“150 çadırın bulunduğu köyde kadını, çocuğu, yaşlısı ve genciyle yaklaşık 600 kişi zor şartlarda yaşam mücadelesi veriyor.” “360 dönümlük dikenli tarlalarda sabah saat 06.00’dan akşam 20.00’ye kadar soğan topluyorlar.” “İşçiler ancak 7 torba toplarlarsa 50 lira kazanabiliyor.” “İçecek su yok, elektrik yok…” “Tarım işçilerini taşıyan araç kaza yaptı, 20 kişilik araca 40 kişinin bindirildiği ortaya çıktı.”…
İlkbahardan sonbahara kadar tarım işçileri bu tür haberlere konu oluyorlar. Dramatik bir sorun yaşanmadığı sürece adlarını anan olmuyor. Genellikle ürünlerin hasat zamanına göre farklı kentlerde çalışan mevsimlik tarım işçileri, insanlık dışı çalışma ve yaşam koşullarına maruz bırakılıyor. İlkbahardan sonbahara kadar göçebe bir yaşam yaşıyorlar. Sabahın köründen öğlenin sıcağına, akşamın karanlığına kadar çalışarak, toprağın bize sunduklarını ekiyor, yetiştiriyor, hasat ediyorlar. En zor işi yapıyorlar ama en düşük ücreti alıyorlar. Büyük bir çoğunluğu güvencesiz, sigortasız çalıştırılıyor. Sendikanın ise adı bile anılmıyor. Mevsimlik tarım işçileri genellikle ailecek hareket ediyor ve çadırlarda konaklıyorlar. 2018 TÜİK verilerine göre 4 milyon 983 bin tarım işçisi bulunuyor Türkiye’de. Mevsimlik tarım işçiliğinin yaş sınırı ise yok. 6 yaşından 70 yaşına kadar, bir meyveyi kavrayabilecek her el sömürünün de muhatabı olabiliyor.
Mevsimlik tarım işçiliğinin en büyük sorunlarından birisi de çocuk işçiliği. Türkiye’de çocuk işçiliğinin en fazla olduğu alan tarım sektörü. Son dönemde ise gittikçe artan çocuk ölümleri haberleri alır olduk.
10 Ekim günü, patates hasadı için Sivas’a gelen tarım işçilerinin çocukları karbonmonoksit zehirlenmesi yaşadı. Yaşları 4 ile 12 arasında değişen 4 çocuk çadırın içinde ısınabilmek için tenekede ateş yakmıştı, uyuduklarında zehirli gaza maruz kaldılar.
12 Ekim günü, Antalya’nın Serik ilçesinde bir serada çalışan Suriyeli anne ve baba çalışmak için 6 aylık bebeklerini kaldıkları konteyner barakada bırakarak seraya gittiler. Bir süre sonra konteyner yanmaya başladı. Baba, çocuğunu yangının içerisinden çıkarmış olsa da bebek kurtarılamadı.
13 Ekim günü, Kayseri’nin Develi ilçesinde çadırda kalan mevsimlik tarım işçisi bir aile, kömür sobasını yakıp uyudu. Gece geç saatlerde iki işçi mide bulantısı ve baş dönmesi şikâyetiyle uyanıp sağlık ekiplerini aradı. 4’ü çocuk 7 kişinin sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlendiği belirlendi. Yaşları 9 ve 16 arasında değişen çocuklar ile aileleri hastaneye kaldırıldı.
14 Ekim günü ise, Urfa’dan Eskişehir’e mevsimlik tarım işçisi olarak gelen ailenin 13 yaşındaki kızları Gamze Kakız, Sakarya Nehri kıyısında ayağını yıkadığı sırada dengesini kaybederek suya düştü. Gamze, boğularak yaşamını yitirdi.
Kapitalizm, bir çocuğun kol gücünden bile faydalanacak, onu sömürecek kadar vahşi bir düzendir. Bu düzenin temsilcileri ise bu sömürüyü meşrulaştırmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Çünkü ucuz işgücü olarak çocuk işçilik, en kârlı sömürü alanıdır da aynı zamanda. Bundandır ki Milli Eğitim Bakanı, kalkıp sosyal medya hesabından tarlada çalışan bir çocuk ile fotoğrafını paylaşarak “Geçtiğimiz pazar günü mevsimlik işçilerin çocuklarıyla tarladaydım. Yaz tatili kitaplarını, bir salkım domatesle takas ettik. :) Öğretmenlerimizden, müdürlerimizden bir ricam var: Yolunuzu tarlalara düşürün bu yaz. Çocuklara kitabını verin, sohbetinizi verin lütfen...” diyebiliyor.
Gelen tepkiler üzerine bu sefer de MEB, “hafta sonu ailelerinin yanına gelen” gibi ifadeler ile çocukları tarlada çalışmıyor da, oyun oynayıp vakit geçiriyormuş gibi lanse etmeye çalıştı. Sosyal medya hesabından “Şanlıurfa’nın Siverek ilçesi kırsalında hafta sonu tatilinde ailelerinin yanında tarlada vakit geçiren öğrenciler için EBA Mobil Destek Aracı hizmet verecek.” gibi bir asparagas haberin paylaşımını yaparak müjde(!) verebiliyor. İşte bu anlayış, bu bakış açısı çocuk işçiliğini teşvik ediyor, çocukların istismarına ve hatta ölümlerine neden oluyor.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin raporuna göre, 2019 yılında en az 67 çocuk iş cinayetine kurban gitti. Yüzde 60’ı tarım işkolunda çalışıyordu; ölen her 5 çocuktan 3’ü tarım işçisiydi. Rakamlar korkunç bir gerçekliğin sadece “resmi” kayıtlara geçen kısmını yansıtıyor. Çocuklar özellikle de korona sürecinde eğitime daha da uzak kaldıkları gibi, aileleriyle birlikte güvencesiz, sağlıksız ve tehlikeli koşullar altında ölüm ile burun buruna çalışmak zorunda bırakılıyor.
M. Nevra