Irak'ta kriz derinleşiyor!

Irak'ta çatışmalar yayılırsa ya da bazı analizlerde dikkat çekildiği gibi iç savaş boyutlarına varırsa, ülke açısından çok daha ağır koşulların oluşması kaçınılmaz olacak.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 30 Ağustos 2022
  • 19:00

10 ay önce yapılan seçimlerin ardından Irak’ta başlayan siyasi kriz, farklı aşamalardan geçerek başkent Bağdat’ta silahlı çatışmaların başlaması noktasına vardı. Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr’ın dün siyasetten tamamen çekildiğini ilan etmesinin ardından başlayan olaylarda Sadr destekçileri “Yeşil Bölge"de bulunan meclis ve diğer resmi binaları işgal ettiler. Sadr destekçilerinin gece bölgeden çekildiği açıklanmıştı. Ancak çekilme gerçekleşmeden önce bölgeye silah taşındığı ortaya çıktı. Olağanüstü hal ve sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine rağmen, kitlenin bir kısmı çekildikten bir süre sonra silahlı çatışmalar başladı.

Bölgeye pikaplarla giren silahlı milislerin çatışmada havan topu ve roketler de kullandığı bildiriliyor. Tıbbi kaynaklar çatışmalarda ölenlerin sayısının 23’e ulaştığını, yaralı sayısının ise 380’i aştığını bildirdi. Hayatını kaybedeler arasında sivillerin olduğu da belirtildi. Zira Yeşil Bölge’de sadece resmi binalar ve büyükelçiler bulunmuyor. Yanı sıra sivillerin yaşadığı bir mahalle de var. Ambulansların bölgeye girişinin zor olması ise ölü/yaralı sayısının daha yükselebileceğine işaret ediyor.

***

Taraflar silahlı çatışmadan kaçınılması yönünde çağrılar yapsa da olayın bir tür şehir savaşı boyutuna ulaşması engellenemedi. Mukteda es Sadr şiddetin durdurulması için açlık grevi yaptığını ilan etti, ancak bunun etkili olmadığı görülüyor.

Olayların dün başlamasından sonra özellikle Körfez Şeyhleri tarafından finanse edilen bazı televizyon kanalları ve sosyal medyadaki birtakım trol hesapların olayları çarpıtan, çatışmayı alevlendirmek için kışkırtan yayınlar yapması dikkat çekmişti. Bazı Iraklı yetkililer bu provokasyonlar konusunda uyarmıştı, ancak olayların korkulan boyuta ulaşması engellenemedi.

Bölgede çatışmalar devam ederken, Mukteda es Sadr’ın bugün bir basın toplantısı düzenleyeceği bildirildi. Çatışmaların önlenememesi durumunda Irak’ta Şii güçler arası tehlikeli bir çatışmaya evrilmesinden endişe ediliyor. Bu arada Körfez Şeyhleri'ne bağlı medya ile bazı Iraklı kaynakların provokatif yayınlar yapması, bu çatışmayı kışkırtan taraflar olduğuna da işaret ediyor.

***

Irak Başbakanı Mustafa el- Kazımi Sadr hareketinin müttefiki olmasına rağmen, Mukteda es-Sadr hükümetin dağıtılmasını talep ediyordu. Talepleri kabul edilmeyince önce milletvekillerini parlamentodan çekti. Dün ise, siyasetten tamamen çekildiğini ilan etti. Olayların patlak vermesine neden olan bu karar, Sadr’ın hedeflerine ulaşma konusunda aciz kaldığını ve gücüne uygun bir siyasi basınç yaratamadığına işaret ediyor.

Iraklı siyasilerin değerlendirmelerine göre, Mukteda es-Sadr olayların bu boyuta varmasını istemiyordu. Oysa aldığı pasif tutum, destekçilerinde bir tür “çaresizlik isyanı” yaratmış görünüyor. Ancak çatışmaların devam etmesi durumunda Sadr hareketi de hem ağır kayıplara uğrayacak hem siyasi olarak zayıflayacak. Zira, çatışmaların yayılması halen tasfiye edilemeyen IŞİD ile El Kaide artıklarının da devreye girebileceği ve o durumda kaosun daha da derinleşeceği değerlendiriliyor.

Bu arada çatışmaları kimlerin yönettiği, silahların bölgeye nasıl ve kimler tarafından taşındığı henüz bilinmiyor. Sadr’ın çatışmaları durdurmak için açlık grevi yapmasına rağmen, olayların nasıl bu noktaya varabildiği de halen açıklığa kavuşmuş görünmüyor.

***

ABD’nin 2003’teki işgalinden sonra Irak devlet aygıtının dağıtılması ve yerine konulan aygıtın iğreti sınırlarda tutulması bir tür “süreklileşmiş kriz” hali yarattı. Nitekim -öncesi bir yana- 19 yıldan beri Irak halklarının başı beladan kurtulamadı. Kurulan hükümetlerin yolsuzluk ve rüşvet bataklığında yüzmesi, altyapı hizmetlerinin bile halen sağlanmaması, işsizliğin alabildiğine yaygın olması, siyasi partilerin etnik, dinsel, mezhepsel temelde bölünmesi vb. olayları bu noktaya taşımış görünüyor. Öte yandan, siyasi güçler silahlı milisler örgütlüyor. Nitekim sadece Sadr hareketinin üç ayrı silahlı milis gücü var. Devletin ordusu IŞİD karşısında aciz kaldığında ise, dini otorite Ali El Sistani’nin çağrısıyla Halk Seferberlik Güçleri oluşturuldu ve ancak ondan sonra “cihatçı terör devleti” yenilgiye uğratılabildi.

 Bu sistemin biriken sorunlara çözüm üretmesi mümkün görünmüyor. Seçimler 10 ay önce yapılmış, ancak doğru dürüst bir hükümet kurulamamış, Kürtler de cumhurbaşkanı adayı belirleme konusunda anlaşmazlığa düşmüş ve “ara geçiş” süreci uzadıkça uzamış bulunuyor. Emperyalistler, Siyonistler ve gerici bölge devletlerinin Irak’a müdahale etmeleri ise sorunları içinden çıkılmaz bir hale getiriyor.

Bu sistem “süreklileşmiş kriz” halini aşamazken, Irak’ta halkların sorunlarını çözmeyi esas alan bir siyasal gücün oluşması da yazık ki şu ana kadar mümkün olmamıştır. Kitleler defalarca isyan etmiş, sayısız gösteri ve direniş gerçekleştirmiştir. Ancak siyasal alanda önderlikten yoksun olması ve sistemdeki şu veya bu parti ya da hareketin destekçisi olmanın ötesine henüz geçememesi, kitle hareketinin açmazı olmaya devam ediyor.

Bir dönem Sadr hareketinin böyle bir rol oynayabileceği yönünde iyimser beklentiler oluşmuştu. Ancak bu öngörülerin gerçekçi olmadığı görülüyor. Sadr hareketinin Şii kimliğinin yanı sıra Arap ulusal kimliğine de yaslanması, ABD’ye mesafeli durması, kimi noktalarda İran politikalarına karşı çıkması bu değerlendirmelere vesile olmuştu. Oysa hareketin siyasi deneyiminin de ideolojik ufkunun da buna yetmediği görülüyor. Beklenen basın toplantısında Sadr çatışmaları durdurabilecek bir kararlık ortaya koyamazsa, Sadr hareketi tersi bir rol oynamış olacak. Zira, Irak’ta çatışmalar yayılırsa ya da bazı analizlerde dikkat çekildiği gibi iç savaş boyutlarına varırsa, ülke açısından çok daha ağır koşulların oluşması kaçınılmaz olacak.

Şimdi tüm Iraklılar Mukteda es-Sadr’ın yapacağı basın toplantısını bekliyor…