22-24 Ekim tarihleri arasında Rusya’nın Kazan kentinde gerçekleştirilen 16. BRICS zirvesi, küresel dengelerin büyük önem taşıdığı bir döneme denk geldi.
Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa’nın zirvedeki konuşmasında, “BRICS artık Küresel Güney'in sesi olarak kendini konumlandırıyor ve bu yeni çok kutuplu dünya düzeninde, BRICS ülkeleri Batı hegemonyasına karşı önemli bir denge unsuru oluşturuyor” dedi.
BRICS, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan bir grup olarak, 15 yıl önce kurulduğunda büyük bir dikkat çekmese de bugün önemli bir güç merkezi haline gelmiş durumda. Zirvede Ramaphosa, BRICS'in “tarihi bir genişleme” gerçekleştirdiğini vurguladı. Bu genişleme, BRICS’in dokuz önemli “gelişmekte olan ekonomiyi” bir araya getirdiğini ve bunun ittifakın küresel gücünü artırdığını belirtti. Ancak zirvede alınan kararla birlikte, yeni üye alınmayacağı, bunun yerine BRICS+ veya ortak ülkeler gibi planlar üzerinde çalışılacağı ifade edildi.
Zirveye, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres dahil olmak üzere uluslararası örgütlerden çok sayıda temsilci de katıldı. Batılı devletlerin, BRICS ülkeleri ve Küresel Güney arasındaki ilişkileri zayıflatma çabaları ise sonuçsuz kaldı. Vladimir Putin’in birçok ülke lideriyle gerçekleştirdiği ikili görüşmeler ve BRICS ülkeleri arasındaki iş birliğinin artarak devam etmesi, Batı'nın bu girişimlerinin başarısız olduğunu ortaya koydu.
Zirvede dikkat çeken gelişmelerden biri de Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in beş yıl aradan sonra bir araya gelmesiydi.
İki lider, Himalaya sınırındaki gerilimleri yatıştırmayı başardıklarını ve ilişkileri yeniden inşa edeceklerini belirtti. Bu gelişme, Batı’nın Hindistan’ı Çin’e karşı kullanma planın başarıya ulaşmasının o kadar kolay olmadığını/olmayacağını gösteriyor.
Ayrıca Modi’nin İran Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmeler de Hindistan-İran ilişkilerinin gelişme eğiliminde olduğunu gösterdi.
BRICS’in bu tür diplomatik çabaları, çok kutuplu bir dünya düzeninin inşasında önemli rol oynuyor. Özellikle Batı’nın hegemonik politikalarına karşı çıkan ülkeler arasında daha sıkı ekonomik ve politik bağların kurulması, buna işaret ediyor.
“Kazan Deklarasyonu”
Zirvenin sonunda yayımlanan Kazan Deklarasyonu, BRICS’in Batı hegemonyasına karşı net bir duruş sergilediğini gösteriyor. Birleşmiş Milletler’de reform yapılması talebinin yanı sıra, Batı’nın tek taraflı yaptırımlarının kınanması, bu deklarasyonun en önemli noktalarından biriydi. Ayrıca, sınır ötesi enerji altyapılarına yapılan terör saldırıları da kınandı; bu, ABD tarafından Kuzey Akım boru hatlarına yapılan sabotaja doğrudan bir göndermeydi.
Deklarasyonda, İsrail’in Gazze ve Lübnan’a yönelik saldırıları sert bir dille eleştirildi ve Suriye’deki yabancı askeri varlıkların yasa dışı olduğu vurgulandı. Bu, isim verilmese de ABD ve Türkiye’ye “Suriye’den çıkın” mesajıydı.
BRICS, küresel finans sistemine bağımlılığı azaltma adımlarıyla da dikkat çekiyor. Ulusal para birimleri üzerinden ticaretin artırılması, BRICS ülkeleri arasındaki finansal iş birliğini güçlendirme amacını taşıyor.
Ancak, Çin ve Hindistan gibi büyük ekonomilerin küresel ticaretteki çıkarlarını koruma isteği, bu adımların hızını yavaşlatabileceği yorumları yapılıyor.
Ukrayna savaşı
Zirvenin resmi gündeminde yer almamasına rağmen, Ukrayna’daki savaş da önemli bir tartışma konusu oldu. Hindistan Başbakanı Modi ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptıkları görüşmelerde savaşın barışçıl yollarla çözülmesi gerektiğini vurguladılar. Modi, "Sorunların yalnızca diplomasi ve diyalog yoluyla çözülebileceğine inanıyoruz" diyerek, Hindistan’ın barış için yapıcı bir rol üstlenmeye hazır olduğu mesajını verdi.
BRICS’in Ukrayna konusundaki tutumu, Batı'nın Kiev’e verdiği desteğin Batı sokaklarında yankılanan “bu yük artık kaldırılamaz” tepkisine paralel ilerliyor.
Rusya'nın Batı tarafından Ukrayna üzerinden sıkıştırılmaya çalışıldığına dikkat çeken BRICS, çatışmanın barışçıl yollarla çözülmesi gerektiğini savunuyor. Kazan Deklarasyonu'nda da "diyalog ve diplomasi yoluyla çatışmaya barışçıl bir çözüm bulunması" gerektiği ifade edildi. Çin’in öncülüğünde oluşturulan "barış dostları grubu" bu doğrultuda çalışmalarını sürdürüyor.
BRICS zirvesi, “Küresel Güney’in sesinin” artık daha güçlü duyulacağını gösteriyor.
Batı’nın tek kutuplu dünya düzeni zayıflarken, BRICS çok kutuplu bir dünya için başa güreşiyor. Bu süreç, Batı’nın ekonomik yaptırımlarına ve hegemonik politikalarına karşı biriken tepkileri dile getirirken, yeni bir yol haritasının oluşmakta olduğunu gösteriyor.
BRICS, Batı’nın Küresel Güney’e savaş ve yıkım getirdiği bu dönemde Batı’ya baş kaldırıyor ve kendisini “umut ışığı” diye sunuyor.