Sinbo’da direnişin 150. günü…

“Hayatlarımızdan, haklarımızdan ve geleceğimizden vazgeçmiyoruz!”

Sinbo fabrikası önünde direnişin 150. gününde kadına yönelik şiddet, direnişe yönelik saldırı ve İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline karşı eylem yapıldı.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 23 Haziran 2021
  • 18:06

Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS) üyesi Dilbent Türker, Kod 29’un kaldırılması talebiyle 150 gündür Haramidere’de bulunan Sinbo fabrikası önünde direniyor. 150 gündür hem devletin hem Sinbo kapitalistlerinin türlü saldırılarına karşı kadın işçilerin sesi olan Türker; polis saldırılarına, Sinbo yönetiminin iftiralarına ve fiziki saldırılarına karşı direnişini kararlılıkla sürdürüyor. 

Direnişin 150. gününde kadına yönelik şiddet, direnişe yönelik saldırı ve İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline karşı Sinbo fabrikası önünde eylem yapıldı. Eylemde ilk olarak TOMİS temsilcisi konuştu. 

DGD-Sen üyesi: “Mutlaka kazanacağız”

Konuşmanın ardından DGD-Sen Genel Başkanı Murat Bostancı söz aldı ve Migros işçileri olarak Dilbent Türker’in yanında olduklarını vurguladı. Migros işçisi, devamında şunları ifade etti:

“Bu ülkeyi yönetenler görsün ki Dilbent burada tek değildir. Milyonlar arkasında, yol yakınken Sinbo yönetimi TOMİS’i tanısın, Dilbent iş başı yapsın, Sinbo’da mobbing son bulsun. Türkiye’nin dört bir yanında işçiler hukuksuzluğa karşı direniyor. Savcılar hakimler işçiye geldiği zaman gözaltına alıyor ama ülkedeki siyasetçilere, çetelere, mafyadakilere hiçbir şey yapılmıyor. Biz işçiler bugün Sinbo’da yarın başka direniş alanlarında mutlaka kazanacağız.”

DGB: “Direnen kadın işçiler bize yol gösteriyor”

Devrimci Gençlik Birliği temsilcisi söz aldı ve kadına yönelik şiddetin arttığına değindi. DGB konuşmasında “Deniz Poyraz’ın katledilmesi ve Dilbent’in fabrika önünde uğradığı şiddet bir devlet politikasıdır” dedi. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını tanımadıklarını ifade eden DGB temsilcisi “Direnen kadın işçiler bize yol gösteriyor” vurgusu yaptı.

İEKK: “Sinbo direnişini selamlıyoruz”

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları adına söz alınarak şunları ifade edildi:

“Biz İEKK olarak Sinbo direnişini selamlıyoruz. Dilbent arkadaşımız kadın bir işçi olarak sadece Kod 29’a değil kadın işçilerin fabrikalarda karşı karşıya kaldığı tüm sorunlara karşı direniyor.”

İkitelli’den TOMİS üyesi: “Dilbent işçi sınıfının sesi”

İkitelli’de çalışan bir TOMİS üyesi söz alarak “Dilbent işçi sınıfının sesi olarak direniyor” dedi. Çalışma koşullarının ağırlığına değinerek “direnişçiler işçi sınıfının sesi oluyor” diye belirtti.

SML Etiket direnişçisi: “Dilbent’e yapılan saldırı tüm kadınlara yapılmıştır”

SML Etiket direnişçisi söz aldı ve şu vurguyu yaptı: 

“Biz kadınlar hayatın yarısıyız, mücadelenin de yarısıyız. Dilbent’e yapılan saldırıyı kınıyoruz. Dilbent’e yapılan saldırı tüm kadınlara yapılmıştır. Hiçbir saldırı bizi mücadeleden alıkoyamayacak.”

Kadın işçi: “Birleşirsek güçlüyüz”

Eylemde söz alan bir kadın işçi direnişin 150. gününde direnişi selamlayarak şunları ifade etti:

“Kadın düşmanlığının örneğini Deniz’in katledilmesinde ve Dilbent’e saldırıda gördük. Deniz Poyraz emekçiydi, kadındı, doğayı insanı seven bir yoldaşımızdı. Asıl terörist sizin kurumlarınızda yetiştirdiğimiz milislerdir. Terörist görmek istiyorsanız aynaya bakın.”

“Kadınların üzerindeki yük arttı”

TOMİS adına basın metnini okuyan direnişçi Dilbent Türker, sermaye iktidarının pandemiyi fırsata çevirerek saldırılarını arttırdığına dikkat çekti. Türker, işçilerin açlık ve yoksullukla boğuşurken, Sinbo patronu da içinde olmak üzere sermayedarların destek ve teşviklerle büyüdüğüne işaret etti.

Gerici faşist iktidarının sermayenin çıkarları doğrultusunda hareket ettiğine değinen Türker şunları ifade etti:

“Sermayenin bir dediğini ikiletmeyen gerici-faşist iktidar kadınlara, çocuklara ve toplumun diğer tüm kesimlerine yönelen saldırıların sorumlusudur. Bu çerçevede sermayedarlar nasıl pervasızlaşıyorsa, yine aynı şekilde iktidardan destek alan gerici-çeteci odaklar da öyle saldırganlaşıyorlar. Tacizlerin, tecavüzlerin, katliamların üzeri örtülüp, failler ödüllendiriliyor. İktidar izlediği politikalarla kadına yönelik saldırıları adeta teşvik edip yeni boyutlar kazanmasını sağlıyor. Kadınların karşı karşıya kaldığı saldırılara bir de pandemi koşullarının açığa çıkardığı sorunlar eklenince tablo daha da ağırlaşıyor. Pandemi koşullarında ilk işten çıkarılanlar kadınlar oldu. Kadınların üzerindeki çocuk, hasta bakımı, ev işi yükü vb. fazlasıyla arttı.”

Derya Yanık’ın kadına yönelik şiddete dair sözlerini teşhir eden Türker “Kendisi de bir kadın olan bakan, ‘kadına yönelik şiddet tolere edilebilir’ diyerek kadın üzerindeki saldırıları meşrulaştırıyor. Kadına yönelik şiddet ve cinayetlere her gün yenisi ekleniyor. İktidar izlediği politikalarla toplumsal kutuplaştırmayı derinleştiriyor. Kadınlar, çocuklar, LGBTİ+’lara yönelik saldırılara her gün yenileri ekleniyor.” ifadelerini kullandı.

“Sinbo’da yaşananlar bir yönetim politikasıdır”

Saldırıların toplumsal hayatın her alanında yaygınlaştığını belirten Türker, bu süreçte kadın emeğinin de yoğun biçimde sömürülmesine değinerek şunları söyledi:

“Bu saldırılar toplumsal hayatın her alanında yaygınlaştırılıyor, teşvik ediliyor. Pandemi döneminde salgın merkezine dönüşen fabrikalar aynı zamanda kadına yönelik her şiddetin de merkezlerine dönüş bulunuyor. Kadın emeğinin yoğun biçimde sömürüldüğü, kadına yönelik her türlü şiddetin hayata geçirildiği fabrikalardan biri de Sinbo’dur. Sinbo’da kadına yönelik şiddet, taciz ve mobbing tekil örneklerden ibaret değildir. Sinbo patronu Mehmet Demir’in de bir kadın işçiye saldırmayı kendine hak görmesinden, yöneticilerinin kadın işçileri aşağılamasına, küfür ve hakaret etmesine kadar bir dizi olay yaşanmıştır ve yaşanmaya da devam etmektedir. Sinbo’da yaşananlar bir yönetim politikasıdır.”

“Saldırganlar bu düzenin kirli yüzleridir”

Metnin devamında işçi ve emekçi kadınların özellikle saldırıların hedefinde olduğu vurgulanarak şunlar ifade edildi:

“Ayrıca Sinbo direnişçimiz Dilbent Türker’e saldıran Onur Yılmaz ve HDP İzmir binasında Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer gibi adlarını taşıyamayan bu zatlar, bu düzenin kirli yüzleridir. Sermayedarlar resmen yapamadıklarını yetiştirdikleri bu kanı bozuklar ile gayri-resmi olarak yapıyorlar. Bunların cezalandırılmayıp aksine ödüllendirildikleri, şiddetin tolere edilebileceğinin söylendiği, hali hazırda uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece kararnamesiyle çıkılması üst üste geldikçe, kadın üzerindeki baskı sermaye devletinin yönlendirmesiyle daha da artıyor.

“Özellikle kadın işçi ve emekçiler yaşamlarının her alanında bu saldırıların hedefi oluyorlar. Çifte sömürü kıskacındaki kadınlar fabrika ve iş yerlerinde, sokakta, okulda ve evde kısaca her yerde şiddet ve baskıyla karşı karşıya kalıyorlar. Kadını ikinci cins olarak gören gerici politikaların etkisiyle kadın cinayetleri kitlesel boyutlara ulaşıyor. AKP-MHP iktidarı ise bu politikaların uygulayıcısı olarak her geçen gün artan kadına yönelik şiddetin gerçek faili olarak karşımızda duruyor. Sermayenin temsilcisi olan AKP-MHP aynı zamanda işçi kadınların üzerindeki sömürüyü, fabrikalardaki taciz ve mobbingi arttıran politikaları derinleştiriyor.”

Türker son olarak dayanışma ve mücadele çağrısı yaptı:

Bizler bu saldırılar karşısında sessiz kalmadık, kalmayacağız. Bu politikalara karşı hem fiili hem de hukuki olarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Başta işçi-emekçi kadınlar olmak üzere tüm işçi ve emekçiler ile tüm duyarlı kesimleri yanımızda durup taraf olmaya, dayanışmaya hem fiili hem de hukuki mücadelemizi büyütmeye davet ediyoruz.”

Açıklamaya işçilerin yanı sıra DEV TEKSTİL üyesi SML Etiket direnişçileri, Bakırköy Belediyesi direnişçileri, BDSP, İEKK, DGB, DGD-Sen, Sosyalist Kadın Meclisleri, Ekmek ve Onur katıldı.

Eylem boyunca “Direne direne kazanacağız!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Sinbo işçisi yalnız değildir!” sloganları sıklıkla atıldı.

Ardından vardiya çıkışı işçilere seslenildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul