ABD ile Çin arasındaki hegemonya rekabetinin yansıması olan teknoloji alanındaki çatışma büyüyor. ABD, Çin’i teknolojik olarak izole etmek ve onu en yeni nesil yarı iletkenlerden mahrum etmek istiyor. Buna uygun tutum almaları için Batılı müttefiklerine de ciddi bir baskı uyguluyor. Japonya, Hollanda, Güney Kore ve Tayvan’ın ardından Almanya da ABD’nin baskısından etkilenen ülkeler arasına katıldı. Mayıs 2019’da Donald Trump’ın Huawei Grubu’nu kara listeye almasıyla ihracat kontrolleri sıkılaştırıldı. Joe Biden bu politikayı sürdürmekle kalmadı, ağustos ayında kabul edilen CHIPS ve Bilim Yasası ile onu büyük ölçüde genişletti. CHIPS ve Bilim Yasası, aynı zamanda ABD’nin Pekin’in “Made in China 2025” girişimine bir tepkiydi ve ABD’nin bilgisayar çipi üretimini teşvik etmek için 52,7 milyar dolarlık bir yatırımdı. Sanayi ve Güvenlik Bürosu ise Ekim 2022’de Çinli şirketlere yönelik ihracat kısıtlamalarını sıkılaştırmıştı.
“Çin’inin süper teknoloji gücü olarak yükselişiyle nasıl başa çıkılacak” sorusu, ABD’nin temel önemdeki kaygılarından biridir. Zira Çin pek çok alanda üstünlük sağlayarak, hegemonyası tehdit altında bulunan ABD’yi korkutmaya başladı. Dünyanın en kalabalık ve en büyük dijital ülkesi olan Çin, İkea mobilyalarından iPhone’lara, gözetleme yazılımlarından askeri insansız hava araçlarına kadar neredeyse her şeyi üretiyor. Aynı zamanda elektrikli otomobillerin, pillerin, nadir toprak elementlerinin ve güneş panellerinin de en büyük tedarikçisi olan Çin, teknolojik gelişmeyi emperyalist hegemonya mücadelesinde güç olmak bakımında temel önemde görüyor. Halk Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yılı olan 2049’a kadar öncelikle bilim ve teknoloji sayesinde bir süper güç olmayı hedefliyor.
Bu alanda Çin’in bir süper güç konumuna yükselmesinin kendi hegemonyası için gerçek bir tehdit oluşturacağını öngören ABD, bu yükselişi engellemek için adeta çırpınıyor. Bu nedenle yaptırımlar, Çin’in ileri teknoloji geliştirmesini engellemenin temel silahlarından biri olarak kullanılıyor. Ancak ABD’nin bu konuda başarılı olmadığına dair işaretlerin artmakta olduğuna dair yorumlar artıyor. İddia edildiğine göre Çin, çip sektörüne milyarlarca dolar yatırım yapmaya devam ediyor ve bu yatırımlar karşılığını veriyor. Huawei’nin yakın zamanda akıllı telefon Mate 60 Pro’yu piyasaya sürmesinin şaşkınlık yarattığı söyleniyor. Çünkü Çin’in 7 nanometrelik çipler üretmesinin mümkün olmadığı var sayılıyordu.
ABD’nin Çin’e ilan etti teknoloji savaşı
ABD, Çin’in son teknoloji ürünü mikroçipleri ithal etmesini ve üretmesini engellemek için uyguladığı yaptırımları tırmandırıyor. Joe Biden yönetimi, geçen yılın Ekim ayından bu yana uyguladığı çeşitli yaptırımların ardından yeni ihracat kısıtlamaları da getirdi. Bunlar, Çin’in son teknoloji ürünü mikroçipleri ithal etmesini ve üretmesini engellemeyi amaçlıyor. Yaptırımlara, Hollanda ve Japonya da katıldı. Uzmanlar yaptırımların amacını, “Çin’in özel çiplerin büyük bir kısmını yapay zeka ve özellikle de ordudaki yapay zeka için kullanmasını engellemek” şeklinde açıklıyor.
Bilgisayar çipleri elektrikli arabalardan akıllı fabrikalara ve otomatik silah sistemlerine kadar üretim sürecinde yaygın kullanılan temel bir teknolojidir. Çipler aynı zamanda yapay zeka veya 5G, 6G telekomünikasyon ağları gibi geleceğin teknolojilerinin de temelini oluşturuyor. Giderek dijitalleşen dünyada neredeyse hiçbir şeyin çipsiz çalışmayacak duruma geleceği belirtiliyor. ABD, Eylül ayında Çin’e karşı “fiili bir yeni teknoloji savaşı” ilan etmişti. Bilgisayar teknolojileri, biyoteknoloji ve temiz enerji teknolojisini 21. yüzyılın en önemli üç teknolojisi olarak gören ABD, her üç alanda da kısıtlamalara giderek Çin’in karşısında liderliğini sürdürebileceğini sanıyor. Dolaysıyla Çin’e karşı sürdürdüğü teknolojik savaşa Tayvan, Güney Kore, Japonya, Hollanda ve bir dereceye kadar Almanya gibi ülkeleri de ortak etmiş bulunuyor.
Yurt dışından gelen saldırıları teşvik olarak gören Çinli uzmanlar ise, “Yaptırımlar Çin’in yüksek teknolojideki yükselişini yavaşlatmayacak” diyor. ABD uygulamalarının “piyasa ekonomisinin ilkeleriyle” çeliştiğini ve “uluslararası ticaretin temel kurallarını ayaklar altına aldığını” belirten Çinli uzmanlar, bunun da “Washington’un şu anda çaresiz olduğunun göstergesi” kabul ediyorlar. Aynı şeklide uygulanan ambargoyu da çaresizliğin bir diğer yansıması olarak değerlendiriyorlar. “Teknolojik bir duvar inşa etmenin ABD’nin bu duvarın içinde sıkışıp kalmasına yol açacağına” dikkat çeken birçok bağımsız gözlemci ise, ABD’nin teknolojiyi bir silah olarak kullanmaya devam etmesi durumunda, “sadece Çin’e değil, ortaklarına, kendisine ve dünyaya zarar vereceği” görüşündeler. Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice bile Biden yönetimini, “Ya bize ya da Çin’e oy verin” yaklaşımının “Arkadaşlarını kaybetmenin en hızlı yolu” olacağı konusunda uyarmak zorunda kalmıştı.
“Çin hızla yetişiyor”
Tüm yaptırımlara rağmen yine de Çin’in teknoloji alandaki yükselişini sürdürdüğü kabul ediliyor. Yanı sıra Çin endüstrisinin yaptırımlarla başa çıkmanın yollarını bulacağına inanılıyor. Uzmanlar, “1.000 veya 10.000 çipten bahsediyorsak, uluslararası varlığı olan bir Çinli şirket her zaman bir şekilde bundan bir şeyler çıkaracaktır” diyor. Çinli uzmanlar ise, Çin’in gelecekte yüksek performanslı çipleri kendisinin üretebileceğini savunuyor. “Yaptırımlar Çinli şirketleri kendi araştırmalarını yürütmeye teşvik edecek, onları daha fazla zaman ve para yatırımı yapmaya zorlayacak” inancı büyük ölçüde kabul görüyor.
Her ne kadar Çin’in şu anda üç ila dört çip nesil geride olduğu tahmin edilse de ülkenin on yıl içinde ABD’yi yakalayabileceği öngörülüyor. Pekin, 2025 yılına kadar büyük bir kısmı yarı iletken endüstrisine olmak üzere yüksek teknolojiye toplam 1.400 milyar dolar yatırım yapmak istiyor. Yanı sıra hem Çin’in yeni uzay istasyonu Tiangong’a hem de iki yıl önce Kızıl Gezegene inen Mars aracına yalnızca “Çin Malı” çipler takıldığı bildiriliyor. Yatırım bankası Morgan Stanley’in eski Asya başkanı Stephan Roach da ABD’nin teknolojik liderliğini koruyabileceğine inanmayanlar arasında...
Çin’in hükümet destekli telekomünikasyon devi Huawei, dünyanın önde gelen 5G iletişim servis sağlayıcısı olarak öne çıktı. ABD’nin bu 5G yarışında rekabet üstünlüğünü kaybetme korkusu iki ülke arasındaki gerilimi daha da tırmandırmış ve ABD eski Başkanı Donald Trump’ın Huawei’nin yükselişini engellemek için agresif yaptırımlar uygulamasına yol açmıştı. Teknolojik gelişme, araştırma ve geliştirmede büyük harcamalar gerektiriyor ve Çin bu konuda da açığı kapatıyor. 2018’de Çin’in yatırımı 100 milyar doları aştı. Bu, ABD’nin 110 milyar dolarlık harcamasının çok az altında.
Çin’in dünyada en büyük veriye sahip ülke olduğu da söyleniyor. Dolaysıyla Çin’in, devasa veri hazinesini ABD ile rekabette koz olarak kullanabileceği öngörülüyor. Sony’nin teknoloji patronu Hiroaki Kitano, “Çin’de yapay zekanın itici gücü, çok büyük veri kümelerine erişimdir” diyor. International Data Corporation, 2025 yılına gelindiğinde Çin’in küresel veri hacmindeki payının dörtte birden fazla artacağını tahmin ediyor. Çin’den gelen veriler olmadan hiçbir şirket yapay zeka uygulamasını dünyanın zirvesine taşıyamaz fikri, genel kabul görüyor. Dolaysıyla “Çin’i öldürmeyen darbenin güçlendirdiği” kanısı giderek yayılıyor.
ABD hegemonyası sarsılmış bulunurken, Çin’in yükselişi sürmektedir. Çin’in alternatif bir hegamonik güç olarak hızlı yükselişi, ABD hegemonyasına önemli bir meydan okuma oluşturuyor. Nitekim birçok alanda ABD ile rekabet eden Çin ekonomik, teknolojik ve askeri gücünü hızla arttırıyor ve bunun sonucunda ABD’nin küresel hegemonyasını tehdit eder duruma ulaşmıştır. Dolaysıyla farklı çevreler, hegamonik geçiş döneminde ABD ile Çin arasında bir savaşın patlak vereceği öngörmeye başladı.