Kadıköy’de "Kod 29 Ankara yürüyüşü" söyleşisi

Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası öncülüğünde Sinbo fabrikasında keyfi işten atmalara, Kod 29 saldırısına ve sendikal faaliyetlerin engellenmesine karşı başlatılan direnişin 214. gününde Kadıköy’de söyleşi gerçekleştirildi.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 26 Ağustos 2021
  • 22:05

Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası öncülüğünde Sinbo fabrikasında keyfi işten atmalara, Kod 29 saldırısına ve sendikal faaliyetlerin engellenmesine karşı başlatılan direnişin 214. gününde Kadıköy’de söyleşi gerçekleştirildi.

Söyleşide yapılan  açılış konuşmasında şunlar ifade edildi:

“Sömürü sisteminin uygulayıcılarının kendi ahlaksızlıklarını görünmez kılarak işçi düşmanlığı yapmalarına fırsat veren uygulamalara karşı hep birlikte mücadele ettik. Bugün Sinbo direnişini ve TOMİS’in örgütlediği sınıf dayanışması ile daha da büyüyen Ankara yürüyüşünü konuşacağız.”

Açılış konuşmasının ardından söz Ankara yürüyüşçülerine bırakıldı.

“Topyekûn saldırılara karşı topyekûn mücadele etmek zorundayız”

İlk sözü TOMİS temsilcisi Onur Eyidoğan alarak Ankara yürüyüşünde yaşadıkları deneyimleri aktararak konuşmasına başladı. Yürüyüş boyunca karşılaşılan keyfi yasak ve saldırıların aslında “milyonlarca işçi ve emekçinin harekete, direnişe geçmemesi için gerçekleştiği” anlatıldı. Yürüyüş boyunca farklı şehirlerde polisler ile direnişçiler arasında geçen diyaloglardan örnekler verilerek yürüyüşe dönük saldırılar teşhir edildi.

Yürüyüşün aynı zamanda şehir merkezlerinde, sanayi havzalarında ve fabrika önlerinde direnişin sesini tüm işçi ve emekçilere duyurma amacı ile de başlatıldığı vurgulandı. Devamında, devletin polis eliyle yürüttüğü baskı, yasak ve gözaltı saldırılarına yalnızca Ankara yürüyüşü sürecinde karşılaşmadıkları, 1 Mayıs sürecinde de benzer bir yasaklama ve saldırı süreci yaşandığı anlatıldı. “Keyfi yasakları hiçbir zaman tanınmayacağız, bu yasaklar karşısında tok tutumun her zaman ve her koşulda göstereceğiz” denilen konuşmada TOMİS olarak devrimci sınıf sendikacılığını benimsedikleri ve direniş süreci boyunca da bu anlayış çerçevesinde hareket ettikleri vurgulandı. Konuşmanın devamında ise şunlar ifade edildi:

“Devrimci sınıf sendikacılığı nedir? Pandemi sürecinde bile patronların daha fazla kar elde etmesi için yasalar çıkaranların kararını tanımamaktır. İşçi sınıfının mücadele yasalarını esas almaktır. Saldırılar karşısında sınıf mücadelesinden alınan güç ile patronların yasasını tanımamaktır. Fiili-meşru mücadele hattı ile hareket etmektir. Bugün Sinbo’da yükselttiğimiz talepler aslında Sinbo’ya özgü talepler değildir. Bu direniş ile toplamında milyonlarca işçi ve emekçilerin taleplerini yükseltiyoruz.”

“Devrimci sınıf sendikacılığı anlayışından güç alıyoruz”

Ardından sözü Sinbo direnişçisi Dilbent Türker aldı. Türker, Sinbo fabrikası içerisinde gerçekleştirdikleri örgütlenme çalışmasını anlattı. İşçi komiteleri ve taban örgütlülüğünü anlatarak işçileri yalnızca kendi bulundukları fabrikanın sorunlarına karşı harekete geçmeleri için değil, aynı zamanda işçilerin siyasallaşması/devrimcileşmesi için çalışmalar yürüttüklerini aktardı. Direniş süreci boyunca devrimci sınıf sendikacılığı anlayışı ile mücadeleyi yükselttiklerini ve bu sayede yaşadıkları her türlü saldırı ve engellemede bu anlayıştan güç alarak karşı durabildiklerini vurguladı.

Saldırılar karşısında birleşik mücadele

Söyleşinin devamında soru-cevap kısmına geçildi. Canlı geçen soru-cevap kısmında direnişlerin parçalı tablosu ve buna karşı ne yapılması gerektiğine, direniş süreci boyunca yaşanılan zorluklara, diğer sendikalar ile güç birliğine dair sorular soruldu ve konuşmacılar yanıtlar verdi. Ayrıca söyleşide direnişte olan işçiler, sendika ve emek örgütleri ile işçi sınıfına yönelik saldırılar karşısında bir miting organize etme üzerine tartışmalar yürütüldü.

Devamında katılımcı kurumlar söz aldı.

Genç İşçi Derneği adına söz alındı ve şunlar ifade edildi:

“Önümüzdeki süreçte kararlılıkla örgütlenmeyi sürdüreceğiz. Sinbo ile dayanışmaya gittiğimizde ve diğer direnişlerde görüyoruz ki dayanışmayı, direnmeyi büyütürsek mücadele de büyüyecektir. İşçilerin daha iyi koşullara sahip olmaları, sömürüsüz bir dünya yaratmaları bunları gerektirir. Bu süreçte perspektiflerimiz farklı olsa da, özgür sömürüsüz ve sınıfsız bir dünya yaratmanın uğrunda birleşebildiğimiz ölçüde birlikte mücadeleyi yükseltmeye çalıştık. Sinbo direnişinin, direnişimizin sonuna kadar yanında olmaya devam edeceğiz.”

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu adına yapılan konuşmada şunlar vurgulandı:

“İşçi sınıfının bilinci sermaye devleti tarafından kuşatılıyor. Patronlar kendi dünya görüşünü işçi sınıfına empoze ediyor. Burjuvazi devlet aygıtını da bir bütün halinde kullanarak işçi sınıfına kendi dünya görüşünü empoze ediyor. Baskı aygıtları ile bunu da pekiştiriyor. Biz bunu parçalamak zorundayız. Toplumun geniş bir kesimi bu kuşatma ile denetim altında tutuluyor. Biz işçi sınıfının öncüsünü kazanmak zorundayız. Yozlaşmış sendika bürokratlarının hakim olduğu sendikalar da işçi sınıfına gerici ideolojiyi empoze ediyor. Sendikal bürokrasi artık yalnızca en tepede değil tabana bile yayılmış durumdadır. Biz bir alternatif üretebilmek ve işçi sınıfına ‘başka bir mücadele mümkün’ diyebilmek zorundayız.”

Devrimci Gençlik Birliği de söz alarak direnişi selamladı ve şunları ifade etti:

“Fiili-meşru mücadele yöntemi ile süren Sinbo direnişi tüm topluma yol göstermiş oldu. Direniş ile işçi sınıfına neler öğretilebileceği ve neler kazanılabileceği bizlere gösterildi. Devrimci sınıf sendikacılığı anlayışı ile ilerleyen süreç bizler için ayrı bir anlam ifade ediyor”

Konuşmanın devamında yapılması düşünülen mitingin ön sürecinin örgütlenmesine dair somut öneriler sunuldu.

Canlı geçen tartışmanın ardından kapanış konuşmasında topyekûn saldırılar karşısında topyekûn mücadele etmenin gerekliliği vurgusu ile söyleşi etkinliği sonlandırıldı. 

Kızıl Bayrak / Kadıköy