Irak'ta kriz derinleşiyor

Amerika'nın Irak'taki varlığı ve yönetim üzerindeki baskısı devam ederken, Türk ordusunun ülke topraklarındaki askeri varlığı son bir yılda iki katına çıkmışken yaşanacak olası bir iç çatışmanın yıkıcı sonuçlar yaratacağı konusunda uyarılar yapılıyor. Çatışmanın seyri ilerleyen günlerde belli olacak.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 31 Temmuz 2022
  • 08:00

Mart 2003’te Irak’ı işgal eden ABD emperyalizmi ile suç ortakları, ülkeyi yakıp yıkmakla, insan kıyımı yapmakla kalmadılar, devletin kurumlarını da dağıttılar. İşgalciler Irak’ta siyasi sistemi dizayn ettiler. Artık partiler siyasi programlarından önce Şii, Sünni, Kürt gibi etnik-mezhepsel kimliklerle ifade edilmeye başladı. Bu uğursuz sistemle Irak’ın etnik-mezhepsel temelde parçalanması ekonomik, toplumsal, siyasal krizleri de kronik bir hale getirdi.

ABD’nin Irak’ta oluşturduğu sistem yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma gibi hastalıkların bünyeyi sarmasına da zemin hazırladı. Petrol zengini ülkede halen altyapı hizmetleri bile doğru dürüst karşılanamıyor. Son yıllarda kitleler defalarca isyan ettiler, ancak önderlikten yoksun oldukları ya da var olan partilerin güdümünde hareket ettikleri için siyasi yapıda kayda değer bir değişiklik yaratmayı başaramadılar. Öte yandan siyasi güçlerin iktidar paylaşımı etrafında süren rekabet ve çatışmaları da döne döne siyasi krizleri tetikliyor.

***

Siyasi alandaki kriz başbakan ve cumhurbaşkanı seçimleri öncesinde yeniden derinleşti. Son seçimlerde 73 milletvekili kazanan Sadr Hareketi hükümet kurmayı başaramamış, koalisyon hükümetini diğer Şii partiler kurmuştu. Buna karşın Sadr Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’ye itiraz etmemişti. Ancak Şii çatı kuruluşu Koordinasyon Çerçevesi'nin başbakan adayının Muhammed Şiya es-Sudani olduğunu ilan edince, Sadr Hareketi bu isme itiraz etti. Bu itirazı meydan okuyan bir tarzda, meclise baskın düzenleyerek dile getirdiler.

Es-Sudani’in eski başbakan Nuri El Maliki’ye yakın olduğunu iddia eden Sadr Hareketi, taraftarlarını sokaklara çıkartarak başka birinin başbakanlığa aday gösterilmesini dayatıyor ve bir ‘çoğunluk hükümeti” kurulmasını istiyor. Çoğunluk hükümeti kurulması Irak’taki siyasi kamplaşmadan dolayı olası görünmüyor. ES-Sudani’nin başbakanlık adaylığından çekilmesi yönündeki dayatmaya ise karşı taraf halen prim vermiş değil.  

İki gün önceki meclis baskını Mukteda es-Sadr’ın çağrısıyla sona erdirilmişti. Koordinasyon Çerçevesi’ni oluşturan güçler başbakan adaylarını değiştirmediği için parlamentoyu tekrar işgal eden Sadr Hareketi taraftarları, bu defa ‘süresiz işgal eylemi’ yapacaklarını söylediler. “Taleplerimiz kabul edilene kadar meclisi terk etmiyoruz” demeye getiren tutum gerilimi yükseltti.

Meclis işgali en güçlü iki Şii siyasi bloku karşı karşıya getirmiş görünüyor. Bu durumun özellikle Körfez şeyhleri medyası tarafından körüklendiği yönünde iddialar var. Bu iddiaların doğru ya da yanlış olmasından bağımsız olarak, Koordinasyon Çerçevesi bileşenlerinden bazılarının “madem Sadr destekçilerini sokaklara çıkardı biz de güçlerimizi sokaklara çıkaralım” eğiliminde oldukları belirtiliyor. Bu talep şimdilik hayata geçirilmedi. Mukteda es-Sadr’a çağrı yapan Koordinasyon Çerçevesi liderleri, meclisin boşaltılması ve sorunların diyalog yoluyla çözülmesi için tarafların görüşmelere başlaması yönünde çağrı yaptılar.

Sadr’ın bu çağrıya nasıl bir yanıt vereceği henüz belli değil. Ancak tarafların tutumlarında ısrarlı olmaları durumunda, çelişkilerin çatışmalara yol açabileceği belirtiliyor. İç çatışma ihtimalinden endişe edenler diyalog çağrısında bulunuyor. Zira her iki tarafın hem kitlesel hem siyasal gücü var. Olası bir çatışmanın Irak’ı kaosa sürükleyeceği, hatta çatışmaların bölgeye yayılabileceği belirtiliyor.

Amerika’nın Irak’taki varlığı ve yönetim üzerindeki baskısı devam ederken, Türk ordusunun ülke topraklarındaki askeri varlığı son bir yılda iki katına çıkmışken yaşanacak olası bir iç çatışmanın yıkıcı sonuçlar yaratacağı konusunda uyarılar yapılıyor. Çatışmanın seyri ilerleyen günlerde belli olacak. Bazı çevreler ise, Iraklı Şiilerin çoğunluğunun dini otorite kabul ettiği Ayetullah Ali Sistani’nin krizin aşılması için devreye girebileceğini ifade ediyor. Göründüğü kadarıyla tarafların tutumlarında ısrarlı olmaları durumunda, Sistani dışında çatışmaları önleyecek bir otorite mevcut değil.