Pazar Günü yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimleri bu hafta Arap medyasının gündeminde ön sıralarda yer almaya devam etti. Seçimlerde Suriyeli sığınmacılarla ilgili tartışmalardan, hangi adayın Arap dünyası için daha iyi olacağına, Araplar’ın Türkiye’deki seçimlere neden bu kadar ilgi gösterdiğine kadar gazetelerde birçok köşe yazısı yer aldı.
Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun mevcut hükümetin göç politikası ve sığınmacılara yönelik söylemlerini sertleştirmesi ve seçim stratejisini genel olarak sığınmacı sorunu üzerinden yürüten Ümit Özdağ’la bir mutabakat varması Arap basınında geniş yer buldu. Ancak faklı gazetelerde yer alan yorumlara bakıldığında sığınmacılarla ilgili eleştirilerin hedefinde sadece Kılıçdaroğlu yok. Mevcut iktidar da sert eleştirilerden nasibini aldı.
Arap dünyasının Türkiye’deki seçimlerle ilgili ne düşündüğü ve seçimleri hangi zeminde tartıştığıyla ilgili Arap gazetelerinde yer alan bazı yorumlar şu şekilde:
'Batı kimin kazanmasını istiyor?'
Avrupa Birliği ve Britanya ve onların büyük abisi Amerika Birleşik Devletleri, birkaç sebepten dolayı Erdoğan'ın üçüncü dönem seçilmesinden tatmin olacak. Adam NATO'ya karşı yükümlülüklerini yerine getirmekle beraber Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ilişkilerini kesmedi. Dolayısıyla Ukrayna krizinin herhangi bir çözümü durumunda bir köprü görevi görecektir ki bu durumun Kılıçdaroğlu ile gerçekleşmesi garanti değil. Suriye meselesinde de Erdoğan, Suriye topraklarında bulunan Batılı güçleri destekleyen bir unsurdu. Yerlerinden edilmiş göçmenlerden büyük bir bölümünü ülkesine aldı ve Avrupa'ya yönelmelerini engelledi. Her ne kadar bunun için büyük bir bedel talep etse de. Erdoğan, ABD'nin bölgedeki ileri üssü İsrail ile - zaman zaman bazı konferanslardaki tiyatro gösterileri dışında- iyi ilişkilerini korudu. Ancak Erdoğan'ın diğerlerinden daha fazla tercih edilmesinin en büyük nedeni ise Türkiye'de ve yurtdışında radikal İslam'ı özümsemesiyle ilgili. Zira o, radikallerin vazgeçemeyeceği bir İslamcı aynı zamanda da Batı ile işbirliğine açık. Ancak bazı Batılı raporların kazanması durumunda köktendinciliğin artacağını söylediği Kılıçdaroğlu için bu durum geçerli değil.
Avrupa ile iyi ilişkiler içinde olmak isteyen birçok liberal Türk, 28 Mayıs’ta yapılması planlanan birinci turda bir mucizenin gerçekleşmesini umuyor. Ancak birinci turda beklenenden daha iyi bir sonuç alması ve aşırı sağcı aday Sinan Oğan'ın onu desteklemesi Erdoğan'ın zafere daha yakın olduğunu gösteriyor.
Bu seçim, birçok yönden, Türkiye'nin rotasını farklı yöne çevirmesi ve Avrupa Birliği'ne yaklaşması, ya da en azından Avrupa Birliği'yle güçlü bir ortaklık geliştirmesi için son şansıydı. Zira son yirmi yılda Erdoğan, Ankara'yı Avrupa'dan giderek uzaklaştırdı ve ülkesini İslamcı popülizm yoluna soktu.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılma umutları her zaman için oldukça azdı, ancak Erdoğan bunu kesinlikle düşünülemez hale getirdi. Kılıçdaroğlu'nun ikinci turu kazanması bu yüzden Türkiye'nin yüzünü Avrupa'ya dönmesi için son umudu olacak. Türkler 28 Mayıs'ta Erdoğan'ı iktidarda tutmak için oy kullanırsa -ki öyle görünüyor- Türkiye'nin Avrupa hikâyesi de tamamen bitecektir.
Erdoğan ise NATO'daki ayrıcalıklı koltuğuyla yetinmeye devam edecek. (Huda El Hüseyni / Suudi Şark'ul Evsat Gazetesi)
'Araplar için hangi aday daha iyi?'
Bazı Araplar, Erdoğan’ın artık siyasi yönelimlerinin ne olduğunun bilindiği ve onunla ilişki kurmanın mümkün olduğu düşüncesiyle seçimlerde onun kazanmasını tercih ediyor. Zira Erdoğan Araplarla siyasi gerginliklere neden olan sorunları yatıştırmaya odaklanmaya başladı. 2003’te iktidara geldiğinde uygulamaya koyduğu sıfır sorun politikası, son dönemlerde yapılan uzlaşmalarla beraber geri dönmeye başladı. Ancak diğer tarafta Kılıçdaroğlu liderliğindeki muhalefetin kazanmasının Araplar açısından daha iyi olacağını düşünen bir kesim var. Bu kesime göre, Kılıçdaroğlu’nun kazanması geçmiş dönemde yaşanan pek çok sorun ve krizin çözümü için önemli bir çıkış yolu olabilir.
Araplar için hangisinin en iyi olduğunu görmek için iki adayın programları arasında basit bir karşılaştırma yapacak olursak karşımıza şöyle bir sonuç çıkmaktadır: Araplar’ın dış politikadaki tecrübesine göre, Erdoğan’ın önem verdiği hususlar, ülkesinin bölgesel ve uluslararası alanda nüfuzunu daha fazla genişletmek ve ülkesinin şu anda mevcut olmayan tarihsel rolünü geri kazanmasını sağlamaktır. Ancak muhalefetin programına baktığımızda daha çok içeriye yönelik ve halkın çıkarlarının öncelenmesi ile bir zamanlar Türk devletinin başarı öyküsü olan ekonomik ve sosyal alanın düzeltilmesidir.
Ancak Araplar için en iyisi olduğunu düşündüğüm üçüncü yola göre, iki önemli husus üzerinde kafa yormak gerekmektedir. Bunlardan ilki, çıkarlarının ortak olduğu düşüncesinden hareketle Araplar arasında birliği sağlamaktır. Diğeri ise, Türkiye seçimleri veya başka herhangi bir ülkedeki bir adayın kazanması durumunda nasıl hareket edileceğine yönelik senaryoların ortaya konmasıdır. Zira kendi halkı ve ülkesinin çıkarlarını korumaya çalışan bir liderin izleyeceği siyaset karşısında şok olmayı beklememeliyiz. (Muhammed Khalfan El Sevafi / BAE El Beyan Gazetesi)
'Arap dünyasındaki demokrasi yoksunluğu ve Türkiye'deki seçimler'
Arap vatandaşları arasında geniş bir kesimin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni bir dönem daha kazanmasını hamasi bir şekilde istemesi hem anlaşılır hem de anlaşılmaz bir durum. Bu ilk olarak duygularımızın politik seçimlerimizde kapsadığı alanı ifade etmektedir.
Arap vatandaşları arasındaki bu tercihin anlaşılabilir olan kısmına baktığımızda onlarca sebep sıralayabiliriz. Öncelikle Türkiye demokrasiye sahip bir komşu ülke ve hemen hemen tüm Arap ülkeleri bu demokrasiden ve işleyişi için gerekli araçlardan, partilerden, medyadan, muhalefetten ve gerçek seçimlerden mahrum. Arap dünyasındaki demokrasi yoksunluğu, duygusal olarak Türkiye seçimlerinde bir adaya yönelerek kapatılıyor olabilir.
Araplar arasında Erdoğan'ın kazanmasıyla ilgili zafer coşkusunun anlaşılamayan ve de mantık içermeyen yönünü tartışmak içinse birden fazla makale belki de bir kitap yazmak gerekiyor. Bunu belki Devlet Bahçeli'den Sinan Oğan'a Türkiye'deki aşırı sağcıların ve faşist kesimin Erdoğan'a verdiği destek özetleyebilir. Zira bu iki adam siyasi kariyerlerini önce Araplar'dan sonra da Türk Dünyası dışından olanlara yönelik nefrete indirgemiştir.
Erdoğan’la ilgili çok fazla heyecanlanmadan önce şunu hatırlamak gerekir ki, Suriyelilerin geri gönderilmesi ve onlara yönelik kısıtlamalar iki yıl önce başladı. Bunun yanı sıra son dönemde en fazla Arap vatandaşı öldüren yabancı olan Putin'in de desteklediği aday. Erdoğan hem İsrail hem de geçmişte neredeyse savaş ilan ettiği Arap ülkeleriyle normalleşmenin de simgesi konumunda. Bu yüzden şunu hatırlatmak gerekir ki, Arap dünyasındaki demokratik boşluk hiçbir yabancı ülkenin seçimleriyle kapatılamaz. Bu seçimler ne kadar demokratik olsa da. (Ernest Khouri / El Arabi El Cedid Gazetesi)
*Metinler kısaltılarak çevrilmiştir.
Gazete Duvar / 27.05.23