Arap Birliği Şam’a geri döndü

Alınan karar, “Suriye’nin yeniden Arap Birliği’ne dönmesinden” çok, “Arap Birliği’nin Şam’a dönmesi” olarak değerlendiriliyor. Bu arada üyeliğin yanı sıra, Arap Birliği üyesi 17 devlet, Suriye’nin toprak bütünlüğüne, tüm toprakları üzerinde egemenliğine, teröre karşı savaşına ve yeniden inşaya destek vereceklerini beyan ettiler.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 10 Mayıs 2023
  • 08:00

Emperyalist/Siyonist güçlerin Suriye yönetimini yıkmak için cihatçıları kullanarak başlattığı savaşa destek veren Arap Birliği, tarihinin en utanç verici kararlarından birini alarak Suriye’nin üyeliğini askıya almıştı. Bu kararın alınmasında kuşkusuz ki Körfez şeyhlerinin önemli bir rolü olmuştu. Ancak bazı istisnalar dışında diğer devletler de o suça ortak oldular. Arap Birliği’nin Suriye’yi yıkma savaşına yol vermesi, 80 devletten toplanan vahşi cihatçı katillerin devreye girmesini kolaylaştırmıştı. Bu kararı aldıktan sonra Arap Birliği’nin etkisi iyice silikleşmiş, bir tür Körfez şeyhlerinin kuklası haline getirilmişti. 

Aradan 11 yıl geçti ama Suriye’yi yıkamadılar. Çok ağır bir bedel ödettiler elbette. Ancak her şeye rağmen müttefiklerinin de desteği ile direnen Suriye ayakta kalmayı başardı. Bu ise Suriye’nin yeniden Arap Birliği’ne katılması gerektiği tartışmalarını gündeme getirdi. Son yıllarda böyle bir eğilim olsa da ABD-İsrail cephesi buna takoz koydu. Bazı ülkeler, ABD baskısından dolayı Şam’la ilişkileri geliştirmek istemelerine rağmen tereddütlüydü. Öte yandan kimileri Suriye’ye belli koşulları dayatmaya kalkıştı. Buna göre Esad yönetimi istenenleri yerine getirmek koşuluyla Arap Birliği’ne yeniden dahil edilecekti.  

Suriye yönetimi ABD’nin uyguladığı boğucu ambargoya rağmen, Körfez şeyhlerinin “rüşvet karşılığında politika değişikliği yapma” tekliflerini geri çevirdi. Esad yönetimi de Arap ülkeleriyle arayı düzeltmek istiyordu ama bunun koşulsuz olması şartıyla. Arap Birliği’nin Şam’a dönüşü, Esad yönetiminin yeni başarısı olarak değerlendiriliyor. Zira Suriye, koşulsuz bir şekilde Arap Birliği’ndeki yerine dönecektir. 

***

Bu süreç devam ederken, Orta Doğu’da Çin-Rusya bağlantılı yeni gelişmeler yaşandı. Hem ABD’yi hem Siyonist İsrail’i rahatsız eden bu gelişmeler, İran’la Suudi Arabistan’ın yakınlaşmasıyla yeni bir boyut kazandı. Çin yönetiminin yaptığı bu hamle, Orta Doğu’da dengelerin ABD-İsrail aleyhine değiştiğinin belirgin işaretlerinden biri oldu. Nitekim Siyonist rejimin şefleri diken üstünde kaldı. Suudi Arabistan’ı İran’a karşı kullanılabilecek bir aparat olarak gören Siyonist şefler, tam bir hüsrana uğradılar. Bu arada Siyonist İsrail rejimi, Suriye’nin Arap Birliği’nde yeniden yer almasından duyduğu rahatsızlığı da dile getirmekte gecikmedi. 

İran-Suudi Arabistan yakınlaşmasının bir diğer etkisi, Suriye ile ilişkilerin geliştirilmesini kolaylaştırması oldu. 7 Mayıs günü Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlenen Arap Birliği toplantısında Suriye, kayıtsız-şartsız üyeliğe yeniden davet edildi. Kahire’de yapılan karar toplantısına 22 üye ülkenin 13’ü katıldı. Böylece karar oy birliği ile alınmış oldu. Karara karşı çıkanlar toplantıya katılmaktan kaçındılar. 

Alınan karar, “Suriye’nin yeniden Arap Birliği’ne dönmesinden” çok, “Arap Birliği’nin Şam’a dönmesi” olarak değerlendiriliyor. Bu arada üyeliğin yanı sıra, Arap Birliği üyesi 17 devlet, Suriye’nin toprak bütünlüğüne, tüm toprakları üzerinde egemenliğine, teröre karşı savaşına ve yeniden inşaya destek vereceklerini beyan ettiler. 

ABD ile Katar gibi önde gelen işbirlikçileri bu karardan hoşnut olmasalar da engelleyemediler. Zira ABD Suudi Arabistan, Mısır gibi rejimlere artık eskisi gibi baskı kuramıyor. Karşıda Çin-Rusya gibi çekim bir merkezi varken, baskıda ileri gitmenin ters tepmesinden çekiniyorlar. Özellikle İran’la yakınlaşan Suudi Arabistan’ın Amerikalı üst düzey asker, istihbaratçı, diplomat, siyasetçi akınına uğradığı söyleniyor. Biri gidiyor öbürü geliyor. Zira İran-Suudi Arabistan ilişkilerinin tam bir anlaşma ile sonuçlanması, bölgede ABD’nin nüfuz alanlarını daraltacağı gibi, Siyonist rejimin açmazını daha da derinleştirecektir. 

Biden yönetimi gelişmeleri engelleme gücünden yoksun olduğunun farkındadır. Dolayısıyla belli sınırlarda tutmak için çaba harcıyor. Ancak bunda başarılı olması da giderek zorlaşıyor. Arap Birliği’nin Şam’a dönmesin kabullenmek zorunda kalması, Biden yönetiminin olayları belirleme konusundaki sınırlarını gösterdi. Zira bu gelişme, ABD’nin Suriye’ye uyguladığı vahşi ambargonun belli bir aşamadan sonra etkisizleşmesi anlamına geliyor. Arap Birliği’nin Suriye’nin toprak bütünlüğüne yaptığı vurguda dolaylı da olsa ABD askerlerinin “işgalci” olarak nitelenmesi ise dikkat çekicidir. 

Arap Birliği’nin Şam’a dönüşünün önümüzdeki süreçte atılacak yeni adımlarla daha da pekiştirilmesi bekleniyor.