Eskiden adetti; işçi sınıfının öfke ve tepkisi büyümeye başlayınca sendika bürokratları hava boşaltmak için Ankara mitingi çağrısı yaparlardı. Bu mitinglerin önemli bir kısmı (bürokratların aksi yöndeki çabalarına rağmen) kitlesel geçebiliyordu. Şimdi Arzu Çerkezoğlu her ihtimale karşı işi sıkı tutuyor. Hafta içi, yani insanların çalıştığı gün Ankara mitingi çağrısı yapıyor. Ne yapacaksanız, bütün üyelerinize iş bıraktırıp Ankara’ya mı götüreceksiniz? Peki örgütsüz olan milyonlar ne yapacak? DİSK’in sorumluluğu sadece kendi üyelerine karşı mı?
DİSK yöneticileri ebette üyelerine iş bıraktırmayı filan düşünmüyorlar. Belli ki plan, çoğu belediye işçisi ve temsilcilerden oluşan bir grubu Ankara’ya götürmek, orada kitle örgütlerinin ve düzen muhalefetinin kısmi desteği ile bir gösteri düzenleyip ismini “büyük Ankara mitingi” koymak.
Yazık, üstelik en berbat demagojilere baş vuruyorlar. Neymiş, gazetecinin biri Arzu Çerkezoğlu’na demiş ki, “İzmir’de bir kırmızı gömlekliler seli olmuş”. Mitingi görmeyenler on binler toplanmış sanır. Oysa son haftaya kadar hiçbir çalışması yapılmamış, DİSK üyelerine bile doğru dürüst çağrısı ulaştırılmamış, gene hafta içinde yapılan İzmir mitingine çoğunluğu belediye işçilerinden oluşan sadece 2 bin kişi katıldı. Miting ruhsuz ve mücadele kararlılığından uzak bir şekilde başladı, öyle de sona erdi.
Ülke yangın yeriyken, çalışma ve yaşam koşulları hiç olmadığı kadar kötüleşmişken, buna karşı gelişen mücadele arayışları kendi yalnızlığı içinde ayakta kalmaya çalışırken, ülkenin mücadele geleneği en güçlü olan sendikaların yöneticileri halen görüntüyü kurtarma peşindeler.
Bu tablo bir kez daha gösteriyor ki, Türkiye’de sınıf hareketinin gelişimi önündeki en büyük engellerden biri sendikaların tepesine çöreklenmiş bu bürokratlardır. İşçi sınıfı maruz kaldığı saldırıları püskürtmek istiyorsa, bu bürokratları işçi örgütlerinin tepesinden söküp atmayı başarmalıdır. Ancak bu görev sözde sendikal muhalefet odakları kurarak, sendika bürokratlarının kendi aralarındaki çatışmalarda taraf olarak ya da “sendikaların içinde çalışma” adı altında bürokratlarla arayı hoş tutup üç beş koltuk kazanılarak yerine getirilemez.
Çözüm, her şeyin baştan aşağıya yıkılıp yeniden yaratılmasıdır. Bunun yolu işçi sınıfının fabrika fabrika, işyeri işyeri örgütlenmesi ve mücadeleye kazanılmasından geçmektedir. Sermaye sınıfına ve ona hizmette kusur etmeyen AKP-MHP iktidarının saldırılarına karşı mücadelenin büyütülmesi de bu yolla mümkün olabilir. Bu mücadele bürokratların engelleyici ve oyalayıcı çabalarına rağmen ilmik ilmik örülecek, devrimci bir sınıf hareketi ve bu hareketin ürünü olacak yeni bir sendikal hareket işçi sınıfının tabandan eyleminin ürünü olarak yaratılacaktır.
Sermaye-devlet-sendikal bürokrasi üçgenine sıkıştırılmış olan işçi hareketi krizin faturasına ve buna eşlik eden faşist baskıya karşı mücadele içinde kendine bir yol bulacak ya da yeni bir yol açacaktır.
Emeğin Kurtuluşu