AKP-MHP iktidarı, 20 Mart tarihinde İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden bir gece yarısı kararnamesi ile çekildi. İkinci bir kararname ile 1 Temmuz tarihinde sözleşmenin yürürlükten kalkacağını ilan etti. Dinci-faşist AKP-MHP iktidarı, kadınlara dönük şiddete, çocuk istismarına karşı önlem ve yaptırımları içeren sözleşmeyi feshederek, kadın düşmanlığını daha da derinleştirdi.
Rejimin şefi Tayyip Erdoğan’ın onayıyla sözleşmenin feshedilmesini düzen cephesi -bazı istisnalar dışında- onaylıyor. Dinci, sağcı, ırkçı burjuva partiler ise karara alkış tutuyor. Yeri geldiğinde kadına yönelik şiddet karşısında timsah gözyaşları döken TÜSİAD kodamanları, sözleşmenin iptaline ancak kısık sesle itiraz edebiliyor. MÜSİAD gibi saray rejimine daha yakın duran sermaye örgütleri ise mafyatik rejime alkış tutuyor. Hukuk ayaklar altına alınarak sözleşmeden çekilme kararının alınmasına karşı yüzlerce dava açıldı. Buna rağmen üç maymunu oynayan Danıştay’dan günlerce ses çıkmadı, bugün de feshin iptali için yapılan başvuru reddedildi. Cumhurbaşkanlığı’nın açılan davalara verdiği yanıt ise, “tek adam (cumhurbaşkanı) yetkilidir” deme pişkinliğinin ötesine geçmiyor. Burjuva yargının paspasa çevrildiğini, saraya payandalık yapmak dışında bir hükmünün kalmadığını bu süreç bir kez daha doğrulamıştır.
Kokuşmuş mafyatik rejimin zorbalığı günden güne artarken, kadınlara yönelik pervasız saldırılara da yenileri ekleniyor. Dinci-faşist rejimin saldırılarını püskürtecek olan yegâne güç birleşik, örgütlü, meşru mücadeledir. Nitekim AKP-MHP iktidarının kadın düşmanı politikalarına karşı mücadele eden kadınlar, Sözleşme’nin feshedildiği 20 Mart tarihinden itibaren sokaklarda, meydanlarda, fabrikalarda seslerini yükseltiyorlar. Sözleşmenin yürürlükten kalkacağı tarih olan 1 Temmuz’da ise Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar yeniden sokaklara/alanlara çıkmaya hazırlanıyorlar.
Kadınların kazanılmış haklarına ağır darbe vurulması anlamına gelen İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, sadece kadınları ilgilendirmiyor. Bu saldırı, tek adam rejiminin tüm toplumu zapturapt altına alma, baskı ve şiddetle yönetme politikasının temel ayaklarından biridir. İşçi sınıfına dönük güvencesiz ve kuralsız çalışma, grev hakkının gasp edilmesi, Kürt halkına dönük baskı, şiddet ve katliamlar, gençlerin en temel demokratik haklarının tırpanlanması, ilerici-devrimci güçlerin hedef alınması, kısacası mafyatik saray rejimine biat etmeyenleri sindirmeyi amaçlayan kapsamlı saldırıların parçasıdır. Tümüyle çürümüş ve kokuşmuş olan rejim baskıyla, şiddetle ayakta kalma çabası içindedir.
Bu bağlamda İstanbul Sözleşmesi’nin feshi saldırısının püskürtülmesi; kadınlar başta olmak üzere işçilerin, emekçilerin, ilerici güçlerin, ezilen halkların da sorunudur.
Diyoruz ki, İstanbul Sözleşmesi’nin iptali yok hükmündedir! Hayatlarımızdan, haklarımızdan, geleceğimizden vazgeçmemek için tüm işçi-emekçileri, kadınları, gençleri mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.
1 Temmuz’da sokağa, eyleme, direnişe!
İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları