Tetikçi yargıdan gazeteciliğe “terör” demagojisi

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nın 13 ayda 169 ifade özgürlüğü davasını takip ederek elde ettiği bulgulara göre gazetecilerin yüzde 60’ına “terör” demagojisiyle suçlar yöneltiliyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 10 Temmuz 2020
  • 18:18

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) ve Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) işbirliğinde yürütülen dava izleme projesinin bulgularına göre, AKP-MHP iktidarının tetikçi yargısı, aleyhinde yalnızca yazılı ve sözlü ifadeler bulunan kişileri hukuksuz şekilde yargılıyor, ifade özgürlüğü kapsamına giren açıklamalar ve haberler “terör” demagojisiyle ağır para cezalarına mahkûm ediyor.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre Avrupa Komisyonu’nun Sivil Toplum Destek Programı-II ve Friedrich Naumann Vakfı (FNF) desteği ile Şubat 2019 – Mart 2020 arasında yürütülen dava izleme projesinden elde edilen verilerle, ifade özgürlüğü temelli davalarda kişiler uluslararası standartlara uygun olarak yargılanmıyor. Bu çalışmada elde edilen bulgular, adil yargılanma hakkının sistematik olarak ihlal edildiğini ve gazetecilik faaliyetinden ötürü yargılananların sıklıkla ‘terörle ilişkili’ iddialardan yargılandığını ortaya koydu.

“Gazetecilk terörle ilişkilendirilen bir meslek oldu”

Rapor bulgularını yorumlayan MLSA Eş Direktörü avukat Veysel Ok, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) işbirliği ile ortaya konulan raporun Türkiye’de bu alanda hazırlanmış en kapsamlı dava gözlem raporu olduğunu vurguladı. Elde edilen bulgulara göre Türkiye’de gazeteciliğin halen terörle ilişkilendirilen bir meslek olduğunun altını çizen Ok, “Bu davaların çoğunda deliller sosyal medya paylaşımları, haberler, makaleler ve TV yayınlarından oluşuyor. Beraat ile sonuçlanan davaların sayısı gerçekten çok düşük” diye konuştu.

MLSA’nın Türkiye’de iki yıldır dava gözlemi yaptığını ve buna dayanarak yalnızca belli konularda bazı iyileşmelerin gözlendiğini söyleyen Ok, “SEGBİS ile ifade alma sayıları ve tutuklu yargılanma sayıları düştü. Ancak Türkiye halen tutuklu gazeteci sayısının en yüksek olduğu ülkelerden biri. Buna ek olarak, adil yargılanma hakkı ihlallerinin de devam ettiğini, yargıçların uluslararası hukuk ve Anayasaya uygun davranmadıklarını görüyoruz,” dedi. Rapor bulgularının kamuoyunun yanı sıra, Adalet Bakanlığı ve uluslararası kurumlarla da paylaşılacağını söyleyen Ok, “Türkiye’deki ifade özgürlüğü davalarında adil yargılanma hakkı ihlallerinin görünürlüğünün artması ve ihlallerin ortadan kalkması için dava gözlem çalışmalarımız devam edecek,” diye konuştu.

13 ayda 319 dava takip edildi

26 Şubat 2019 ile 6 Mart 2020 tarihleri arasında 15 ilde gözlemlenen toplam 169 ifade özgürlüğü davasına ait 319 duruşma takip edildi. Proje kapsamında izlenen 319 duruşma, 19 gözlemci tarafından Türkiye’nin 15 farklı ilinde takip edildi. Bu duruşmaların illere göre dağılımı şöyle:

Duruşmaları izlenen farklı mesleklerden sanıkların çoğunluğu gazeteci olmakla beraber, aralarında akademisyenler, yazarlar ve avukatlar da vardı. Bu 169 davanın 98’inde (yaklaşık yüzde 60) sanıklara terörle ilgili suçlamalar yöneltildi.

89 gazeteci mahkum edildi

Gazetecilere Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında suçların yöneltildiği 98 davanın yüzde 76’sında gazetecilik faaliyeti (sosyal medya paylaşımları, yayımlanan haberleri ve makaleleri, TV yayınında söylenenler, haber bülteni anonsları) sanıklar aleyhinde delil olarak öne sürüldü. Bu süreçte yargılanan toplam 89 gazeteci mahkûm edildi, mahkûmiyetlerin 69’u (yüzde 78), TMK çerçevesinde düzenlenen suçlardan verildi.

Raporda farklı dava kategorilerine yönelik vaka incelemeleri de detaylı bir şekilde ele alındı. İzlenen davalar arasında farklı örgütlerle ilişkili olarak gazetecilere ‘terör örgütü propagandası,’ ‘terör örgütüne üye olmak’ ve ‘üye olmamakla birlikte terör örgütüne yardım etmek’ suçlaması yöneltilen davalar hakkında detaylı bilgilere yer verildi.

"Cumhurbaşkanına hakaret", "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama", ekonomi haberciliğine yönelik "hukuki baskı ve devlet sırlarının ifşa edildiğine" yönelik iddiaların olduğu davalar da özel vakalar olarak ele alındı, bu maddelerin gazetecilerin mahkûmiyeti için hangi yöntemlerle araçsallaştırıldığı göz önüne konuldu.

Davaların görülme koşullarında bazı iyileşmeler de gözlemlendi, dava izleme sürecinin ilk aşamasında tespit edilen bazı sorunların da belirgin bir biçimde azaldığı görüldü. Bu gelişmelerden bazıları şunlar:

– Tutuklu yargılanan sanıkların sayısı bu dönemde belirgin biçimde düştü.

– Mahkeme salonu koşulları genel anlamda iyileşti, yılın başlarında olumsuz koşullar gözlemciler tarafından yüzde 50 oranında raporlanırken, bu oranı yıl sonu itibarıyla yüzde 20’ye düştü.

– Sanıkların mahkemeye bizzat katılma taleplerinin reddedildiği durumlarda başvurulan video konferans sistemi SEGBİS’in kullanımı da belirgin biçimde düştü. 2018’in ilk altı ayını kapsayan raporlama döneminde izlenen 44 duruşmadan 15’inde (yüzde 34) SEGBİS kullanıldı. Gözlemciler, son 12 ayın tamamında toplam 15 duruşmada SEGBİS kullanımı olduğunu raporladı.

Fakat kanuni hâkim güvencesi halen ciddi bir endişe konusu. İzlenen davaların yüzde 27’sinde mahkeme heyeti üyelerinden en az biri değişti. Yine izlenen davaların yüzde 22’sinde değişen hâkim, heyet başkanıydı.

Bu örneklerin bir çoğunda mahkeme heyetindeki değişiklerin davaların ileri safhalarında gerçekleşmesi, yeni hakimlerin davaya aşinalık kazanmak için zamana ihtiyaç duymasından dolayı süreçleri daha da yavaşlattı. Hakimlerin davalara geç atanması, aşina olmadıkları bir davada belirli bir karar vermek üzere atandıkları izlenimi yaratarak hâkimlerin tarafsızlığına gölge düşürüyor.