Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında verilen cezalara ve açılmış olan davalara tepki olarak "İnsan hakları savunuculuğu susturulamaz ve cezalandırılamaz" başlığıyla yazılı açıklama yaptı.
Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Dayanışma amaçlı yayın yönetmenliği yaparak ifade özgürlüğü hakkını kullanmış, basın özgürlüğüne sahip çıkmıştır. Dolayısıyla dün verilen kabul edilmez ceza, özgür basını susturma ve insan hakları savunuculuğunu baskı altına alma çabasından başka bir şey değildir. Bu nedenle Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Savunucuları Bildirgesi’nin hükümlerine uyulmalı, insan hakları savunucularına ve gazetecilere suçlu gibi davranmaktan derhal vaz geçilmelidir. Kararlı bir insan hakları savunucusu, iyi bir hekim ve bilim insanı olan Şebnem Korur Fincancı’ya verilen bu kabul edilemez ceza da aslında hakikat mücadelesini susturma ve ifade özgürlüğünü baskı altına alma çabasından başka bir şey değildir. Türkiye’nin de yargı yetkisini kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) pek çok kararında toplumda şok etkisi yaratacak en sert sözlerin bile ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir. Demokratik bir toplumun temelini oluşturan ifade özgürlüğünün korunduğu koşullarda yurttaşlar, siyasetçileri eleştirebilirler, toplumun tamamını veya bir bölümünü ilgilendiren konularda görüşlerini serbestçe paylaşabilir, hakim görüş ve siyasalara itiraz edebilirler. İfade özgürlüğünün etkin bir biçimde korunmadığı ve kullanılamadığı bir ülkede ise demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. İnanıyoruz ki hukukun gerekleri yerine getirilerek Emire Eren Keskin ve Şebnem Korur Fincancı’ya verilen cezalar istinaf veya temyiz aşamasında bozulacak ve adalet tesis edilecektir. Sonuç olarak bu ülkede yıllardır ağır bedeller ödenerek yürütülen insan hakları mücadelesinin saygın ve öncü isimleri olan Emire Eren Keskin ve Şebnem Korur Fincancı’ya verilen cezalar ile hakikat mücadelesi, ifade ve basın özgürlüğü, hak savunuculuğu susturulmak ve değersizleştirilmek istenmektedir. Ancak şu kesinlikle bilinmelidir ki sadece hakikate tanıklık eden, hakikatin kaydını tutan ve onu görünür kılmak için zorbalığa direnen vicdanın sesi, insan hakları savunuculuğu susturulamaz ve cezalandırılamaz.”