“Gitarım ne zenginlerin malı, ne de yardakçılarının
şarkım yıldızlara ulaşmak için bir iskele
bir şarkının ancak, en gerçek gerçeklerin şarkısını
söyleyerek ölenlerin damarında attığı zaman anlamı vardır
ne gelgeç dalkavukluklar, ne yabancı ülkelerde şöhret
yalnızca toprağın derinine inercesine uzun bir ülkenin şarkısı
orada, herkesin toplandığı ve her şeyin başladığı yerde
yüreği olan bir şarkı var; sonsuza dek yaşayacak yeni şarkı.”
Bu dizelerle, 1960’lı yıllarda elinden hiç düşürmediği gitarıyla dünya halklarına seslenmişti Viktor Jara. Besteleri ezilen, sömürülen halkının sesi olmuş, yüreği her zaman başta Latin Amerika halkları olmak üzere tüm mazlum halkların yanında atmıştır.
Devrimci bir sanatçıydı Viktor Jara. 1932 yılında Santiago’nun Lonquén köyünde yoksul bir köylü ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Basit bir kahya olan babası, çok alkol tükettiğinden, annesi Amanda’ya şiddet uygulamaktaydı. Babasının evi terk etmesi ile birlikte ailenin bütün sorumluluğunu üstlenen annesi, aynı zamanda şarkı söylemekte ve gitar çalmaktaydı. Jara’nın hayatında önemli bir etken olan annesi, Jara’ya da gitarı ve Şili folk müziğini öğretti.
Annesinin ölümünün ardından Jara, üniversite muhasebe eğitimini yarım bırakarak ilahiyat okumak istedi ancak sadece 2 sene sürdürdü bunu. Çünkü tiyatro ve halk müziğine olan ilgisi artarken dine olan inancı azalıyordu. Jara, Şili Üniversitesi’nde Tiyatro Okulu’na giderek, orada başarılı bir şekilde oyunlar yönetmeye başladı. Şili Üniversitesi korosuna katılan Jara, ilk bestelerini de burada yaptı. “Yeni Şarkı” akımının kurucusu olan Violetta Parra ile tanışarak onunla çalışmaya başladı. Bu akım kısa sürede emperyalizmin ve sömürgeciliğin karşısında bir simge haline geldi. Viktor Jara yaptıkları müziği şöyle tanımlıyordu:
“Violetta Parra’dan teslim aldım bu duyguyu. Yaptığımız şeylerin kıtasal bir değeri olduğuna, kitleleri sürüklediğine inanıyorum. Devrimci şarkı, devrimci güçtür. Bütün üçüncü dünya ülkelerinde sözü geçen güçlü silah…”
Şili’de kanlı darbe...
ABD emperyalizminin kanlı eli, 1973 yılında Şili’ye de uzandı. Şili halkının büyük sevgisini ve desteğini kazanarak seçimlerde başarı elden Başkan Salvador Allende, ABD’nin dayattığı politikaları hayata geçirmediği için hedef haline gelmişti. Tarih 11 Eylül 1973’e geldiğinde CIA ile birlikte faşist General Augusto Pinochet, Şili’de kanlı bir darbe gerçekleştirdi. Allende başta olmak üzere solcular, devrimciler ve Pinochet’e karşı olan kim varsa işkenceye maruz kaldı veya katledildi. 1973 yılından 1990 yılına kadar sürecek olan 17 yıllık faşist iktidarı boyunca Pinochet, katliam ve cinayetler işleyerek döktüğü sayısız kişinin kanı üzerinde düzenini kurdu.
Viktor Jara da Allende’nin partisini destekleyenlerdendi. Jara, diğer şarkıcılarla birlikte Salvador Allende ve sol partilerinin birleştiği bir hareket olan “Unidad Popular” yararına birçok konser verdi. Darbenin hemen ardından 5 bin kişi ile birlikte Jara da gözaltına alınarak, daha sonra kendi isminin verileceği Şili Ulusal Stadyumu’na getirildi. Faşist iktidar tarafından oraya getirilenlere işkence yapıldı. Viktor Jara, ölmeden önce son bestesini orada yaptı:
“Beş bin kişiyiz burada
Bu ufacık yerinde kentin.
Beş bin kişiyiz.
Kim bilir daha kaç kişiyiz kentlerde ve ülkede?
Burada yapayalnız on bin el,
Tohum eken ve fabrikaları çalıştıran.”
İşkencelere rağmen hiçbir zaman yanından ayırmadığı gitarı ile Allende’nin seçim şarkısı olan “Venseremos (Kazanacağız)” şarkısını stadyumda söylemeye başladı. Yoldaşları da hep bir ağızdan ona eşlik etti:
“Venseremos venseremos
Kıralım zincirlerimizi
Venseremos venseremos
Zulme ve yoksulluğa paydos”
Viktor Jara’nın zulme ve faşizme boyun eğmeyişi, stadyumun yöneticisi olan faşist Albay Mario Manriquez Bravo’yu öfkelendirdi. Nitekim faşist albay subaylarına Jara’yı öldürme emri verdi. Jara’nın üzerine doğru giden subaylara karşı yoldaşları Jara’ya kalkan oldular. Ancak kısa bir sürenin ardından subaylar kitleyi yararak Jara’ya ulaştı. Tarih 16 Eylül 1973’tü. Son ana kadar türkü söylemekten vazgeçmeyen Viktor Jara katledildi...
Stadyumdan canlı kurtulanlardan biri Viktor Jara’nın katledilişini şöyle anlatıyordu:
“Victor Jara dudaklarında şarkıyla öldü. Onu yanından hiç ayırmadığı yoldaşı, gitarıyla birlikte stadyuma getirdiler ve şarkı söylemeye başladı. Öbür tutuklular, gardiyanların ateş açma tehdidine rağmen melodiye eşlik etmeye başladılar. Sonra bir subayın emriyle askerler Victor’un ellerini kırdılar. Artık gitar çalamıyordu ama zayıf bir sesle şarkı söylemeyi sürdürdü. Bir dipçikle kafasını parçaladılar ve diğer tutuklulara ibret olsun diye ellerini kesip tribünlerin önüne astılar.”
Yarım kalan türküsü söylenmeye devam ediyor!
Viktor Jara bugün hala kavgamızda, yüreğimizde yaşamaya devam ediyor. Nerede faşizme uğrayan halklar varsa, nerede işkenceye maruz kalan devrimciler varsa, nerede faşist yönetime karşı ayaklanan kitleler varsa, Viktor Jara gitarıyla, türküleriyle orada olmaya devam edecek. Geçtiğimiz sene ekim ayında, Şili’nin başkenti Santiago’da 1 milyon 200 binden fazla kişinin gerçekleştirdiği hükümet karşıtı eylemlerde Viktor Jara’nın resmi, türküleri dillerdeydi. Aradan 47 yıl geçse de Jara’nın dudaklarında yarım kalan türküsü dilden dile dolaşmaya devam edecek!
P. Sevra