8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dünyada ve Türkiye’de kitlesel gösterilere sahne oldu. Binlerce kadın yakıcı taleplerini alanlarda haykırdı.
Öte yandan, 8 Mart vesilesiyle her yıl olduğu gibi bu yıl da kapitalist tekeller ve devlet kurumları bir dizi mecrada kadın vurgusunu öne çıkaran reklamlarla donattı her yanı. Kafamızı çevirdiğimiz her yerde gördüğümüz reklamlarda, yılın 365 günü ve her anı yok sayılan kadınlar yalnızca bir gün için sözde “el üstünde tutuldu.”
Elbette kadınların yaşadığı sorunlar ve talepleri yer almadı bu ilanlarda. Çünkü kapitalistler, bu yolla işçi sınıfının mücadele günü olarak tarihte yer edinen 8 Mart’ın içini boşaltmakla kalmıyor, aynı zamana 8 Mart’ı kadınlara hediyeler alınan, çiçekler verilen, partilerle kutlanan bir güne indirgemek istiyor. Sistem bunu çok bilinçli bir yönelimle yapılıyor.
“Tüket, tüket, tüket”
Bu sistemde kadın denildiğinde akla ilk gelen şey mutfak aletleri, temizlik malzemeleri, kozmetik vb. oluyor. Doğalında bu ürünleri üreten firmalar “kadınlar günü”nü hiç es geçmiyor. Arka fonunda kadın figürlerinin yer aldığı reklamlar eşliğinde toplum, ihtiyaçların ötesinde tüketmeye teşvik ediliyor. Böylece, amaç tüketmek oldukça, kadınlar tüketimin bir nesnesi haline getiriliyor.
Son zamanlarda kadınların mücadele sahnesinde daha fazla yerini almasıyla birlikte, toplumsal cinsiyet rollerini eleştiren reklamlar da yaygın hale geldi. Fakat bunlarda da kadın, kapitalistlerin kendilerinin ya da ürünlerinin reklamının bir nesnesi olarak kullanıldı. Örneğin bir araba reklamlarında “özgür” ve “güçlü” kadınlara “başarı” hikayeleri anlattırıldı. Kadınların hikayelerindeki “kahraman” ise Koç’un ürettiği bir araba oldu.
Güçlü “insan”, örgütlü toplumla mümkündür
Her 8 Mart’ta burjuva dünyadan yansıyan reklamlarda “güçlü kadın”, “en iyi kadınlar yapar”, “kadının gücü masal değil”, “hayatı kolaylaştıran kadınlar”, vb. söylemler eksik olmuyor. Bu reklamları kullanan şirketler ise işçilerin sömürüsü üzerinden servetlerini büyütüyor. Çok “değer verdikleri” kadın işçilerin emek güçlerini yok pahasına satın alıp, onları sömürüp paha biçilmez servetler elde ediyorlar. Kadın işçilere ve toplamda işçilere düşen ise düşük ücretler, uzun çalışma süreleri, ödenmeyen mesailer, sendikasız ve güvencesiz çalışma koşulları oluyor.
Evet, kadınlar yaşamın her alanında varlar, özgür ve eşit oldukları koşulda her şeyi yapabilirler. Ancak bu örgütlü olmakla ve kadını ikincil gören, ezen, sömüren, horlayan ve nesneleştiren sisteme karşı kadın-erkek omuz omuza verilecek mücadele ile mümkün olabilir.