Çin’in Orta Doğu’ya artan ilgisi

Çin’in bölgeye artan müdahalesi, potansiyel olarak diğer büyük emperyalist güçlerle, özellikle ABD ile gerilimleri artıracaktır. Zira Orta Doğu, emperyalist saldırı ve savaşların ana sahnesi olmaya devam etmektedir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 15 Aralık 2022
  • 08:00

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Suudi Arabistan Kralı Salman bin Abdulaziz’in davatiyle Riyad’da görkemli bir şekilde karşılanarak üç günlük ziyarette bulundu. Şi, Mısır Devlet Başkanı el-Sisi ve Filistin Özerk Devlet Başkanı Abbas da dahil olmak üzere Arap dünyasının önemli isimleriyle bir araya geldi. Ziyareti boyunca hem Arap-Çin İşbirliği Formu’na hem de Çin-Körfez Zirvesi’ne katıldı. Çin tarafından "Çin-Arap ilişkilerinin gelişme tarihinde çığır açan bir kilometre taşı” olarak nitelendirilen ziyarette birçok alanı kapsayan 30 milyar dolarlık 34 stratejik anlaşma imzalandı. Biden’ın ziyaretiyle kıyaslanamayacak kadar sıcak ve görkemli karşılanan Şi Cinping’in Ortadoğu’ya yaptığı ziyaret dünyada da yankı yarattı.  

Ziyaretin zamanlamasının da tesadüf olmadığı görülüyor. Küresel enerji krizi gözönüne alındığında, Çin enerji devi Suudi Arabistan’la ilişkileri daha fazla güçlendirmek istiyor. Bölgede bir alternatif olarak öne çıkmayı umuyor. Suudi Arabistan ise Çin ile yakın ilişkinin, krallığın uluslararası ortaklıklarını çeşitlendirmesine ve böylece Amerikan etkisini dengelemesine yarayabileceği inancında. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning’in ziyaretle ilgili beklentilerini, "…ortak kalkınmayı teşvik etme ve çok taraflılığı savunma kararlılığımızı göstermek için başlıca bölgesel ve uluslararası meselelerde daha fazla ortak stratejik anlayışa sahip olmayı umuyoruz" biçiminde özetlemesi, Suudilerin ise ‘‘Çin ile ikili ilişkilerini genişletme arzusu, tüm etkili ülkeler ve uluslararası güçlerle ikili bağlarını ve ortaklıklarını güçlendirmeye ve onlarla dengeli ilişkiler kurmaya yönelik stratejik planlarının bir parçasıdır" açıklamasında bulunması bunu anlatmaktadır.

ABD Başkanı Biden, Temmuz ayında Riyad’a yaptığı ziyarette ABD’nin Orta Doğu’da “Çin, Rusya veya İran tarafından doldurulacak bir boşluk bırakmayacağız” demişti. Ancak Çin Devlet Başkanı Şi’nin Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret, Çin’in bölgede giderek büyüyen etkisiyle ve Rusya’nın nüfuz alanı kazanmasıyla birlikte düşünüldüğünde Biden’nın tümüyle haklı olduğu tartışmalıdır. ABD gazetesi Washington Post’un “Başkan Biden’ın yönetimi, Çin liderinin Suudi Arabistan’a yaptığı resmi ziyaretten haklı olarak rahatsız. Çin, küresel bir petrol ve doğal gaz tedarikçisi olan bir bölgede baskın dünya gücü olamaz. Çin bölgede nüfuz sahibi olursa…" gibi değerlendirmeleri de Çin’nin bölgede nüfuzunu gittikçe artırdığına ilişkin derin kaygılara işaret etmektedir. 

Çin ile Arap dünyası arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesinin, giderek güçlendirilmesinin küresel etkileri de olacaktır. Çinliler, bu tür işbirliklerinin jeopolitik, enerji, gıda güvenliği, küresel iklim ve halk sağlığı gibi alanlarda elzem hale geldiğine dikkat çekiyorlar. Suudiler ise küresel enerji krizinin kendi ülkesinin jeopolitikteki stratejik ağırlığını artırdığını bildiklerinden hareketle iki büyük devletin rekabetinde yararlanmak istemektedirler. Kimi Orta Doğu uzmanları ise, ziyaretin jeopolitik sonuçlarını ‘‘dramatik" olarak nitelendiriyor.  

Çin’in Orta Doğu’da ‘‘yükselişi"

Çin, son yıllarda Orta Doğu’daki etkisini arttırdı ve çeşitli ülkelerle ilişkilerini genişletti. Bölgeyle ticaretini genişleterek İsrail, Suudi Arabistan, Katar, İran vb. gibi ülkeler için önemli bir ithalat-ihracat ortağı ve önemi giderek artan bir yatırımcı haline geldi. Çin’in bölgede artan varlığının merkezinde Pekin’in Kuşak ve Yol Girişimi yer alıyor.

"Yeni İpek Yolu" olarak da bilinen bu girişim, Çin’in ekonomik büyümesini artırmak için Asya, Afrika ve Avrupa arasındaki bağları yoğunlaştırmayı amaçlıyor. Öte taraftan, Çin’in bölgedeki artan ekonomik müdahalesi, kaçınılmaz olarak ülkenin bölgesel güvenlik meselelerine de daha fazla müdahil olmasına neden olmaktadır.

Çin, birçok alanda Orta Doğu’da geçmişte olduğundan daha büyük bir rol oynamak istiyor. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, 2021 Mart ayının son haftasında Suudi Arabistan, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Umman ve Bahreyn’e yaptığı gezide Orta Doğu’da güvenlik ve istikrar için beş maddelik bir plan ortaya koymakla bu mesajı vermişti. Bölgedeki rakip güçleri "birbirlerine saygı duymaya, eşitlik ve adaleti sağlamaya, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi için çaba göstermeye, toplu güvenliği ortaklaşa ilerletmeye ve kalkınma işbirliğini ilerletmeye" çağıran Çin, 2021 yılında da Tahran’la imzaladığı 25 yıllık siyasi, ekonomik ve stratejik işbirliği anlaşması imzalamıştı. Çin’in Suudi Arabistan Büyükelçisi Chen Weiqing, Çin’in "Orta Doğu’da uzun vadeli barış ve istikrarın sağlanmasında üzerine düşen rolü oynamaya hazır olduğunu" belirtmişti. 

Enerji, ticaret, yatırım…

Kuzey Afrika’nın yanı sıra Orta Doğu’da Çin Halk Cumhuriyeti’nin 2013 yılında ilan edilen ve "Kuşak ve Yol Girişimi" olarak adlandırılan "Yeni İpek Yolu"nu gerçekleştirme alanlarından biridir. 2016 yılında Çin hükümeti ilk kez, Arap ülkeleriyle dış politika ve dış ticaret ilişkilerinin genişletilmesi için Çin-Arap ilişkileri hakkında bir politika belirledi. O zamandan beri 16 Arap ülkesinin yanı sıra İran, İsrail ve Türkiye, Yeni İpek Yolu projesi çerçevesinde işbirliği yapmak için Çin ile anlaşmalar imzaladı. Çin’in Arap dünyasındaki ekonomik, siyasi ve -giderek de güvenlik- etkisini hızlı denecek kadar genişledi.

Çin şu anda bölgedeki birçok ülkenin en büyük ticaret ortağı ve yatırımcısı konumunda. Yatırım hacminin 177 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. 2018 yılında Çin’in Arap ülkeleriyle olan ticareti 244,3 milyar dolara ulaştı ve 2023 yılına kadar üç katına çıkarak 600 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Çin, halihazırda bölgedeki 11 ülke için en büyük ticaret ortağı konumunda. Yanı sıra, şu anda bir milyondan fazla Çinli Arap ülkelerinde yaşıyor, çalışıyor ve okuyor. Yanı sıra, Çin, Arap dünyasından öğrenciler için yeni bir hedef ülke olarak popülerlik kazanıyor. Bu konuda İngiltere ve ABD’yi şimdiden geride bırakmış bulunuyor.

Çin’in, Orta Doğu ile ilişkilerinde enerji sektörü mutlak önceliktir. Enerji sektörünün öncelik olması şaşırtıcı değil. Zira Çin’in petrol ithalatının yüzde 50’den fazlası bölgeden geliyor.

Son olarak, ileri teknoloji, nükleer enerji ve yenilenebilir enerji alanlarında gelecekteki işbirliği için de önemli adımlar atılmak isteniyor. Sonuç olarak Çin, Suudi Arabistan’daki rafinerilerdeki ortak girişimlerden Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki (BAE) gazla çalışan elektrik santrallerine yapılan yatırımlara kadar enerjiyle ilgili projelere giderek daha fazla dahil oluyor. Çin, Orta Doğu’da altyapı geliştirme yoluyla da İpek Yolu’nu ve diğer yolları Akdeniz’e ve nihayetinde Avrupa’ya bağlamayı hedefliyor.  

Çin’in büyük ölçekli İpek Yolu projesi, kuşkusuz saf bir altyapı projesi değildir. Bu proje aynı zamanda son teknoloji ürünü geniş bant internet bağlantılarının dijital ipek yoludur. Bu nedenle Huawei gibi ileri teknoloji şirketleri girişimde kilit rol oynuyor.

Bugüne kadar 126 ülke ve 29 bölgesel/uluslararası kuruluş İpek Yolu projesine katılırken, 170 ülkenin Huawei ile çeşitli düzeylerde anlaşmaları var. ABD’nin güvenlik riskleri konusundaki baskısına rağmen, 8 Orta Doğu ülkesindeki (Bahreyn, Mısır, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan, BAE, Irak ve Türkiye) telekom şirketleri 5G ağlarını kullanıma sunmak için Huawei ile çalışıyor.  

Çin’in bölgeye artan müdahalesi, potansiyel olarak diğer büyük emperyalist güçlerle, özellikle ABD ile gerilimleri artıracaktır. Zira Orta Doğu, emperyalist saldırı ve savaşların ana sahnesi olmaya devam etmektedir.