8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü emperyalist kapitalist sistemin krizler içinde debelendiği, insanlığa savaşların dehşetini dayattığı bir dönemde karşılıyoruz. Sistemin efendileri kendi sefil çıkarları uğruna esasında işçi-emekçileri ölüme ve yıkıma sürükleyen yeni savaşlar yaratıyorlar. Emperyalistlerin hegemonya savaşına Irak, Afganistan, Libya, Suriye ve Yemen’den sonra Ukrayna eklendi. Ukrayna üzerinden tırmandırılan emperyalist kriz kaçınılmaz olarak emperyalist bir savaşa dönüştü.
Emperyalist kapitalizmde kriz ve şiddetli rekabet yapısal özelliklerdir. Sistem durmaksızın dönemsel bunalımlar üretiyor, değişen aralıklarla sık sık kriz atakları geçiriyor. Sistemin krizlerini aşmak için dünya burjuvazisinin bulduğu tek çözüm dünya halklarına, işçi ve emekçilere ağır faturalar ödetmektir. Kapitalist krizin yıkımı en çok da çifte sömürü altında ezilen işçi ve emekçi kadınları etkiliyor. Dünya genelinde kadınlar evde, sokakta, işyerlerinde baskıya, şiddete, en ağır biçimiyle sömürüye maruz kalıyorlar. Kadınlar kriz zamanlarında kapının önüne konulabilecek ilk seçenek olarak görülüyor ya da ucuz işgücü olarak çalıştırılıyorlar. Emperyalist savaşlardan da en çok kadınlar ve çocuklar etkileniyor. Göç yollarında katlediliyor, savaş ganimeti olarak görülüyor, köle pazarlarında satılıyorlar.
Kapitalist sistem kadınlara şiddet, taciz-tecavüz ve çifte sömürünün adıdır. Kadını ikinci ve aşağı bir cins olarak gören bu düzen kadınlara baskı ve zorbalığın da en katmerlisini yaşatıyor. Nitekim sermaye düzeninde her gün kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz haberleri ile uyanıyoruz. Üstelik kadına yönelik taciz-tecavüz ve şiddet failleri adeta korunuyor, düzen yargısı tarafından aklanıyorlar. Tüm bunların üstüne AKP-MHP iktidarı bir de zaten uygulanmayan kırıntı haklara göz dikerek, İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırıyor, en güdük ve sınırlı hakları dahi gasp etmeye dönük hazırlıklar yapıyor.
İşte kapitalizmin özeti budur. Kapitalizm kriz, baskı, sömürü, şiddet ve savaş demektir.
**
8 Mart ise işçi ve emekçi kadınların bu düzene karşı tarihsel mücadelesinin simgesidir. 2. Enternasyonal’e bağlı 2. Uluslararası Kadın Konferansı’nda (Kopenhag, 1910) Alman komünist devrimci Clara Zetkin’in önerisi ile 8 Mart’ın, 1800’lerin ikinci yarısı boyunca hakları için mücadele eden, bu mücadeleler içinde büyük bedeller ödeyen kadınların anısına “Kadınlar Günü” olarak kutlanmasına karar verildi. 1921 yılında gerçekleştirilen Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı’nda ise, 8 Mart 1917 yılında Petrogradlı tekstil işçisi kadınların tüm işyerlerinde birden çıktıkları ve Ekim Devrimi’ne giden sürecin yolunu açan Şubat Devrimi’ne damga vurdukları grevlere atfen 8 Mart, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı.
Bugün de işçi ve emekçi kadınlar çeşitli grevlerde, hak arama mücadelelerinde, sokaklarda ve meydanlarda en ön saftalar.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü bize tarihsel mücadele çağrısını yineliyor:
“Kriz, baskı, şiddet kapitalizmde, kadının kurtuluşu sosyalizmde!”
Devrimci Gençlik Birliği olarak, başta kadın işçi ve emekçiler olmak üzere tüm işçileri ve gençleri 8 Mart’ın tarihsel çağrısına kulak vermeye, mücadele alanlarında olmaya çağırıyoruz!
Devrimci Gençlik Birliği
Mart 2022