Dünyada olduğu gibi Orta Doğu’da da hegemonyası zayıflayan ABD, halen etkili olan militarist gücüne dayanarak konumunu korumaya çalışıyor. Ancak her alanda sergilediği kaba saldırganlığa rağmen, güçler dengesindeki sarsıntıyı durduramıyor. Şekillenmekte olan yeni dengelerin etkilerini ise sadece Çin, Rusya gibi yükselen güçlerin duruşunda değil, aynı zamanda kısa süre öncesine kadar ABD’nin “uydu devlet” muamelesi yaptığı ülkelerin tutumunda da görmek mümkündür.
***
Bir süre önce Orta Doğu’da ABD’nin hiç istemediği şeylerden biri gerçekleşmişti: Arap Birliği Suriye’ye üyeliğini iade etmiş, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Suudi Arabistan’da gerçekleştirilen birlik zirvesine davet edilmişti. Bu gelişme hem Siyonist İsrail rejimini hem ABD’yi diken üstünde bırakmıştı. Çin’in düzlediği zeminde gerçekleşen Suudi Arabistan İran yakınlaşmasının ardından atılan bu adımlar hem ABD’nin Körfez şeyhlerini kukla gibi oynattığı dönemin geride kaldığını gösterdi hem “Sezar yaptırımları” adıyla Suriye’ye uygulanan vahşi ambargonun kısmen de olsa delinebilmesi için kapı araladı.
Ne ABD ne Siyonist İsrail rejimi Suriye’de koşulların normalleşmesini ve buna bağlı olarak yeniden imarın başlamasını istiyor. İsrail uluslararası hukuku ve anlaşmaları hiçe sayarak yıllardan beri Suriye’ye füze saldırıları düzenliyor. ABD ise Fırat’ın doğusuna işgalci güçlerini konuşlandırmış, Suriye’nin petrol ve tarımsal ürünlerini gasp ediyor. Normalleşme sürecinin işlemesi durumunda ABD’nin Suriye’de bulunan işgalci güçlerinin çıkarılması daha somut olarak tartışılmaya başlayacaktır. Yanı sıra İsrail’in küstahça saldırganlığını sürdürmesi de eskisi kadar kolay olmayacak.
***
Son dönemde ABD savaş uçakları ile İHA’ların Suriye yönetimi denetimindeki alanlarda gerçekleştirdiği hava sahası ihlalleri belirgin bir şekilde arttı. İhlaller Rusya ile ABD uçaklarının karşı karşıya gelme riskini arttırıyor. Nitekim son olarak Amerikan İHA’ları, Suriye ordusu ile ortak tatbikat gerçekleştiren Rus savaş uçaklarıyla burun buruna geldi. İHA’ları tatbikat alanına gönderen ABD küstahça olduğu kadar tehlikeli de olan bir provokasyon gerçekleştirdi.
Hava sahasında sık sık provokatif hamleler yapan Biden yönetimi, küstahça bir tutumla olanlardan Rusya’yı sorumlu tutarak diplomatik ilişkileri de geriyor. İşgalci Amerikan ordusunun hava sahasındaki provokasyonları devam ederken, bölgede bulunan dağınık cihatçı grupları toplayıp ordu oluşturmaya çalışan Biden yönetiminin Tenef Üssü’ne yakın bölgelere saldırı hazırlığı içinde olduğu değerlendiriliyor. Zira paravan olarak kullanabileceği bir ordu oluşturmaya çalışması tesadüf değil. Yarattığı provokasyonları bahane ederek Suriye kontrolünde bulunun sınır bölgelerini işgal etmeyi deneyebileceği belirtiliyor.
Suriye ile Irak’ın karadan sınır bağlantısını kapatmak da Siyonist rejimin taleplerinden biri. Zira bu bağlantının İran’dan Suriye’ye, oradan da Lübnan Hizbullah’ına silah sevkiyatı için kullanıldığını iddia ediyorlar. ABD işgal güçleri daha önce buna yönelik hamleler yapmış ancak Suriye ordusunun sınırın bir kısmını kontrol altına almasını engelleyememişti.
Tam bu dönemde Biden yönetiminin bölgede “kimyasal silah provokasyonu” hazırlığı yaptığı iddiaları da gündeme geldi. Rusya Dış İstihbarat Servisi (SVR) Başkanı Sergey Narışkin; ABD’nin IŞİD’e kimyasal başlıklı füzeler verdiğini ve bölgede bir provokasyon hazırlığında olduğunu açıkladı. Suriye’nin üzerine cihatçı teröristleri salarak savaş başlatan ABD ile suç ortakları Şam, Halep ve başka bölgelerde kimyasal silah kullanarak provokasyonlar gerçekleştirmişti. Gerici-faşist rejimin “malum TIR’larla” taşıdığı kimyasal silahları cihatçılar kullanmış, ancak Esad yönetimini bundan sorumlu ABD, Suriye’ye füze saldırıları yapılmıştı. O dönemde zıvanadan çıkan AKP şefi ise, Libya’ya yapıldığı gibi NATO’nun Suriye’yi bombalaması histerik çağrılar yapmıştı.
***
“IŞİD’e karşı savaş” bahanesiyle Suriye topraklarının bir kısmını işgal eden ABD, cihatçı teröristlerle işbirliğine hiçbir zaman son vermedi. Suriye’de “IŞİD’e karşı savaş” iddiası ise işgal için uydurulan bir gerekçeden ibarettir. IŞİD’e karşı savaşta ABD’nin PYD’ye kısmen destek vermesi, Suriye topraklarına girmek için gerekçe yaratma taktiği idi. Zira IŞİD’i Kobani’ye saldırtan da ABD’dir. Nitekim Barack Obama döneminin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “IŞİD’i biz yarattık” diye açıklama yaparak Orta Doğu halklarına karşı işledikleri ağır suçu itiraf etmişti.
Suriye’de provokasyonları yoğunlaştıran ABD’nin, Ukrayna Savaşı’nda karşı karşıya geldiği Rusya’yı sıkıştırma hedefi olsa da meselenin bundan ibaret olmadığı görülüyor. Suriye’yi daha da istikrarsızlaştırmak, Irak’la kara bağlantısını kesmek, Arap devletlerinin Esad yönetimiyle geliştirdikleri ilişkileri sabote etmek gibi hedefleri de var. Bu provokasyonların Suriye’de çatışmaları şiddetlendirme ihtimali olsa da siyasi hedeflerine ulaşıp ulaşmayacağı belli değil. Zira çevirdiği kirli oyunlar şimdiden deşifre olmuş durumda. Her şeye rağmen bu gelişmeler Suriye’de normalleşme sürecinin başlamasının kolay olmadığını da hatırlatıyor. İşgalci Türkiye ve ABD orduları çıkarılmadan Suriye’de durumun ‘olağan’ hale gelip yeniden inşanın başlaması kolay görünmüyor.