Bizler İpekiş’teki TEKSİF Sendikası’nın üyeleri olarak, imzalanan Toplu İş Sözleşmesi’nin sefalet ücretinin altında kalmasına tepki göstererek sendikadan istifa edip Öz İplik-İş Sendikası’na geçtik. Tabii ki süreç biraz sıkıntılı geçti, tam yeni Toplu İş Sözleşmesi yaklaşırken işten atılan arkadaşlarımız oldu. İlk işten atılan arkadaşlarımız kendi çabalarıyla, kendi bilgi ve birikimleri ile fabrikanın önünde bir eylem başlattılar. Onurlu bir eylem başlattılar onlar. Direnişte biz de işletmede çalışan ama kalbi ve yüreği her zaman kapının önünde direnen arkadaşlarıyla birlikteydik. İlk başlarda Öz iplik-İş Sendikası da istekliymiş gibi gözüküyordu, sonra ne olduğunu biz de anlayamadık. Birden direnişçi arkadaşları yalnızlaştırdılar, bizleri de unutup gittiler. Şimdi TEKSİF’in ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Öz İplik-İş Sendikası’na da soruyoruz, “Sizin TEKSİF’ten ne farkınız var?” ya da “TEKSİF’le neyin karşılığında anlaştınız da İpekiş’te geri çekildiniz, verdiğiniz sözleri vaatleri yerine getirmediniz?”
Ama buradan şöyle bir ders çıkardık, bu sendikalar kendi aidatları dışında hiçbir şey düşünmüyorlar, işçileri sadece bir aracı olarak kullanıyorlar.
Bundan sonra İpekiş’te hiçbir sendikayı umursamayacağız. İşyeri yönetimi her ne kadar daha fazla baskı, tehdit ve mobbing uygulasa da, bizler işten atılan arkadaşlarımızdan ve yaşadıklarımızdan ders çıkarttık.
Biz kendi birliğimizi sağlayacağız, o masaya biz oturacağız. Ne Öz İplik-İş Sendikası ne TEKSİF, işçinin kazanımı sadece ve sadece kendi elinde olduğunu çok iyi öğrendik.
Kahrolsun sendikal bürokrasi!
İpekiş’ten bir işçi