Pandemi sürecinden dolayı yapamadığımız sendikamızın Genişletilmiş Merkezi Yürütme Kurulu (GMYK) toplantısını gerçekleştirdik. Mart ayında salgının yayılması, sokağa çıkma ve ulaşım kısıtlamaları bir araya gelmemizi zorlaştırmıştı. 12 Temmuz günü GMYK toplantımızı gerçekleştirdik. GMYK’da pandemi ve kriz süreci tartışıldı. Bu süreçte işçi sınıfının-emekçilerin durumu, sendikamızın faaliyetleri değerlendirildi. Yapılan tartışmaları ve ortaklaştığımız sonuçları sizlere sunuyoruz.
● Pandemi ekonomik ve siyasal krizi derinleştirdi
Mart ayından bu yana tüm dünyayı saran salgın dalgası işçi sınıfı ile emekçileri hem sağlık hem de ekonomik anlamda kötü etkiledi. Süreç boyunca “evde kal” çağrıları yapılırken üretimin devam ettirilmesi, işçileri koronavirüsle baş başa bıraktı. Patronların cebi dolsun diye önlemler alınmadan çalışma alanlarına sürüldük. Sokağa çıkma yasakları hangi yaşta olursa olsun çalışanları kapsamadı. Açlıkla ölüm arasında tercihe zorlandık.
Sermayenin ‘demir yumruğu’ olan AKP-MHP iktidarı peş peşe açıkladığı destek/teşvik paketleri ile kapitalistleri korudu, tüm faturayı ise işçilerin-emekçilerin sırtına yıktı. Çalışanlar öncelikle ücretsiz izne çıkarıldı, yıllık izinleri kullandırıldı. Saray rejimi, işsizlik fonunu yağmaya açtı. Kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin uygulamasıyla bizleri sefalet ücretine mahkum ettiler. Telafi çalışma dayatması salgın nedeniyle yaygınlaştırıldı. “Çarklar dönmeye devam edecek” diye vaaz veren AKP şefi T. Erdoğan, işçilerin ölümü pahasına da olsa kapitalistlerin sömürü çarklarının dönmesine hizmet etti. Bu arada sözde sendika temsilcileri süreci sessizlikle izledi. Ses çıkarmaya çalışan işçiler, sendikalara hakim ağa takımının çabasıyla susturuldu.
2 milyonu aşkın çalışan kısa çalışma ödeneğine, 1 milyon 400 binin üzerinde çalışan ise ücretsiz izin dayatmasına maruz kaldı. Milyonlarca işçi günlük 39 TL ile geçinmeye mahkum edildi. İşsizlik rakamları 10 milyonu aştı. Pandemi sürecinde temel ihtiyaçlara yapılan zamlarla yoksulluğumuz derinleştirildi.
“Salgınla mücadelede başarılıyız” safsataları ortalığı kaplarken, fabrikalarda işçiler Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. İşçilere virüsün bulaştığı fabrikalarda sorun kapatılmak istendi. İşçilere bilgi verilmedi, test yapmaları engellendi. Antep Merinos fabrikasında olduğu gibi birçok işyerinde virüs tespit edilen işçilere ‘cezai yaptırım uygulanacağı’ yönünde tehdit duyuruları asıldı. İş cinayetleri aralıksız devam etti. Fabrikalarda alınmayan önlemler yüzünden patlama, yangın vb. yaşandı.
Yeterli koruyucu malzeme olmamasına rağmen sağlık emekçileri büyük bir özveriyle çalıştılar-çalışıyorlar. Pandemi koşullarında sağlık emekçilerine ek ödenek verileceği söylendi. Ancak ya hiç ödeme yapılmadı ya da çok cüzi rakamlar verildi. Günlerce alkışlanan ancak emeklerinin karşılığını alamayan sağlık emekçileri hakları için eylemlerini sürdürüyorlar.
Pandemi ile çalışmalarına ara veren meclis açıldığı günden itibaren ekonomik ve siyasal saldırı furyasını kaldığı yerden devam ettirdi. Tek adam rejimini sağlamlaştırmak için önündeki engelleri kaldırmaya çalışan iktidar kendinden olmayana yaşam şansı bırakmak istemiyor. Yarattığı tartışmalarla emekçileri gerici kutuplaşmanın tarafı haline getirmeye çalıştı. Uyduruk konuları topluma dayatarak gerçek gündem olan açlık ve yoksulluğun üzerini örtmeye çalıştı/çalışıyor.
