Lazca unutuldu

Laz Enstitüsü, yedi yıllık Lazca dersi raporu yayımladı. Rapora göre 2013-2014'te 65 olan öğrenci sayısı, sonraki yıl 214’e yükseldi. 2017-2018 ve 2019-2020 eğitim yıllarında ise hiç Lazca dersi açılmadı.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 21 Ekim 2020
  • 18:47

Laz Enstitüsü, 2013-2020 yıllarını kapsayan 'Yaşayan Diller ve Lehçeler Seçmeli Lazca Dersi' başlıklı bir rapor yayımladı. Rapor, seçmeli derslerin uygulanmasındaki eksikliklerin giderilmesinin, hedef kitleye ulaşılabilmesi için şart olduğuna dikkat çekiyor. Lazca, UNESCO Tehlike Altındaki Diller Atlası’na göre 'kesinlikle tehlike altında' statüsünde yer alıyor.

Gazete Duvar'dan Ferhat Yaşar'ın haberine göre, seçmeli Lazca Dersi raporunda, öğrenciler, öğretmenler, veliler, okul idareleri ve aktivistlerin derslere yönelik tutumları incelendi. Birebir görüşmelerle hazırlanan rapor, ders açma ve seçme süreçleriyle, ders ve materyallerin değerlendirilmesini ve derslerin sürekliliği için önerileri ele alıyor. Buna göre Lazca, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Yaşayan Diller ve Lehçeler dersi kapsamında 2013’ten itibaren okullarda seçmeli olarak sunulmaya başlandı. Artvin’in Arhavi, Borçka ve Hopa, Rize’nin Ardeşen, Fındıklı ve Pazar ilçeleri ile İstanbul Beykoz’da ortaokul öğrencileri haftada ikişer saatlik derslerden yararlandı.

Desteklemeyen müdürler var

Seçmeli dersleri destekleyen müdürlerin olduğu okullarda ders açma süreci kolaylaşırken, karşı çıkan müdürlerin olduğu okullarda daha zorlu bir süreç yaşanıyor. Bu nedenle öğretmenler ve okul idaresi arasındaki iş birliği, dersleri açmada belirleyici bir faktör olarak görülüyor.

MEB bünyesinde 2020 itibariyle kadrolu Lazca öğretmeni bulunmuyor. Seçmeli dersler ancak Türkçe veya Sosyal Bilgiler branşlarında görevli öğretmenlerce verilebiliyor. Üniversitelerde, diğer diller için olduğu gibi, Laz Dili ve Edebiyatı veya Lazca Öğretmenliği gibi bölümlerin açılmasının, seçmeli Lazca derslerinin yaygınlaşması ve kalitesinin artmasına katkıda bulunacağı belirtiliyor.

Raporda, daha fazla eğitici eğitimi düzenlenmesinin, derslerin verimliliği için önemli olduğuna dikkat çekiliyor. MEB protokolü kapsamında ikinci bir eğitim için öğretmenlerle iletişime geçilmiş olsa da, bakanlıkla protokolün tekrarlanması için yapılan girişimler henüz hayata geçirilemedi.

Yaşayan Diller ve Lehçeler dersine, MEB’in 2012 yılında yayınladığı Seçmeli Dersler Genelgesi’nde yer verilmişti. Bu sayede Türkiye’de Türkçe dışında konuşulan dillerin okullarda öğretilebilmesinin önü açılmıştı.

'İnsanlar istiyor ama haberdar değil'

Mayıs 2013’te kurulan Laz Enstitüsü, Lazca seçmeli derslerin hayata geçirilmesi sürecinde aktif rol oynadı. Enstitü, evrensel dünya mirasının bir parçası olan Laz halkının dili, kültürü ve tarihinin korunması, geliştirilmesi ve yeniden üretilmesini amaçlayarak çeşitli sivil toplum projeleri yürütüyor. Laz Enstitüsü Başkanı İsmail Avcı Bucaklişi ise halkın yüzde 90'ının Lazca eğitimden haberleri olmadığını söylüyor. “Her şeyden önce görünür değil. Lazcanın bir medyası yok. Ve bunu görünür kılacak araçlardan mahrum. Hal böyle olunca talep olmuyor” diyen Bucaklişi “Birkaç yıl önce bir anket yaptık. Anket kapsamında 650 kişi ile görüştük ve görüştüğümüz insanların yüzde 95'i 'ben çocuğumu Lazca dersine gönderirim' diyor. İnsanlar istiyor ama haberdar değil. Öğretmenlerin ve idarenin yönlendirmesi gerekiyor. Pozitif bir ayrımcılık yapılması gerekiyor" diyor.

Gürcüce ve Çerkezce için de aynı durumun söz konusu olduğunu anlatan Bucaklişi, şu değerlendirmede bulundu: 

“Zor bir durum. İnsanlar yönlendirilse, anlatılsa bu dersi seçer. Kim yapacak bu işleri? Büyük bir iş. Bütün diller için geçerli olan bir iş. Devletin böyle bir şeyi yapması gerekir ancak yapmıyor. Özel bir çabası yok. Okulda derslik koymuş, seçen seçiyor seçmeyen seçmiyor. Böyle olunca bir ayağı eksik bir iş çıkıyor ortaya. Devleti her şeyden sorumlu tutma alışkanlığı ve kültürü var. Şüphesiz bunun doğruluk payı var. Devlet büyük bir organizasyon nihayetinde ama öbür taraftan da aslında aydınların ve sanatçıların ilgili olmadıkları bir durum da söz konusu. İnsanlar böyle bir dilin olup olmadığını bilmiyor ama bilen de anlatmıyor zaten. Yani bilenin de umurunda değil. Kaç tane haber çıkmış diye basına bakıyorum, 2013'ten beri doğru düzgün bir haber çıkmamış. İnsanlar politik olan, politik getirisi olan şeylere karşı ilgililer. Ve her şeyin arkasında politik bir ajandanın olmasını bekliyorlar, olmayınca ilgi göstermiyorlar.”

Raporun tamamına buradan ulaşılabilir.