İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi İstanbul Söğütlüçeşme’de yaşanan iş “kazasına” karşı eylem yaptı. Hızlı trenin ön camını temizleyen ve taşeron olarak çalışan işçinin yüksek gerilime kapılarak yaralanmasının protesto edildiği eylemde “Direniş ve dayanışma yaşatır! Çalışırken ölmek istemiyoruz” yazılı pankart taşındı.
İSİG Meclisi adına yapılan konuşmada iş “kazasının” taşeron çalışma koşullarından kaynaklandığına dikkat çekildi. 2023 yılında 585 işçinin önlenebilir sebeplerden yaşamını yitirdiğinin vurgulandığı konuşmada “İşçi ölümlerinin en büyük sebebinden birisi taşeron çalışmadır” denildi. İş cinayetlerini önlemenin tek çıkış yolunun işçi örgütlenmesi ve mücadelesi olduğu belirtildi.
“Taşeron çalışma ölüm demektir”
Ardından okunan basın açıklamasında güvencesiz çalışmanın 12 Eylül darbesi ile hayata geçirildiği hatırlatılarak şöyle devam edildi:
“Bu dönemde 3 Kasım 2002 seçimleri ile AKP'nin önce hükümet ve daha sonra ise giderek iktidarın merkezine geçtiği bir süreç içinden geçtik. Tuzla Tersaneleri, Davutpaşa, OSTİM, Soma, Torunlar, Ermenek, Pandemi, Silikozis, Asbest, Amasra ve nice işçi katliamları yaşandı, 'yerli ve milli bir iş cinayetleri rejimi' hayata geçirildi. Sonuç ortada: AKP'li 21 yılda yaklaşık 32 bin işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti...”
İki gün önce yaşanan iş “kazasının” hatırladığı açıklamada şu sorular soruldu:
“*Katener hattı altındaki bu hatta temizlik yapılmasına, mevzuata ve iş güvenliği kurallarına uygun olmadığı halde kimler tarafından ve ne şekilde karar verilmiştir?
* Trene yolcu iniş-binişinin yapıldığı peronda, peronun yüksekliği dikkate alınmadan, enerjisi kesilmemiş bir hatta uzun saplı fırça ile su kullanılarak kabin ön camının temizlenmesinin böyle bir olaya sebebiyet vereceği açıktır. Buna neden izin verilmiştir?”
“Kurtuluş işçi sınıfının ellerindedir”
Açıklamanın devamında yakın zamanda yaşanan iş cinayetleri ve “kazaları” hatırlatılarak şöyle devam edildi:
“İşçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlamanın en temel yolu işçilerin örgütlülüğü, denetimidir. Ancak yasal olarak işçilerin örgütlenmesinin önünde engeller olmadığı belirtilse de fiiliyatta hakkını arayan, sendikaya üye olan, iş güvenliğinin olmamasına tepki gösteren işçiler işten atılıyor. Grevler yasaklanıyor ya da patronlar grev kırıcılığa başvuruyor. Sendikalı işçiler çeşitli bahanelerle işten atılmaya çalışılıyor. İşçilerin örgütlenme özgürlüğünü engellerseniz ölüm, yaralanma ve hastalıklara karşı da savunmasız bırakırsınız. Çünkü işçiler örgütlenmeleri vasıtasıyla işyerlerindeki üretim sürecine müdahale edebilir, bu durum işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması sonucunu doğurur.
Bizler; Tuzla tersanelerinde, kot taşlama atölyelerinde, iş cinayetleri adalet davalarında, Soma madenlerinde, 3.Havalimanı'nda, Finans Merkezi'nde, BEDAŞ'ta, İSPER'de, Migros Depo'da, hastanelerde, okullarda, Sütaş'ta, Metal Firtina'da, Yemek Sepeti'nde, Sinbo'da, Aliağa'da, belediyelerde, tekstil fabrikalarında ve adını sayamadığımız yüzlerce alanda işçi sağlığı ve güvenliğini sağlamak için birçok direniş örgütledik, örgütlüyoruz ve örgütlemeye devam edeceğiz...
Kurtuluş işçi sınıfının ellerindedir...”
“Bu tren burada temizlenemez!”
Basın açıklamasının ardından KESK’e bağlı BTS adına yapılan konuşmada temizlik yapılması gereken alanların rant yüzünden kalmadığı vurgulandı. Konuşmada şunlar ifade edildi:
“Demiryolcuların asli olarak yapması gereken görevler hizmet alımı yoluyla taşeron işçilere yaptırılmaktadır. Bu kazaların sebebi özelleştirme, taşeronlaştırmadır. Bu tren burada temizlenemez. Trenin temizliği enerjinin kesik olduğu hatlarda yapılmalıdır. Ama rant yüzünden bu alanlar kalmamıştır. Arkadaşlarımız güvencesiz, düşük ücret, sendikasız olarak çalıştırılıyor. Sebebi özelleştirmedir. Biz kamu kurumlarının özelleştirilmesini istemiyoruz artık.”
BDSP, DEV TEKSTİL ve TOMİS’in destek verdiği eylemde sık sık “Taşeron çalışma yasaklansın”, “Çalışırken ölmek istemiyoruz”, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “Taşeron demek ölüm demektir”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek” sloganları atıldı.