Belediyelere kayyım atama saldırısıyla işe başlayan meclis, Barolar birliği ve meslek odalarının parçalanması için çalışmalarını sürdürüyor. Çoklu baro sistemi ile baroları parçalama girişimine hukukçular tepki gösterip, eylemler gerçekleştirse de yasa mecliste onaylandı. Mahalle bekçilerinin yetkileri arttırıldı, vatandaşlara karşı silah kullanma yetkisi verildi. Yaşanan ekonomik krize pandemi krizi de eklenince saray rejiminin toplumdan aldığı destek hızla düştü-düşmeye devam ediyor. Tam bu noktada AKP-MHP rejimi Ayasofya Müzesi’ni camiye çevirme kararı aldırttı.
Pandemi belası devam eder, ekonomik kriz derinleşirken, AKP-MHP iktidarı savaş ve işgal için Libya’ya asker gönderdi. On milyonlarca emekçiyi sefalete mahkum edenler, milyarları savaşlarda çarçur etmeye devam ediyorlar.
İşçilere-emekçilere günlük 39 TL ile geçinin diyenlerin saraylarında şatafat utanmazca devam ettirildi.
Milyonlarca genç lise ve üniversite giriş sınavına katıldı. Okullar salgınla birlikte tatil edilmiş, EBA sistemi ile uzaktan eğitim başlatılmıştı. Ülkemizde internet ve bilgisayar erişim olanakları sınırlı olan ya da hiç olmayan öğrenciler bu haktan mahrum bırakıldı. EBA sistemi çöktü. 2 ay boyunca sokağa çıkma yasağı ile evlere hapsedilen gençler, sınav girmek için kitlesel bir şekilde okullara gelmek zorunda kaldı. Pek çok öğrenci salgın nedeniyle stresli günler yaşarken sınavda fenalaşan, salgın nedeniyle sınava alınmayan öğrencilerin haberleri yansıdı. Gençlik geleceksizlikle bir kez daha yüz yüze bırakıldı. Salgının ilk döneminde üniversite giriş sınavını temmuz ayına erteleyen iktidar, turizm sektörünü aksatmamak için sınavı erken bir tarihe çekti. Gençlerin tepkisine neden oldu.
Medyanın %95’ine el koyduktan sonra sosyal medya üzerinde de hegemonya kurmak isteyen sermayenin saray rejimi, bunun için hazırladığı tasarıyı meclis gündemine taşıdı.
Pandemi süreci işçi-emekçi kadınların sırtına yeni yükler ekledi. Okula gitmeyen çocuklar, evden çıkamayan yaşlılar, ev işleri ve günlük yaşamda hijyenin artan önemi kadının omuzlarına kaldı. Bu süreçte aile içi şiddet arttı. Cinayetler artarken kadının her türlü şiddete ve ayrımcılığa karşı korunması yasasını içeren İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması tartışmaları tekrar gündeme getirildi. Aralarında MÜSİAD kurucusu bir kapitalistin de bulunduğu bir grup meczup, bildiri yayınlayarak İstanbul Sözleşmesi’ne atılan imzanın derhal geri çekilmesini istediler. Başını AKP’li görevlilerin çektiği bu güruh sadece kadına dönük şiddeti değil, kadın cinayetlerini de savunacak kadar zıvanadan çıkmış durumda.
● Kıdem tazminatı hakkının gaspı ve Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi
İşçi sınıfının kazanılmış en temel haklarından biri olan kıdem tazminatının fona devriyle gasp edilmesi saldırısını, bizzat AKP şefi T. Erdoğan gündeme getirdi. Çalışanlar için iş güvencesi ve 13. maaş anlamına gelen kıdem tazminatının gaspı yıllardan beri gündemdeydi. Ancak işçi sınıfının tepkilerinden dolayı defalarca geri çekilmek zorunda kaldı. Şimdi adını değiştirerek yasayı geçirmeye çalışıyorlar. “Kıdem hakkınızı devlet güvencesine alıyoruz, emeklilik maaşlarınızı yükselteceğiz” gibi rezil yalanlarla işçi sınıfının bu küstah saldırıya karşı ayağa kalkmasını engelleyebilmek için adeta çırpınıyorlar.
Yıllardır uygulanan çalışma koşullarını esnekleştirme, kuralsızlaştırma, telafi çalışma gibi kölelik dayatmaları, pandemiyi fırsat bilen sermayedarlar tarafından kalıcı ve yaygın hale getirilmek isteniyor. Açıkladıkları istihdam paketleri, teşvikler vb işçi sınıfının-emekçilerin haklarının bir bir tırpanlanması anlamına geliyor. Oluşturdukları fonlar, - örneğin işsizlik fonuna yaptıkları gibi- ya sarayın kirli-karanlık işleri için kullanılıyor ya kapitalistlere peşkeş çekiliyor. Milyonlarca işsiz ise bu fondan zırnık alamıyor.
Tüm bu tartışma ve değerlendirmelerimiz sürerken ‘Kısa çalışma ödeneği’ ve ‘ücretsiz izin’ dayatmasının 2021’e kadar uzatılabileceği açıklandı. Enflasyon günden güne yükselirken, bizlere günlük 39 TL ile geçinmeyi dayatıyorlar.
● Pandemi süreci ve sendikamızın faaliyetleri:
Salgının yayılması ile birlikte sendikamıza ulaşan bilgiler ve üyelerimizin aktarımları ile pandemi ve fabrikalara yansımalarını anlatan 2 rapor hazırladık. Raporu tüm kamuoyu ile paylaşırken, uluslararası sendikalara da ulaştırdık. Mevcut sendika ve konfederasyonların sınırlı sayıdaki değerlendirmelerinin aksine detaylı yapılan araştırmada tekstil işkolunun özgünlüklerinden de kaynaklı pandeminin hızla yayıldığını ve önlemlerin hızlıca alınması gerekliliği çağrısını yükselttik.
Zorunlu işkolları dışında tüm çalışmaların durdurulması, işçilerin ücretli izne çıkarılması ve bunun devlet ve sermayedarlar tarafından karşılanması talebini öne çıkarttık. Bulunduğumuz her alanda pandemi koşullarında fabrika ve atölyelerde alınması gereken önlemler ve hijyen kuralları ile ilgili bilgilendirme çalışmaları yürüttük.
İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs’ın mücadele çağrısını alanlarda yükselttik. Şanlı işçi direnişi 15-16 Haziran’ın 50. Yılı vesilesiyle sanayi havzaları, fabrika, atölye önlerine giderek direnişin önemini anlattık. Bu gündemlerle ilgili sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen etkinlik programlarına katıldık. Üye ve yöneticilerimizin katıldığı bu etkinliklerin çağrısını yaptık.
● Yayınlarımız
Yazılı basına bir süre ara verdik. Sendika bültenimiz ve bilgilendirme broşürleri gibi basılı yayınlara bir süre ara vermiş olduk. Bu süreçte sendikamızın sosyal medya hesaplarından ve sitemizden faaliyetlerimizi sürdürdük. Yaşanan ekonomik ve sosyal yıkım sürecine karşı bilgilendirme faaliyetlerimizi bu alanlardan yapmaya çalıştık.
Sonuç yerine:
- Kriz ve pandemi koşullarının yarattığı bu kölece çalışma ve yaşam koşulları ancak örgütlü mücadele ile geri püskürtülebilir. Dayatılan geleceksizlik ve umutsuzluk tablosu bizleri açlık-ölüm ikilemine soksa da çözüm sınıfın bilinçlenmesi, tabanda birliği ve üretimden gelen gücünü etkin bir şekilde kullanmasından geçiyor. Sınıfın örgütlenmekten ve hakları için mücadele etmekten başka bir seçeneği yoktur. Her koşulu fırsata çeviren ve faturasını bizlere ödeten sermaye rejimine karşı işçilerin birlik olması çağrısını yineleyeceğiz.
- “Haklarımızı gasp ettirmemek krizin ve pandeminin faturasını daha fazla ödememek için mücadeleye” çağrımızı bu süreçte rehber edinecek, mevcut sınıf bilinci ve örgütlülüğünü güçlendirmek için bilgilendirme ve örgütlenme faaliyetlerine devam edeceğiz.
- Kıdem tazminatı hakkının gaspına karşı “genel grev, genel direniş” hedefiyle fiili-meşru mücadele hattını güçlendirecek, tüm alanlarda mücadeleyi örgütleyeceğiz.
- Başta kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesi ve tamamlayıcı emeklilik sistemi dayatmalarına karşı tabanın iradesine dayalı her türlü eylemlilik sürecini örgütleyecek, her eylemin parçası olacağız.
- Toplumun temel hak ve özgürlüklerine dönük saldırılara karşı duracak, faşist baskı ve gericiliğe karşı bilgilendirme çalışmalarını sürdüreceğiz.
- Yazılı basının olmadığı dönemde sosyal medyanın önemi bir kez daha anlaşıldı. Bu alandaki eksikliklerimizi giderecek, bu olanağı daha etkin bir şekilde değerlendireceğiz.
- Sendikamızın hazırlığını yaptığı ‘pandemi ve işkolu dosyası’ yeni verilerle tekrar oluşturulacak.
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası olarak pandeminin ve krizin yarattığı ağır faturayı ödememek için sınıfı birlik olup mücadele etmeye çağırıyoruz.
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası