IG Metall sendikası şefleri “pazarlık müzakerelerinin enflasyonu telafi etme amacında olmadığını” açıklayarak, Almanya'da bazı işkollarında başlayan veya başlayacak olan yeni TİS sürecini sabote etmeye başladılar. Sürecin başında açıklama yapan IG Metall’in Baden-Württemberg eyalet şefi Zitzelsberger, “Fahiş enflasyon oranları toplu pazarlıkla telafi edilemez” dedi. Yüksek enflasyonun siyasi kararların sonucu olduğunu, bu nedenle “siyaset” tarafından düzeltilmesi gerektiğini öne sürerek, işçilerin ücret artışları için dahi mücadele etmesine karşı olduğunu açıkladı.
Şimdiye kadar “ücret belirlemenin toplu pazarlık ortaklarının sorumluluğunda olduğunu ve hükümetin herhangi bir belirleme yapmasına izin verilmeyeceğini” söyleyen sendika şefleri, son üç yıldır negatif anlaşmalarla TİS'leri bağladılar. Son yıllarda hızla yükselen enflasyonun baskısıyla büyük kayıplara uğratılan işçi ücretlerini yükseltmek için mücadele etmeyen bürokratlar, şimdi sorumluluğu “siyaset”in üzerine atarak, sınıfa karşı işledikleri suçların üstünü örtmeye çalışıyorlar.
Hükümetin enflasyonu ayarlamaktan sorumlu olduğunu iddia ederek hak arama mücadelesinden kaçan Zitzelsberger, fiyat artışlarının şimdiye kadar toplu pazarlıklarda önemli bir argüman olduğunu unutturmaya çalışıyor.
TİS görüşmelerinde “basit ücret artışı” sendikacılığı yapan bürokratlar, “enflasyon artı verimlilik artışı” talebini ücret hesaplamasında temel kural olarak benimsiyorlardı. Şimdi yüzde 7.4 oranındaki enflasyon artı verimlilik artışını ücretlere yansıtmak için mücadele etmekten kaçıyor, TİS görüşmeleri başlamadan süreci sabote edip, işçilerin mücadele isteğini bloke etmeye çalışarak uğursuz rollerini oynuyorlar.
Zitzelsberger'in açıklaması, IG Metall şeflerinin gerçek ücretleri düşürme hedefiyle “toplu pazarlık” sürecine girmek istediklerini gösteriyor.
Ortak açıklama yapan IG Metall ile Alman Sanayiciler Birliği (BDİ), Rusya'nın Ukrayna işgaline karşı Almanya ve batı emperyalist blokunun saldırganlığını desteklediklerini açıkladılar. İşçi sınıfının haklarını savunmak yerine, kapitalistler ile “Sanayinin Geleceği” ittifakını kurdular. Emperyalist savaşı destekleyen alçaltıcı bir tutum aldılar, savaşın ekonomik yükünü üstlenmek için “fedakarlıktan kaçınmayacaklarını” bildirdiler.
DGB'nin 22. Kongresinde yaptığı konuşmada, “Dayanışma, AB tarihinde asla uygulamadığımız sert yaptırımlarla Rusya'ya ekonomik baskı uygulamak anlamına gelir. Dayanışma aynı zamanda yükleri taşımamız gerektiği anlamına gelir ve bu uzun bir süre için gereklidir” ifadelerini kullanan Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, emperyalist savaş için talep edilen “fedakârlıklara” karşı işçi sınıfının geliştirebileceği direnişi bastırmada sendika şeflerinin oynayacağı role dikkat çekerek, “size çok güveniyorum” demişti.
Rusya'ya yönelik yaptırımlar, Ukrayna'ya silah transferi ve Alman ordusunun yeniden organizasyonu için 100 milyar avroluk fon oluşturulmasını destekleyen sendika şefleri, TİS sürecinde sermayenin onlara duyduğu “güven”e layık olduklarını gösteriyorlar.
Sendika bürokrasisinin verdiği hizmetler sayesinde, pandemi ve Ukrayna'daki savaşa rağmen, Almanya'nın DAX borsasına kayıtlı en büyük 40 şirketi 2022'nin ilk çeyreğinde muazzam büyüme ve rekor karlar sağladılar. DAX şirketlerinin cirosu geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14 artarak 444.7 milyar avroya ulaştı. Faaliyet karı da yüzde 21 artarak 52.4 milyar avroya ulaştı. Bu, bir yılın ilk çeyreğinde şimdiye kadar kaydedilen en yüksek kârdır.
“Salgın ve Ukrayna savaşından kaynaklanan kayıplar, büyük Alman şirketleri için değil.” diye yazan büyük tekellerin gazetesi Faz bile, kapitalist üretim gerçeğini çarpıcı bir şekilde dile getiriyor. Pandeminin başladığı 2019 ile kıyasla, 2022 yılının ilk çeyreğinde büyük tekellerin satışları yüzde 27, kârları ise yüzde 85 arttı.
Savaş, pandemi ve yüksek enflasyonu kazanca dönüştüren kapitalist tekellerin kârları rekor düzeyde yükseldiği halde, IG Metall şefleri enflasyonun yolaçtığı ücret kayıplarının giderilemeyeceğini açıklayarak işçilere karşı savaş açıyor. Hükümetin ve kapitalist tekellerin sadık uşakları olarak işçi sınıfını, Ukrayna'ya silah sevkiyatını, NATO'nun Rusya'ya karşı savaşını ve Alman silahlı kuvvetlerinin devasa askeri fonunu finanse etmeye zorluyor.
Enflasyona karşı ücretleri koruyamayacaklarını itiraf eden İG Metal yönetimi, otomotiv ve yan sanayiinde yaşanan toplu işten atmalar karşısında işyerlerini savunmanın imkansız olduğunu vaaz ediyorlar. İşçilere geçmiş TİS süreçlerinde “işyerlerinin korunması” vaadiyle ücret artışlarından feragat ettirmenin yanı sıra ücretsiz fazla çalışmayı dayatmışlardı. Buna rağmen Ford, Daimler, BMW, Volkswagen, Mahle, Bosch, Continental ve ZF binlerce kişilik istihdamı yok ettiler ve daha da yok edeceklerini açıklıyorlar.
Üç yıl önce SPD ve sendikaya bağlı Friedrich-Ebert-Vakfı tarafından yapılan bir araştırma otomotiv sektöründe 500 bin işyeri kaybı öngörülmüştü. Yakın zamanda Ekonomik Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan bir başka araştırmada ise, önümüzdeki dört yıl içinde 178.000 kişinin işini kaybedeceği belirtiliyor.
Ücret artışı son 11 yılın en düşük seviyesinde
Almanya Federal İstatistik Dairesi'nin geçen yıl yayınladığı araştırmada, Almanya'da ücretlerdeki artışın son 11 yılın en düşük seviyesinde olduğu belirtilmişti. 2021, milyonlarca çalışanın 2010’dan bu yana alım gücünün en çok düştüğü yıl olarak kayda geçti. Araştırmada, alım gücünün düşmesinde ücretlere yapılan zammın düşük kalması ile yüksek enflasyonun etkili olduğu belirtiliyordu. 2022 yılında enflasyon son yılların rekor düzeyinde gerçekleşmişken, sendika şefleri bu durumun TİS görüşmelerinin sorunu olmadığını söyleyebiliyorlar.
Sendika bürokratlarının işten atmalara ve sosyal hakların gasp edilmesine karşı mücadele diye bir dertlerinin olmadığını geçmiş deneyimlerden de biliyoruz. Onlar, işçilerin yükselen tepkilerini bloke ederek kapitalist tekeller için kabul edilebilir bir düzeye düşürmek için oyalama taktiği geliştirmeyi iş edinmişler.
Sermaye devleti ve kapitalist tekeller ile sendikal bürokratik kastın bütünleşmesinin sonucu olarak sendikaların ücret artışı mücadelesini bile veremez hale getirilmiştir. Buna karşı sınıf hareketini ilmek ilmek örüp, sermayeye karşı mücadeleyi bu bürokratik kasta karşı mücadeleyle birleştirmek gerekmektedir. İşçiler ancak fabrikalarda taban örgütlülüklerini/komitelerini kurarak bu duruma son verebilirler. Sınıf devrimcileri, Türkiye’nin ilerici ve devrimci güçleri ile Almanya’nın ilerici ve devrimci hareketi, bu doğrultuda üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidirler.