Türkiye Gıda Sanayi İşçileri Sendikası Avcılar’da basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında “Krizin ve salgının faturası patronlara! Yeni normali kabul etmiyoruz! Örgütsüz ve sendikasız olmak salgından daha tehlikelidir” denildi.
İki yüze yakın gıda işçisi koronavirüse yakalandı
Koronavirüs salgını koşullarında çarkların ölümüne döndüğü belirtilerek gıda alanında Gedik Piliç, Kerevitaş, Ülker, Çaykur, Aroma ve daha onlarca fabrikada iki yüze yakın işçinin testinin pozitif çıktığı ifade edildi.
Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği ancak fabrikaların çalışmaya devam ettiği vurgulanan açıklamada sağlıksız çalışma koşulları aktarıldı. Ücretsiz izin saldırılarına, işsizlik ve hak gasplarına değinilen açıklamada tarım işçisi ve mevsimlik işçilerin koşullarına değinilerek “Son üç ayda 900 bin hanenin elektriği kesildi, 118 bin haneye icra takibi yapıldı. Salgın süresince hiçbir hanenin sayaçları kapanmadı diyenlerin mumu yatsıya kadar yandı” denildi.
MÜSİAD’ın izole kentlerine değinilerek “işçi toplama kampları oluşturuyor. İşçi toplama kamplarında işçiler ve aileleri bir bütün olarak üretim sürecine entegre edilerek kesintisiz, sendikal haklardan yoksun, çalışma koşullarının sınırsız ağırlaştığı bir çalışma düzeni yaratmaya çalışıyorlar” denildi.
Sendikal bürokrasi ve MESS’in uygulamalarını kabul etmiyoruz diyerek şunlar ifade edildi:
“MESS akıllı çip uygulaması ile işçilerin her hareketini kontrol altına almaya çalışarak köle sahibi gibi davranıyor. Ne MÜSİAD’ın, ne de MESS’in uygulamalarını kabul etmiyoruz. Sendikal bürokrasi ise pervasızlıkta sınır tanımıyor. İşveren örgütleriyle birlikte sermayenin taleplerini dile getirerek, iktidara şükranlarını sunuyorlar. Kimi sendika bürokratı, şirketlerin marka değerleri düşmesin diye, testleri pozitif çıkan işçileri hedef alarak, yaşananları gizleyerek patronlar adına konuşmaktan, patronlara yeterli önlemleri alıyorlar övgüleri dizmekten çekinmiyorlar. Sermaye işçilerin örgütsüzlüğünden yararlanarak hakları gasp ediyor. İktidar buna uygun yasalar ve zemin hazırlıyor.
İktidarın uygulamalarına, sermayenin saldırılarına ve sendikal bürokrasinin ihanetine karşı örgütlenerek karşı koyabiliriz. Salgın koşulları bir kez daha bize gösterdi ki, “örgütsüz ve sendikasız olmak” salgından daha tehlikelidir. İktidarın ve sermayenin yeni koşullarına karşı, başta sendikamızda olmak üzere her alanda işçileri örgütlenmeye ve mücadeleye çağırıyoruz. Biz olmazsak hayat olmaz, biz olmazsak çarklar dönmez. Kendi gücümüzün farkına varalım. Daha insanca çalışma ve yaşam koşulları için mücadele edelim, örgütlenelim.”