ve evlerden akseden projektör ışıkları altında Lenin halka ilk söylevini vermektedir. Heyecan öyle taşkın ki, yer yerinden oynuyor sanki. Bu suretle ‘Dünyayı Sarsan On Gün’ başlamış oluyor.
“Mermi böyle patladı. Hem bir ülkenin hem de bir âlemin altı üstüne geldi.”
Tabloyu böyle tarif ediyor Stefan Zweig. Devamı, ardı arkası kesilmeyen, geceli gündüzlü hararetli tartışmalar, Nisan Tezleri ve “Tüm İktidar Sovyetlere”, Lenin’e tutuklama kararı ve hepsinin ardından, Büyük Ekim Devrimi…
***
1) 1918’e kadar Rusya’nın başkenti olan Petrograd’ın adı 1924’te Lenin’in ölümünden sonra Leningrad olarak değiştirilir. Bolşevikler önderliğinde 1917’de gerçekleştirilen Ekim Devrimi’nden sonra, Mart 1918’de Moskova başkent olarak belirlenir.
2) Lenin’le birlikte aynı trende yolculuk yapan Fritz Platten, İsveç’te ‘yakalanır’ ve İsviçre’ye geri gönderilir. Fritz Platten, 1919’da Moskova’da kurulan Komünist Enternasyonal’in Başkanlık Divanı üyesi seçildi. 1920’de, 1918’de İsviçre’de yüzyılın grevi olarak anılan genel grevi organize etmekle suçlandı ve hapse mahkûm edildi. 1921’de kurulan İsviçre Komünist Partisi, KPS’nin kurucu üyelerinden biriydi ve sekreterliğini yaptı. Lenin’e 14 Ocak 1918’de yapılan suikastta Platten Lenin ile birlikte aynı araçtaydı. Kendisini Lenin’e siper etti ve Lenin’in hayatını kurtardı. Lenin’i hedef alan kurşun Platten’i elinden yaraladı. 1923’de Sovyetlere temelli yerleşti. Orada diğer İsviçreli sürgünlerle birlikte bir tarım kooperatifi kurdu. 1938’de uğruna canını ortaya koyduğu devrimin karşısında olmakla, ajanlıkla itham edilerek tutuklandı. 22 Nisan 1942’de, tesadüf bu ki, Lenin’in doğum gününde kurşuna dizildi.