Genel-İş Sendikası 9 No’lu Şubeye atanmasına karşı çıkan Garip Karatay ve Yücel Karatay’ın Temsilcilikleri düşürüldü. Temsilciliği düşürülen Garip Karatay sürece dair sorularımızı yanıtladı.
- Bugüne kadar gelişen süreci anlatır mısınız?
Normalde bizim bağımsız sendika kurma çalışmalarımız vardı. KHK’dan sonra DİSK’e bağlı Genel İş 2 No’lu Şube’ye bağlandık ve örgütlenme faaliyetlerimizi orada sürdürdük. Toplu sözleşme sürecine de 2 No’lu şube ile girdik. Daha sonra, güvenlikte çalışan arkadaşların 9 No’lu Şube açılarak oraya bağlanmaları durumu çıktı ortaya. O gün bir tartışma yaşandı. Bizim açımızdan tartışma da değil, fikir beyanı vardı. Aslında bu fikirler diğer arkadaşlarımızın da fikirleriydi. Toplamımız adına ben ve Yücel arkadaşımız dile getirmiş olduk.
Tartışmanın yaşandığı gün DİSK’in “Geçinemiyoruz”, “Vergide adalet” eylemi vardı. Hep beraber eyleme katılmıştık. Eylemden sonra 15 temsilci arkadaş kendi aramızda 9 No’lu Şube’nin açılması sonucu atama meselesini tartışıyorduk. Bizim konuştuğumuz sırada Memiş başkan geldi. Memiş Sarı gelir gelmez bence tavrını belli etmiş oldu “Güvenlikler, benim elimden çekeceğiniz var”, “Daha iyi günleriniz, ben çektireceğim” gibi cümleleri üç sefer arka arkaya kullandı. Bizler de şaşırdık, “Ne demek istiyorsunuz, neden bu cümleyi kullanıyorsunuz, neden bu üslupla konuşuyorsunuz” dedik. Memiş başkan, şaka yaptığını söyledi, ancak biz konuşmaların pek şaka gibi gelmediğini söyleyince, konuşmaya devam etti.
Memiş Sarı konuşmalarında, 2 No’lu Şube’nin toplu iş sözleşmesinden sonra Şube Başkanı Arif Yıldız’ın canlı yayındaki konuşmalarının altına yapılan yorumlardan söz etti. “Ben hepsinin ekran görüntülerini aldım, hepsine hesabını soracağım” dedi. Bu söylemlere on beş tane temsilci arkadaşımız da şahittir. Biz de kendisine “Herkesin eleştiri hakkı vardır, eleştirebilirler, ancak yorumlarda küfür ya da hakaret varsa biz onları onaylamayız” dedik. “İnsanlar eleştiri yapabilirler ama oradaki eleştirilerden dolayı güvenlikçilere de çektireceğim demenizi doğru bulmuyoruz, üzücü bir durum” dedik.
Konuşmalar devam ederken, temsilci arkadaşlar, “İmzalan toplu sözleşmeden mağduruz” dediler. Memiş Sarı da “Neyin mağdurusunuz? 123 TL bürüt alıyordunuz 155 TL brüt oldu. Gayet iyi bir toplu sözleşme geçirdik” dedi. Bana göre bu konuşma bile yanlış, burada da “şükür zihniyeti” ortaya çıkıyor. “Bunu aldığınıza dua edin, dışarlarda bunu bulamayanlar da var” dedi.
Bu konuşmalardan sonra asıl meseleye gelindi. 9 No’lu Şube’nin açılacağı konusu ve şubeye atamaya değinerek Memiş Sarı da kendince süreçleri anlattı., hatta 8 No’lu Şube 5 No’lu Şube’den ayrılırken seçilmiş temsilcilerden seçim yaparak atama yapılmıştı. Bizler de 9 No’lu Şube’nin atanması için benzer yöntem istedik. Ben ve Yücel’in de, diğer arkadaşların da hemfikir olduğu bir yöntemdi bu. “Biz atamalara, kayyumlara karşı olduğumuzu söylüyoruz ama atama yapıyoruz, biz atama istemiyoruz” dedik. Ben bunu söylediğimde, Memiş Sarı söylediğimi çarptırarak “Sen DİSK’in tüzüğünü eleştiriyorsun” dedi. Böyle bir şey yok ama kaldı ki tüzüğü de eleştirebiliriz. Ancak “Yeni bir şube açılacağı için DİSK’in tüzüğü gereği atama yapılabilir. Ama bizim 3000 bin tane güvenlik emekçisi arkadaşımızın iradesi olan 26 temsilci arkadaşımızla oturalım konuşalım, siz de orda olun, Arif başkan da orda olsun. Seçim yapalım, kendi arkadaşlarımızın belirlediği 5 kişinin ismini genel merkeze gönderelim, o isimler atansın. Bu daha demokratik olur” dedim. Benim bu söylemimden sonra sinirlendi, tavırları değişti. “Sen buradaki insanların kafasını çeliyorsun, senin amacın başkan olmak” diye tepki göstermeye başladı. “DİSK’in tarihini sen mi değiştireceksin?” diyerek bağırıp çağırmaya başladı. Ben de “Benim öyle başkan olmayı düşünmediğimi, öyle bir derdimin de olmadığını” söyledim. “Ancak bu sendikanın üyesiyim, arkadaşlarım da ister ve seçerlerse neden olmayayım, gayet doğal bir durum” diyerek cevap verdim. Ben, “Bu sizi niye rahatsız etti bu kadar?” deyince, yumruğunu sıkıp elini kaldırarak “Bu burada kalmayacak, seninle görüşeceğiz” dedi.
O esnada Arif Yıldız geldi. Arif Yıldız konuşmaların başında yoktu, başka bir yerden geldi. Gelir gelmez agresif tutumlarıyla bize küfür etti. Memiş Sarı ile birlikte çıkıp gittiler. Bu yaşananların ardından üç beş gün geçmeden ben ve Yücel’in temsilciliğini düşürdüler. Bizim herhangi bir savunmamızı almadan yaptılar bunu. Sonra biz eleştirdiğimiz zaman, “bizi eleştiriyorsunuz” diye tepki gösteriyorlar. Bu yaşananları nasıl eleştirmeyelim?
Temsilciliğimizin düşürülmesiyle ilgili olarak Memiş Sarı, Gazete Duvar’a “Temsilciliklerin düşürülmesine ben karar vermiyorum, kurul karar veriyor” demiş. Memiş Sarı’nın haberi olmadan, onun onayı olmadan, bizlerin savunmalarını bile almadan temsilciliklerimizi düşüremezler. Zaten bize gelen tebliğ yazısında da “Memiş Sarı’nın şikayeti üzerine” yazıyor. Bizce Memiş Sarı’nın burada rolü yoksa eğer, Yönetim Kurulunun bizi dinlemesi gerekirdi.
- Peki sendikada Disiplin Kurulu nasıl işliyor?
Ben şahsen Disiplin Kurulunun işlediğine inanmıyorum. Bizim temsilciliğimizi Yönetim Kurulu düşürmüş, bu da yetmemiş Disiplin Kuruluna sevk etmiş. Disiplin Kuruluna da Yücel ile birlikte hem sözlü hem de yazılı olarak savunma verdik. Ben Disiplin Kurulundaki beş arkadaşın yüz ifadelerinden şunu gördüm. Kendileri de yapılan uygulamayı doğru bulmuyorlar. Onlar da bizim haklı olduğumuzu biliyorlar kanımca ama kendi özgür iradelerini oraya yansıtamadılar.
Disiplin Kurulu Başkanı Bayram Keskin’dir. Dört arkadaş daha var. Hepsi Genel-İş üyesi. Temsilci olan da var, delege olan da. Bu Disiplin Kurulunu da 2 No’lu Şube yönetimi belirliyor. Bunlar da doğal olarak yönetimle beraber hareket eden insanlardan oluşuyor. Bizim eleştirdiğimiz konular da bunlar aslında. DİSK’te böyle atamaların yapılması demokratik işleyişe ters olan davranışlar. Bizim DİSK’in tarihiyle, ödediği bedellerle, mücadelesi ve kazanımlarıyla bir derdimiz yok. Bizim derdimiz DİSK’in kuruluş misyonuna, işleyiş ve mücadele geçmişine tekrar geri dönmesi. Bunun için de eleştirmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz, bunu herkes bilsin. Memiş başkan da bilsin. DİSK’in değerlerine asıl biz sahip çıkacağız.
Bence bu yaşananların bu noktaya gelmesinin nedeni, KHK ile Genel-İş’e geçmeden önce bağımsız bir sendika kurmak isteyişimizdir. Güvenlikçi arkadaşlara sendikaya üye olmaları için çağrı niteliğinde bir yazım var. Memiş başkan 3 yıl önceki yazıyı öne sürerek beni tehdit ediyor. Ben yazdıklarımın da düşüncelerimin de arkasındayım. Genel-İş’e geçmeden önce yürüttüğümüz örgütlenme çalışması var, ki KHK ile Genel-İş’e geçtikten sonra da mücadele etmeye devam ettim. Biz bağımsız sendikayı kurarken günümüz sendikalarını eleştiriyoruz. Bunun içinde DİSK de var. Bu yazıda nasıl bir sendika istediğimiz yazıyor. Yani ben hala aynı şeyleri düşünüyorum, sendikal anlayış konusunda. Nasıl bir sendika olmalı? Profesyonel sendikal anlayış değil, gönüllülük temeline dayanan ve mücadeleci bir sendikal anlayış olması gerektiğini savunuyoruz. Üye aidatların ve harcamaların dökümünün yapılması, sendika başkanının maaşının en yüksek işçi maaşından fazla olmaması gerektiğini söylüyoruz.
Bunları o zaman da söylemiş ve yazmıştım, şimdi de söylüyorum. Yani tüm bu yaşananların 9 No’lu Şube’nin açılmasıyla başlamasının ve bizim fikirlerimiz ve eleştirilerimiz yüzünden bu noktaya gelmesinin bilinçli bir tutum olduğunu düşünüyoruz. Herhangi bir sendika başkanı üye aidatlarından kendine gelecek sağlıyor ise bizler bunları eleştiririz. Bütün mesele de buradan çıkıyor. Çünkü burada bir sendikal anlayış var ve Memiş Sarı da yönetim de bu anlayışa karşı çıkıyorlar. Bu kadar saldırgan tutum sergilemelerinin arkasında da bunlar yatıyor. Bizim gibi düşünen arkadaşların buralarda görev yapmalarını istemiyorlar, çünkü kendi çarklarını döndürmek istiyorlar. Burada bütün mesele bu diye düşünüyorum.
- Bundan sonraki süreci nasıl işletmeyi düşünüyorsunuz?
Temsilciliklerimizin düşürülmesinin ardından temsilci arkadaşlardan bu uygulamanın yanlış olduğuna, anti demokratik bir uygulama olduğuna dair imza topladık. 26 temsilciden 19 arkadaşımız imza verdi. Daha işçilere gitmedik. Bu imzalar aslında bizde çok önceden vardı ama biz beklettik. Sendika ile görüşerek, diyalog yoluyla sorunu çözmeye çalıştık. Seçim yapılması ve seçilen işçilerin atanması için görüşelim, konuşalım şeklinde talebi vardı diğer arkadaşlarımızın. Biz de birlikte başladığımız yolda birlikte karar alalım istedik ve bugüne kadar bu imzaları kullanmadık. Ama son yaşananlardan sonra meselenin artık diyalogla çözülemeyeceği anlaşıldı. Bu hatadan dönülmesi için şimdilik temsilci arkadaşların vermiş oldukları imzaları veriyoruz. Daha sonra işçi arkadaşlara da ineceğiz, imza toplayacağız. Bu yapılan yanlıştan dönülmez ise basın açıklaması yapmak gibi hedefimiz var. Sonuçta biz kimseye küfür etmedik, hakaret etmedik, sadece fikirlerimizi beyan ettik. Bu fikirler alandaki işçi arkadaşların da fikirleri. “Neden atamayla geliniyor, neden biz seçmiyoruz” diyorlar. Bizim görevden alınmamıza bile “Sizi biz seçtik, bize sorulmadan nasıl sizi görevden alırlar” diyorlar. Yücel ve ben yalnızca alandaki arkadaşlarımızın ve kendimizin fikirlerini beyan ettik. Bu nedenle bu yanlıştan bir an önce dönülmesini istiyoruz.
- Temsilci arkadaşlarınız sizin için imza vermiş, işçiler sizin arkanızda duruyor. Bu yaşananlardan sonra Genel-İş veya Genel Merkezin sizinle bir görüşme talebi oldu mu?
Şu ana kadar bizimle bir görüşme isteği veya çabası olmadı. Bu süreçte ben sendikaya gidip geliyorum, “Hoş geldin” diyorlar, “Hoş bulduk” diyorum. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar. Bu yaşananlar, DİSK çatısı altında bunların yaşanıyor olması üzücü tabi. Benim ya da Yücel’in bir yerde temsilci olmak, delege olmak, başkan olmak gibi bir derdimiz yok. Bir sendikal anlayışı, bir çizgiyi tutturmaya çalışıyoruz. DİSK’i de buradan eleştiriyoruz. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu ismine uygun davranılmasını istiyoruz. DİSK’in diğer sendikalardan farkı olmasını istiyoruz. DİSK’te bu sendikal anlayış olduğu sürece kişilerin hiçbir önemi yok. Ali gider Veli gelir, Hasan gider Mehmet gelir.
Buradaki tartışma tamamıyla bir sendikal anlayış ve çizgi tartışmasıdır. Beni 1.300 arkadaş seçmiş durumda. Burada beni değil 1.300 arkadaşın iradesini yok saymışlardır. Aynı şekilde Yücel’de de öyle. Çalıştığı birim küçük bir yer olsa da 100 arkadaşın seçtiği ve 100 arkadaşın iradesini temsil etmektedir. Hatta yaşanan antidemokratik uygulama karşısında Yücel’in çalıştığı yerde arkadaşları imzayı daha önce vermişler. Yücel’in imzaları hazır. Ben de kendi alanımda sahaya inerek imza toplamaya başlayacağım. Çünkü ben arkadaşlarımın “Bekle, diyalog yoluna gidelim önce” demeleri ile bekledim. Artık beklenecek bir durum kalmadı. Birlikte tartıştığımız arkadaşlarım da aynı fikirdeler. Sendika yönetiminin bir an önce işçilerin-tabanın bu karara karşı olduklarını bilmeleri ve anlamaları lazım. Bu karardan geri dönmeleri gerekir. Biz ayrıca resmi yollardan, yani hukuki olarak da süreci takip edeceğiz ve bu kararın yanlışlığını onlara anlatacağız.
Yönetim bu kararı işçilerin kabul etmediğini biliyor ama diretiyor. Biz temsilci olmasak da bizim gibi düşünen başka arkadaşlarımız buralara gelecek. Bunu engelleyemeyecekler. Bizim gibi düşünen işçiler her zaman var ve olmaya devam edecek. İşçiler bu sendikal anlayışı eleştirmeye devam edeceklerdir.
Kızıl Bayrak / İzmir