ABD “Artemis Anlaşması”yla Ay’ı parselleme hevesi güdüyor. Ay’da roket yakıtı olarak kullanılabilecek su buzu, enerji kaynağı olarak da Helyum-3 gazı gibi ilginç hammaddeler var. Bu hammaddeleri kimin kullanabileceği tartışmaya konu ediliyor bugünlerde. ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), bu tartışmalı durumun ABD lehine bir yasallığa kavuşması için ortaklarından destek istiyor.
Bu çerçevede ABD “Artemis Anlaşması” kapsamında uzun bir uzay yolculuğu tasarlıyor ve Ay’a yeniden dönüş yapıyor. ABD’nin yeni hamlesi, yaklaşık iki milyar dolarlık SLS ağır hizmet roketi ile ucunda Avrupa-Amerikan yapımı “Orion” kapsülünü ay yörüngesine taşımak olacak. Rivayete göre burada astronotlardan ikisi özel bir şirket tarafından inşa edilen bir uzay gemisine binecek. Bu uzay gemisi iki astronotu yaklaşık bir hafta içinde ayın güney kutbuna taşıyacak.
Bu misyon için “şovdan daha fazlası olacak” diyen NASA, “Ay’a bu yeniden dönüş, uzun sürecek bir varlığın yanı sıra, Mars’a yolculuğun alt yapısını oluşturmaya hizmet edecek ve uluslararası ortaklar da bunda yer almalılar” şeklinde bir açıklama yaptı. Ayrıca “bu çerçevede ay ile ilgilenen diğer ülkelerle uluslararası sözleşmeler yapmak” istediğini belirterek, açık bir davette de bulundu.
“Artemis Anlaşması” ile neyin amaçlandığı, “açık davetin” çok da açık olmadığı ABD’nin açıklamalarıyla belli oldu. Anlaşma çerçevesinde çeşitli devletler arasındaki iş birliği, “uzayda çöp ve enkaz yığınının önlenmesi, uzaydaki hammadde kaynaklarının paylaşımı, aydaki Amerikan üslerinin korunması ve gelecekteki üsler için güvenlik bölgelerinin kurularak güvenceye alınması, başka hiçbir devletin faaliyetine izin verilmemesi”ni kapsıyor.
NASA Uluslararası İlişkiler Başkan Yardımcısı Mike Gold, “önerilerinin sorumluluk sahibi ve uzaya ilgi duyan hiçbir ülke tarafından reddedilmemesi gerektiğini” söyledi. Sözlerinin devamında Mike Gold, “Artemis Anlaşması ile geleceğin, uzay savaşları yerine uzaya yolculukla anılmasını hedefliyoruz” dedi.
1967 “Uzay Antlaşması” ve “Uzay Hukuku”
Bugüne kadar “uzay hukuku” 1967’de imzalanan “Uzay Antlaşması”na dayalıydı. ABD de dahil olmak üzere yüzden fazla ülke bu anlaşmaya imza atmış bulunuyor. Anlaşmaya göre, diğer şeylerin yanı sıra uzaydaki faaliyetlerin barışçıl olması taahhüt ediliyor, kitle imha silahları yasaklanıyor ve hiçbir devletin uzayda mülk edinemeyeceği açıkça belirtiliyor. Buna rağmen NASA, “Artemis Anlaşması”nın 1967’deki sözleşmeye uygun olduğunu iddia edebiliyor.
Köln Üniversitesi’nde Hava Hukuku, Uzay Hukuku ve Siber Hukuk Enstitüsü’nü yöneten insan hakları savunucusu Stephan Hobe, “Tarihsel olarak, bu anlaşma (1967), güçlü devletlerin uzayda istedikleri gibi davranmalarını ve istedikleri her şeyi yapmalarını engelliyor” diyerek, “Artemis Anlaşması ile güçlünün uzayda istediğini yapmasının önü açılıyor” uyarısını yapıyor: “Örneğin, özel kişi ve şirketlerin aydaki hammaddeleri kâr amaçlı kullanıp kullanamayacakları da 1967’de imzalanan ‘Uzay Anlaşması’ ile belirlenmiş ve yasaklanmıştır. ABD bunun mümkün olması gerektiğini savunuyor ve ‘Artemis Anlaşması’ ile bunun adımını atmak istiyor.” ABD, “tıpkı okyanusa sahip olmadan açık denizlerde balık avlayabildiği gibi, Ay’da da aynı şeyin yapılabileceğini” savunuyor.
Ay’ın derinliklerinde bulunan ve roket yakıtı olarak kullanılabilme özelliğine sahip su buzunun, Ay’da var olan en ilginç kaynaklarından biri olduğu söyleniyor. Dünya basınında Ay’da bulunan diğer değerli hammaddeler olarak yapı/inşaat malzemesi olarak kullanılabilme özelliğine sahip ay tozu ile ay taşından elde edilen Helyum-3 gazından da zaman zaman söz ediliyor.
“Önce Amerika”
ABD emperyalizmi “Önce Amerika”, “Amerika hareket geç” gibi şoven ve histerik söylemler eşliğinde, önce altında imzası olan uluslararası anlaşmalardan çekiliyor, sonra da istediğini yapmaya, yaptırmaya çalışıyor.
ABD’nin dayatmalarını “bükemediğin eli öpeceksin” anlayışıyla sineye çeken Avrupa Uzay Ajansı ESA, ABD’yi uzay yolculuğunda yalnız bırakmayarak, olası ortaklar arasında yer alıyor. Bir Alman vatandaşı olan ESA Başkanı Jan Wörner, Avrupalıların böyle bir ortaklıkta yer alabileceğini, “Bu misyonla dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, Ay’da da zenginlik kaynaklarının talan edilmemesi için bu ortaklıkta olacağız” sözleriyle dile getiriyor. Bu, “pastada bizim de payımız var” demenin bir başka yolu.
Emperyalist haydutlar yeryüzünde halkların zenginlik kaynaklarını “demokrasi götürmek” yalanıyla talan ediyorlar. Uzay da “yeryüzündeki gibi talan edilmesin” diye “biz de varız” diyorlar. İster yeryüzünde ister Ay’da olsun, sömürü, yağma ve talan hırsı değişmiyor. “Demokrasi” yalanıyla talan ya da talan için “demokrasi” yalanı da…
Rusya ve Çin’den sert tepki
ABD Senatosu, NASA’nın “Artemis Anlaşması” adı altında yapmak istediği uluslararası anlaşmayı Çin’e teklif olarak sunmasını bile yasakladı. Rusya ise kendilerine de muhtemelen sunulmayacağını, sunulsa da bir anlaşmanın çıkmayacağını bildiği için “Artemis Anlaşması”na cepheden ve baştan karşı çıktı. “Uygulanabilirliğini engellemek için diğer uluslararası güçlerle iş birliği” yapacağını belirtti. Bu açıklamaya binaen Çin de “insanlığın geleceği için iş birliğine hazır olduklarını” açıkladı.
ABD her ne kadar “Artemis Anlaşması ile geleceğin, yıldız savaşları yerine uzaya yolculukla anılmasını hedefliyoruz” dese de “Artemis Anlaşması” adı altında uzaydaki hammaddelerin yağmalanması hukukunu, bir diğer deyişle uzay rekabetini yeniden dizayn etmek istiyor. Dolayısıyla “Artemis Anlaşması” daha start almadan “yıldız savaşları”nı tetikleyecek gibi görünüyor.