PETKİM'de işten atma saldırısı ve sonrası

Bugün yapılması gereken öncelikli görev hem PETKİM ve TÜPRAŞ’ta hem de diğer örgütlü bulunan fabrikalarda karşı karşıya kalınan uygulama ve saldırılara karşı güçlü bir eylem programı oluşturmak, uzlaşmacı çizginin aşılması için sendikal örgütlülük ile taban arasındaki kopuklukların giderilmesini sağlamak, işyeri komitelerine dayalı yeni bir örgütlenme anlayışının hayat bulması için yoğun bir çaba göstermektir.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 24 Eylül 2020
  • 08:00

PETKİM’de bir işçi arkadaşımızın yaşanan bir kaza nedeniyle işten atılmasından bu yana, Petrol-İş Aliağa Şube yönetimi ve bu işten atmaya karşı aktif mücadele edilmediği gerekçesiyle istifa eden PETKİM temsilcileri arasında basına da yansıyan bir tartışma devam ediyor. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz ay ACN fabrikasında yapılan yanlış bir işlemin ardından bir reaktör patlaması gerçekleşmiş, bölümde çalışan 4 işçi bu kazadan sorumlu tutularak iş akitlerinin feshi talebiyle disiplin kuruluna sevk edilmişti. Sendikayla işveren temsilcileri arasında yapılan görüşmelerin sonucunda 3 işçiye uzaklaştırma cezası verilirken, formen olan işçi arkadaşımız tazminatsız olarak işten atılmıştı. Bu olayı takiben PETKİM’in 8 temsilcisinden 7'si bu işten atmaya karşı kararlılıkla mücadele edilmediği gerekçesiyle Olağanüstü Genel Kurul talep etmiş, bu talepleri mevcut şube yönetimi tarafından karşılanmadığı için de temsilcilikten istifa etmişlerdi. Mevcut yönetimi toplam 2 yıllık süreç üzerinden suçlayan ve Olağanüstü Genel Kurul talep eden metin, temsilciler tarafından bize de gönderilmiştir. Metni objektif yayın ilkelerimizin gereği olarak ayrıca yayınlayacağız.

Sevgili işçi arkadaşlar, işçi sınıfı ve sendikal hareketimiz zor bir dönemden geçmektedir. Bu dönemi zor kılan ne yaşanan pandemi süreci ne de her geçen gün büyüyen ekonomik krizdir. 12 Eylül'den bu yana sendikal hareketimize hâkim kılınan işbirlikçi-uzlaşmacı çizgi, işçi sınıfını zor bir cenderenin içine hapsetmiş durumdadır. Birtakım satılmış bürokratların açık ihanetleri bir yana, mücadele etme niyet ve iddiasıyla yönetime gelen birçok işçi de hızla bu çark içinde eritilmekte, “gerçekçilik”, “sorumlu davranma”, “mevcut şartlar ve koşullar”, “eldekini de kaybetme riski” vb. onlarca bahaneyle en hafif ifadeyle uzlaşmacı anlayışlara teslim olmaktadırlar. Yalnız işbirlikçi ihanetçi çizgi değil, sınıf mücadelesi anlayışına ket vuran bu uzlaşmacı yaklaşımlar aşılmadan sendikal mücadelemizin düze çıkma ihtimali yoktur.

Tek taraflı dayatmaları mücadele etmeden kabulleniş uzlaşma değil teslimiyettir

Öncelikle belirtmek isteriz ki binlerce işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiği, on binlercesinin sakat kaldığı, bunun sorumlusu olan patron ve yöneticilerin doğru dürüst bir ceza almadığı ülkemizde PETKİM yönetiminin milyonlar kaybettiği gerekçesiyle 4 işçiyi işten çıkarmaya çalışmasının, birini işten atmasının hiçbir meşruluğu yoktur. Burada sendikanın yapması gereken işçiye tam anlamıyla sahip çıkmak, patronun tutumunun gayrimeşruluğunu ilan ederek tüm PETKİM işçilerini ve diğer üyelerini hızla mücadeleye hazırlamaktı. Genel bir üye toplantısı dahi yapmadan, ortaya bir irade ve buna dayalı bir eylem planı koymadan, masa başı görüşmelerle “dördünü de atacaklardı biz bire indirdik” demenin, bunu ehveni şer bir başarı saymanın kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Mevcut durum, yönetime sınıf sendikacılığı iddiasıyla gelen şube yönetiminin niyet ve söylemi ne olursa olsun bundan uzak olduğunun yeni bir örneği olmuştur. Koşulları gözetmek, güçler dengesini hesaplamak, yeri geldiğinde kayıplar verildiği halde uzlaşmalara mecbur kalmak tabii ki sınıf mücadelesine dair olgulardır. Ama daha baştan, üstelik gerçekçilik adına patronun saldırısına rıza göstermek umutsuzluk ve yılgınlık yaratmaktan, patronun yeni keyfi saldırılarına zemin açmaktan başka bir işe yaramaz. Uzlaşma ve anlaşma mücadele eden taraflar arasında olur. Tek taraflı dayatmaları mücadele etmeden kabulleniş ise uzlaşma değil teslimiyettir.

Temsilcilerin istifası ve Olağanüstü Genel Kurul talebi

Sermayenin, özelikle Petrol-İş Aliağa şubenin örgütlü olduğu fabrikalarda saldırılarını yoğunlaştığı bu günlerde PETKİM’de yaşananlar, yalnız Aliağa şubeye değil tüm Petrol-İş'e hatta tüm sendikal harekete hâkim kılınmış olan uzlaşmacı çizgiyle, onun ürünü umutsuzluk ve yılgınlık ile hesaplaşmanın bir imkânına dönüştürülebilirdi. Buradan yapılacak muhasebe, hata ve eksiklerin tespiti, gelecek açısından faydalanılacak dersler olabilirdi. Ancak daha işten atılma kararının mürekkebi bile kurumadan Olağanüstü Genel Kurul tartışmaları başladı. Kararı ve şubenin pasif tutumunu eleştirmek adına temsilcilikten istifa eden arkadaşların bir kısmı hemen Olağanüstü Genel Kurul çağrısı yaptılar. Bunu yayınlanan bildiri ile bir kampanyaya dönüştürdüler. Genel kurul talep etmek kuşkusuz haklarıdır. Ama ortada halen cevapsız kalan önemli bir soru durmaktadır. Bu temsilci arkadaşlar istifa etmede, Olağanüstü Genel Kurul istemede, bildiri yayınlamada, ortak davranabilmektedirler, bunun için şube yönetimini karşılarına almada zerre tereddüt etmemektedirler de aynı kararlılığı neden atılan işçiye sahip çıkmakta göstermemişlerdir? Aliağa şubede “bir taban hareketine ihtiyaç olduğunu” söyleyen temsilciler, işten çıkarmaya karşı tepkiyi tabandan örgütlememeleriyle ilgili neden inandırıcı tek bir söz söylememektedirler? Onlar da seçilmiş temsilci olduklarına göre bu davranışları ile aslında yönetimin tutumuna fiilen ortak olmaktadırlar.

Durum birçok açıdan açıktır. Mevcut yönetime muhalif olduğu bilinen temsilci arkadaşların derdi ne şubeye hâkim uzlaşmacı çizgidir, ne de PETKİM'de Socar sermayesinin bundan sonra artacak saldırıları karşısında ne yapılacağı. Amaç ne yapıp edip bir Genel Kurul sürecini hızla başlatmaktır. PETKİM'de yaşananlar bunun için fırsata çevrilmiştir.

Genel Kurul benzeri süreçlerin koltuk hesapları bir yana bırakılarak toplam bir muhasebe yapılabilmesi durumunda gerçek bir anlam ifade edeceğini bugüne kadar değişik defalar ifade eden birliğimiz mevcut koşullar içinde gerçekleşecek bir Olağanüstü Genel Kurul'un petrokimya işçisine herhangi bir katkı sağlayacağını düşünmemektedir. Bugünden bellidir ki olası bir genel kurul son dönemde alıştığımız kişisel hesaplaşmaların, koltuk hesaplarına dayalı pazarlıkların tekrarlandığı bir atmosferde geçecektir. Bugün yapılması gereken öncelikli görev hem PETKİM ve TÜPRAŞ’ta hem de diğer örgütlü bulunan fabrikalarda karşı karşıya kalınan uygulama ve saldırılara karşı güçlü bir eylem programı oluşturmak, uzlaşmacı çizginin aşılması için sendikal örgütlülük ile taban arasındaki kopuklukların giderilmesini sağlamak, işyeri komitelerine dayalı yeni bir örgütlenme anlayışının hayat bulması için yoğun bir çaba göstermektir. Bu görev yaşananlardan rahatsızlık duyan, daha güçlü ve mücadeleci bir sendika isteyen herkesin omuzlarındadır. Ama buna rağmen eğer tabandan güçlü bir genel kurul talebi yükseliyorsa, mevcut yönetimin yapması gereken şeylerden bir tanesi de bu talebin karşılanmasıdır. Mesele tüzüğün bu konuda ne söylediği değil, sınıf sendikacılığı ilkelerinin ne olduğudur. Buna karşı direnmek, mücadele anlayışlarına olmasa da samimiyet ve dünya görüşlerine saygı duyduğumuz bazı yöneticilerin kendi yaklaşımları ile bile örtüşmeyen büyük bir hata olacaktır... Ayrıca istifa eden PETKİM temsilcilerinin yerine seçim yapılmadan atama yapılması da kabul edilemez bir durumdur.

Atılan işçiye sahip çıkmak, sınıf dayanışması geleneği yeniden canlandırmak

Tüm bu tablo ve tartışmalar içinde gözden kaçırılan bir başka şey ise atılan işçi arkadaşımızın durumudur. Yıllardır PETKİM’de çalışan bu arkadaşımızın haklarını alabilmesi için her türlü hukuksal girişim bizzat sendika tarafından yapılmalıdır. Ayrıca mevcut durum içerisinde kendisi için bir yardım kampanyası hızla örgütlenmelidir. Tabii ki bir sendikanın görevi işçisiyle dayanışma değil, başta iş güvencesi olmak üzere onun haklarını korumayı başarmaktır. Ancak bu aşamada örgütlenecek bir dayanışma kampanyası hem sorunu gündemde tutacak hem de bundan sonraki mücadeleler için işçilerin sahipsiz bırakılmayacağının göstergesi olacaktır.

Örgütlü ve örgütsüz petrokimya işçilerinin tabandan örgütlenmesini sağlamaya çalışan birliğimiz tüm petrokimya işçilerini fabrika fabrika örgütlenmeye, içinden geçtiğimiz bu zor dönemde sınıf mücadelesi bayrağını yükseltmeye çağırmaktadır.

İzmir Petrokimya İşçileri Birliği