İnsan, doğduğu yeri seçemez. Doğar, doğduğu yerin koşullarına göre yetişir, dilini ve kültürünü öğrenir. Nesiller boyu aktarılan dillerin her biri farklı bir dünyadır. Bir halkın acıları, sevinçleri, gelenekleri hep dillerde saklıdır ve nesilden nesle aktarılır. Özcesi, her halkın tarihi, dilinde yaşam bulur.
Bir halkın tarihini yok etmek isterseniz, en önce dilini yasaklarsınız, kendi tarihinizi, dilinizi dayatırsınız. Tarih boyunca egemenler hep bu taktiği uygulamışlardır. Ezilen halkların dillerini, kültürlerini yasaklamış, tek tipleştirme politikası ile kendi dillerini dayatmışlardır.
Türkiye toprakları da bu dayatmalara çokça şahittir. Kürtlerden Ermenilere, Araplardan Rumlara ve Gürcülere kadar Türkiye’nin dört bir yanında nice ezilen halk, aynı asimilasyon politikalarına maruz kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile birlikte “anadil” Türkçe kabul edilmiş, “Ne mutlu Türküm diyene!” ilke olarak benimsenmiştir egemenlerce. O günlerden bugünlere, farklı dil konuşan herkes asimile edilmeye çalışılmış, karşı çıkanlar ise katledilmiştir. Okullarda zorla Türkçe öğrenilmesi, Türkçe konuşulması dayatılmıştır. Böylelikle nenesi ile dili farklılaşan her çocuk, kendi halkının tarihine yabancılaşmaya başlamıştır.
Dünya üzerinde konuşulan toplam 7 bin 111 dil olduğu belirtiliyor. Türkiye’de ise 39 farklı dil var. 39 farklı kültür, farklı tarih aynı zamanda… Ancak çoğu unutulmaya yüz tutmuştur. Çünkü dil yaşayan bir varlıktır ve eğer kullanılmazsa, geliştirilip, aktarılmazsa unutulmaya mahkûmdur.
Türkiye’de dili ve kültürü en barbar, en vahşice yöntemler kullanılarak yok edilmeye çalışılan halk, Kürt halkıdır. Yakın zamanda bir oğul ile babanın Kürtçe konuştukları için Sakarya’da katledilmeleri, bu saldırıların en çarpıcı örneğidir. Ya da İstanbul Havaalanı’nda Kürt olduğu için kendisine yapılan baskılara dayanamayıp yaşamına son veren güvenlik çalışanı da bir örnektir. Keza geçtiğimiz hafta Batman’da “O Ses Türkiye” birincisi olan Dodan’ın, Kürtçe şarkı söylediği için polisler tarafından elinden zorla mikrofonun alınması da Kürtçe diline yapılan saldırıların son dönemdeki yansımalarından biridir. Irkçılık tırmandırılarak ezilen halklar birbirlerine kırdırılmaktadır. Emperyalist paylaşım savaşının yarattığı yıkımlardan kaçarak Türkiye’ye gelip yaşam mücadelesi veren Suriye halkına karşı yapılan da budur.
Okullarda zorla Türkçe konuşturulan, hapishanelerde “Türkçe konuş, çok konuş” dayatmasında bulunulan, ama aynı zamanda da bu saldırılara karşı direnmeye devam eden bir halktır, Kürt halkı. Devletin saldırılarını arttırmasına karşılık anaların zılgıtlarının yükselmesi, bir halkın dilinin, kültürünün, tarihinin kolay kolay silinemeyeceğinin göstergesidir. Egemenlerin saldırıları direnişlerle, mücadelelerle geri püskürtülecek ve elbette halkların kardeşliği daim olacaktır.
P. Sevra