Amed Borusu eski Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015 tarihinde katledildiği yerde anıldı. Diyarbakır Adliyesi önünden Kürtçe “Em te ji bîr nakın!”, Türkçe “Seni unutmayacağız!” pankartıyla Elçi’nin katledildiği Sur ilçesindeki Dört Ayaklı Minare’ye yürüyüş yapıldı. Yürüyüş boyunca “Şehid namirin!” ve “Tahir Elçi ölümsüzdür!” sloganları atıldı.
Dört Ayaklı Minare önüne gelindiğinde ise Ahmet Kaya’nın seslendirdiği “Diyarbakır Türküsü” ve Tahir Elçi’nin katledildiği gün, “Bu tarihi bölgede; birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede; insanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun, diyoruz”sözleri dinletildi.
“Kürt meselesinde yeniden güvenlikçi politikalara dönülmüştür”
Elçi’nin anısına yapılan saygı duruşunun ardından Amed Barosu Başkanı Nahit Eren söz alarak şunları ifade etti:
“Diyarbakır Barosu başkanı Av. Tahir Elçi, tam 7 yıl önce bulunduğumuz bu yerde, bu kadim kentin tarihi ve kültürel mirasını korumak; savaşa, operasyona ve çatışmaya karşı barışın sesini yükseltmek istediği esnada aramızdan alındı. Değerli bir hukukçu ve insan hakları savunucusunun aramızdan alındığı 28 Kasım 2015 tarihi, aynı zamanda Türkiye'de yeni bir karanlık dönemin başlangıç tarihi olmuştur. Bu tarihi alanda başlayan çatışmalar o günden sonra yıkıcılığı artarak devam etmiş, insan hakları ihlallerinde dramatik bir yükseliş görülmüş, temel hak ve özgürlükler askıya alınmış, on binlerce insan yerlerinden ayrılmak zorunda bırakılmış, ülkenin en önemli ve can yakıcı meselesi olan Kürt meselesinde yeniden güvenlikçi politikalara dönülmüştür. Karanlık bir dönemin başlangıcı olan bu cinayetin üzerinden 7 yıl geçmiş olmasına rağmen failler hala tespit edilememiş veya cezalandırılmamıştır. Elçi ailesinin, hukuk camiasının ve toplumun adalet duygusu maalesef hala tatmin edilememiştir. İlk andan itibaren yargı makamlarının isteksiz tutumu, soruşturma aşamasındaki skandal gelişmeler; bizlere bu cinayetin aydınlatılmasını istemeyen bir iradenin varlığını göstermiştir. Bütün bu isteksizliklere rağmen Diyarbakır Barosu ve Elçi Ailesinin avukatlarının ısrarı neticesinde, cinayetin üstünden dört buçuk yıl geçtikten sonra vasat bir iddianame hazırlanmış ve yargılama süreci başlamıştır.”
“Mahkeme isteksiz ve iradesiz”
Mahkeme heyetinin bugüne kadar gerçekleşen altı celsedeki tutum ve davranışları, kurmuş oldukları ve vazgeçtikleri ara kararları üzerinden, cinayetin aydınlatılmasını istemeyen bir iradenin varlığına dair kanaatlerinin pekiştiğini söyleyen Eren şöyle devam etti:
“İlk celseden beri biz katılanlara yönelik tutumu, soruşturma aşamasında yaşanan ve yargılama esnasında açığa çıkan hukuksuzluklara karşı kayıtsız tutumlarını hukuk adına kaygıyla izliyoruz. Özellikle bir önceki celsede dönemin başbakanının tanık olarak dinlenmesi yönündeki karardan savcılığın talebi üzerine duruşma tarihini beklemeden vazgeçmiş olması, dava duruşmasının 8 ay sonraya bırakılması hukuk adına büyük bir skandal ve dava dosyası açısından da dışsal bir müdahaleyi gözler önüne sermiştir. Bütün bu hukuksuzluklara rağmen buradan tüm ilgililere bir kez daha hatırlatmak istiyoruz; Tahir Elçi cinayetini alelade bir cinayet olarak görmenize, davasına da sıradan bir dava olarak bakmanıza asla müsaade etmeyeceğiz. Türkiye’de son yüzyıldır yaşanan birçok politik cinayetin aydınlatılmadığının farkında olduğumuz gibi, bu tür cinayetlerin tüm yönleri ile aydınlatılmasının güçlü bir siyasi irade ile mümkün olacağını da çok iyi bilmekteyiz. Zira yaşadıklarımızdan çıkardığımız bir sonuç olarak şunu açık ve net bir şekilde ifade edebiliriz; devletin aydınlatamayacağı cinayet yoktur, aydınlatmadığı cinayet vardır. Bu davanın, siyasi ağırlığına ve Tahir Elçi’nin isminin hatırasına yaraşır bir şekilde sürdürülmesi, siyasetin de yargı kurumunun da boynunun borcudur.”
Türkiye'de, insan hakları rejiminin tesis edildiği, kutuplaşmanın olmadığı, Kürt meselesinin demokratik ve evrensel değerler ölçüsünde çözüme kavuşturulduğu bir toplumsallığın, Tahir Elçi’nin de özlemi olduğunu ifade eden Eren, sözlerini şöyle tamamladı:
“Diyarbakır Barosu olarak böyle bir geleceği inşa etme yolunda üst üste koyduğumuz her taşın, içinde yaşadığımız topluma olan sorumluluğumuz kadar, değerli başkanımıza olan sözümüzün bir gereği olduğunu da biliyoruz. Bu vesileyle bugüne kadar yaşananlardan gerekli derslerin çıkarılarak hepimiz için iyi olanı hayata geçirmenin siyaset kurumunun en önemli görevi ve sorumluluğu olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Bizler; ömrünü ağır insan hakları ihlalleriyle mücadeleye adayan, son nefesinde bile şiddete karşı barış ve demokrasiyi savunan edebi başkanımızın aramızdan alınışının yedinci yılında, kendisini bir kez daha saygıyla anıyor, barış, demokrasi, özgürlük ve insan hakları mücadelesini sürdürmeye devam edeceğimizi, onun aziz hatırası önünde bir kere daha yineliyoruz. Diyarbakır Barosu olarak, kolluk ve yargı yetkisinin olabildiğince keyfi ve kötüye kullanılarak, Tahir Elçi cinayetinin karartılması çabalarına karşı durmaya, bu cinayetin tasarlanması, işlenmesi ve üzerinin örtülmesinde doğrudan ve dolaylı rolü ve etkisi olan herkesin yargı önüne çıkarılması için çabamızı sürdüreceğimize dair vermiş olduğumuz sözü Türkiye ve Kürdistan kamuoyuna bir kez daha hatırlatıyoruz.”
Eren’den sonra Türkan Elçi eşi için kaleme aldığı yazıyı okudu. Ardından TBB Başkan Yardımcısı Gürkan Altun konuşma gerçekleştirdi. Konuşmaların ardından kitle, Tahir Elçi’nin katledildiği yere karanfil bıraktı.
Anma programı Elçi’nin Yeniköy Mezarlığı’ndaki kabri başında sona erdi.