Tanırız düşmanı, tanırız darbelerle gelen karanlığı… Düşmandır düşünene, üretene… Ve de sanata, sanatçıya… Bilirler, gerçekleri ortaya koymaktan vazgeçmeyen devrimci bir sanatçı sömürenin karşısında sömürülenin yanındadır. En zorlu zamanlarda bile korku teslim alamaz.
Latin Amerika… Tanıktır kültürünün yok edilmesine, insanlarının katledilmesine, özgürlüklerine el konulmasına. Ne uygarlıklar dünyanın egemenlerinin saltanatlarını büyütme sevdası yüzünden gömüldü Latin Amerika’nın topraklarına. Aradan geçen yıllar değiştiremedi Latin ülkelerinin “kaderini.” Dünyanın hegemon gücü ABD’nin en yakın komşuları olan bu ülkelerden biri ne zamanki ABD’den bağımsız bir politika izlese ya ambargo ya darbe ile karşılaşır.
Tarihin sayfalarına kazınan bir gün de 11 Eylül 1973. Bu tarih, Şili’de halkın gücü ile yükselen mücadele sonucunda seçimlere giren ve kazanan Salvador Allende ve partisinin emekçilerden yana politikaları ve ABD’den bağımsız tavrına karşı gerçekleşen faşist askeri darbenin tarihidir. Pinochet komutasındaki faşist askeri darbe günü -sonrasında 17 yıl sürecek- kan, zulüm, işkence başlar.
Şili’nin mücadelesinden, insanlık tarihinin geçmişinden beslenen ve darbenin cellatları tarafından 16 Eylül 1973’te katledilen devrimci ozan Victor Jara şu sözlerle anlatır yaşadıklarını:
“Ne zor şarkı söylemek, dehşetin şarkısı olunca.
Dehşetti yaşadığım, ölümüm dehşetti.
Gördüğüm kendimdi oncasının arasında
Ve oncasının sonsuzluk anı içinde, sessizliğin ve çığlıkların ezgileridir şarkımın noktalandığı.”
Victor Jara; Şili’den yükselen bir ses, gitarıyla dost ellerin sahibi. 41 yaşında katledilene dek halkının dertlerini besteleriyle anlatan bir ozan. Din eğitimi alan bir beyin müzik ve tiyatronun yeni arayan, sorgulayan yanı ile tanışır da devrimci olunca hem tanrı inancını hem de dünyadaki sömürüyü sorgular. Katledildiği Şili Stadyumu’nda (yıllar sonra kendi isminin verileceği) yazdığı son bestesinde sorar: “Tanrım senin yarattığın dünya bu mu, çalışıp hayran kaldığın yedi günlük emek bu mu?” diye.
Gitara ses veren elleri astılar
stadyumun tellerine
11 Eylül 1973’te ABD destekli askeri faşist darbe ile Şili halkının inşa etmeye çalıştığı toplumsal yaşam kan ile boğulmaya çalışıldı. Tutuklananlar stadyuma getirildi. Aralarında Victor Jara da vardı. Çalıştığı teknik üniversiteden alınıp getirilmişti. Biliyordu stadyuma doğru gelirken, ölüm yakınlarındaydı. Gitarı yanındaydı ölüme belki saatler belki günler kala.
Pinochet darbesinin sonrasında tutuklanarak stadyuma getirilmiş olanları dünyaya ilan ediyordu:
“Beş bin kişiyiz burada kentin bu küçük parçasında.
Beş bin kişiyiz.
Ne kadar olacağız bilemem kentlerde ve tüm ülkede?
Burada yapayalnız on bin el, tohum eken ve fabrikaları çalıştıran.”
Susmayan gitarı kırıldı önce. Gitarının sadık dostu ellerinin parmakları kesildi tek tek. Yine de durmayınca dingin tonu ile çağıldayan sesi dipçik darbeleri indi kafasına ve kurşun yağmuruna tutulan bedenine 44 kurşun isabet etti. Üreten elleri kesilip ayrıldı bedeninden ve asıldı stadyumun tellerine diğerlerine korku salsın diye.
Jara’nın mırıltı ile başlattığı Venceremos beş bin kişinin ağzından yükselmişti bir kere. Stadyumdaki örülmeye çalışılan tüm korku duvarları yıkılmıştı. 17 yıl da sürse faşist askeri darbenin ardından Pinochet ile süren yıllar, hiçbir zaman yenemeyecekti Jara’nın tarifi ile “Hissetmiş ve hissetmekte olduğum yeni bir tohumun doğumu”nu.
17 yıl sürecek bir zorbalık dönemi olsa da darbenin hemen arkasından en büyük hamlesini yaparak mücadelenin önündekileri yok ederek başlar. Her darbe hamleye böyle başlar. Sanar ki bu şekilde bitirmesi kolay olur. Ama er ya da geç sermaye düzeni ve cellatları “Venceremos” cevabını alır.
Z. İnanç