Kısa süre önce Mukteda es-Sadr’a bağlı güçlerin “Yeşil Bölge”ye girerek gerçekleştirdikleri silahlı saldırının ardından Irak iç savaşın eşiğinden dönmüştü. Lübnan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın Sadr’la görüşmesinin ardından silahlı milisler Yeşil Bölge’den çekilmiş ve Iraklılar rahat bir nefes almıştı. 1 Ekim’de başlayıp 4 Ekim’e kadar süren gösteriler ise, 2019’daki büyük kitle gösterilerinin yıldönümü vesilesiyle gerçekleştirildi.
2019’daki gösteriler birçok kentte gerçekleşmiş, direniş “Ekim gösterileri” adıyla anılmış, o direnişten ‘Ekim Hareketi’ diye bir örgütlenme ortaya çıkmıştı. Yolsuzluğa batmış iktidara ve yozlaşmış siyasi yapıya karşı biriken öfkesini dile getiren kitleler temel demokratik, sosyal, siyasal taleplerini yükseltmişti. Kolluk kuvvetleri veya bazı ‘meçhul kişiler’ tarafından göstericilere ateş açılmış, ölenlerin yüzlerce kişiyi, yaralananların ise binleri bulduğu belirtilmişti. Gösteriler sona erdikten sonra ise, iktidar özellikle hareketin içinden çıkan öncüleri tutuklatmıştı.
Kimileri abartılı bir tanımla kitle hareketini ‘Ekim Devrimi’ olarak da tanımlıyor. Hükümet eylemlere öncülük edenleri tutuklamış ama katilleri bulup yargılama konusunda bir şey yapmamıştı. Kitle hareketinin üçüncü yıldönümünde sokaklara çıkanların taleplerinden biri katillerin bulunup cezalandırılmasıdır.
***
1 Ekim’de başkent Bağdat başta olmak üzere çok sayıda kentte direnişin üçüncü yıldönümünde sokaklara çıkan kitleler yine aynı talepleri dile getirdiler. Bağdat’ta göstericilerin ‘Yeşil Bölge’ denen tahkimli alana ulaşmasını engellemek için kentin köprüleri ve belli başlı kavşakları kolluk kuvvetleri tarafından beton bloklarla kapatıldı. Kolluk kuvvetlerinin barikatlar kurmasına tepki gösteren eylemcilere polis göz yaşartıcı gaz ve tazyikli suyla saldırdı.
2019’da cinayet işleyenlerin bulunup yargılanması, hükümetin istifası, siyasi sistemde reform yapılması, yolsuzluk ve rüşvete bulaşanlardan hesap sorulması, altyapı hizmetlerinin sağlanması gibi talepler yükselten göstericiler, kurulan barikatlara tepki gösterdi ve yer yer göstericilerle kolluk kuvvetleri arasında çatışmalar çıktı. Geçici Irak Başbakanı Mustafa El-Kazımi, Irak güvenlik güçlerini göstericileri korumaya, gösterilere ateş açmamaya ve diğer yasadışı yollardan kaçınmaya çağırdı, ancak buna rağmen Bağdat’ta bir kişi hayatı kaybetti.
***
Dört güne yayılan gösterilerde kitleler somut taleplerini dile getirdiler. Ancak El-Kazımi hükümetinin bu talepleri karşılamaktan aciz olduğu şu ana kadarki icraatlarından da bellidir. Nitekim gösterilerde öne çıkan taleplerden biri geçiş süreci için “ulusal kurtuluş hükümeti” kurulmasıdır. Oysa “ulusal diyalog” çağrısı yapan El-Kazımi’nin derdi halkın taleplerini karşılamak değil, yozlaşmış/rüşvetçi siyasal sistemi ayakta tutmaktır. Kitlelerin öfkesini yatıştırmaya çalışan El-Kazımi, olası bir çatışma konusunda uyarıyor ve aksi halde herkesin bunun altında kalacağını söyleyerek halkı kaderine razı etmeye çalışıyor.
Önceki felaketler bir yana, 2003’teki emperyalist işgalden sonra yaşanan yıkım ve katliamlara ek olarak, ABD’nin kurduğu etnik, dinsel, mezhepsel temelli siyasal sistem ülkenin altyapı hizmetlerini bile sağlamayı başaramadı. Bu sistemin köşe başlarını tutanlar, kendi kasalarını doldurmanın ötesine geçen kayda değer hiçbir iş yapmadılar. Göründüğü kadarıyla halka “kaderinize razı olun” mesajları vermekten öte bir şey yapmayan hükümetin kendisi de sallantıda.
***
Geniş kitleler, özellikle de işsizlik ve geleceksizlikle boğuşan gençler, kaderlerine razı olup köşelerinde oturmuyorlar. Belli aralıklarla sokaklara çıkıyor, itirazlarını yükseltiyor, taleplerini dile getiriyorlar. Ancak talepler net olsa da kitle hareketleri yoz hükümetleri bunu yapmaya mecbur edebilecek bir noktaya varamadan kırılıyor. Sistemi en çok zorlayan hareketlerden biri 2019’daki kitlesel direnişti. Buna rağmen yozlaşmış rejim kanla bastırarak hareketi geriletmişti.
Siyasi partilerin etnik, dinsel, mezhepsel temeller üzerine kurulması yazık ki, Iraklı emekçilerin de büyük handikaplarından biri haline gelmiştir. Zira bu uğursuz sistem emekçileri kendi içlerinde de parçalıyor. Yine de sorunların yakıcılığından dolayı emekçiler ve gençler kitlesel bir şekilde sokaklara çıkmaktan geri durmuyorlar.
1 Ekim’den 4 Ekim’e kadar süren eylemler, Irak’ta kitlelerin dinamik olduğunu, tüm bölünmelere ve açmazlara rağmen diri kalabildiğini de göstermiştir. Kitle hareketi şu veya bu şekilde döne döne küllerinden doğuyor. Buna karşın programı net devrimci bir önderlikten yoksun olması yazık ki, Amerikan’ın kurduğu yozlaşmış sistemi parçalayabilecek bir güce henüz ulaşmadı. Göstericiler 4 Ekim’de sokaklardan çekildi. Ancak bu, kaderine razı olmak değil, sadece bir kez daha sokaklara çıkana kadar verilen bir moladır.