Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi ve Halk Sağlığı Kolu, Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte nükleer santrallerin var olan risklerinin artmasına ilişkin “Savaşa da nükleer santrallere de hayır!” başlığıyla çevrimiçi bir basın toplantısı düzenledi.
Basın toplantısının açılışını yapan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Türkiye’nin yanı başında süren savaşın ölüm, yaralanma, hastalıklar, göç gibi sorunların yanı sıra bölgedeki santraller nedeniyle bir nükleer tehdit sonucu da doğurduğunu söyledi. TTB’nin “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” sözünü hatırlatan Korur Fincancı, hem nükleer bir felakete dayalı sağlık sorunları hem de savaşın yaratabileceği tüm halk sağlığı sorunları üzerine çalıştıklarını belirtti. TTB Halk Sağlığı Kolu’ndan Dr. Ahmet Soysal’ın sunumu ile yapılan basın açıklamasında “Rusya-Ukrayna savaşının ikinci haftasında Ukrayna’ya ait dört nükleer santralden en büyüğü olan Zaporizhzhia Nükleer Santrali'nin (NPP) silahlı güçler tarafından vurulduğu iddiası dünya kamuoyunu sarsmıştır” denildi.
Soysal Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) resmi rakamlarına göre Ukrayna’da halen çalışan dört adet nükleer santral ve bu dört santrale ait 15 nükleer reaktör olduğunu belirterek “Ülkenin elektrik gereksiniminin yarısından fazlası bu dört nükleer santralden elde ediliyor. Saldırıların hedefi olan Zaporizhzhia Nükleer Santrali bu dört santral içinde en büyüğü ve altı nükleer reaktörü bulunuyor. Ayrıca Zaporizhzhia Nükleer Santrali tek başına ülkenin elektrik gereksiniminin %15’ini de karşılıyor” dedi.
IAEA’nın açıklamalarına göre şu an için insan ve çevre açısından herhangi bir tehlike bulunmadığını aktaran Soysal şu şekilde devam etti:
“Ukrayna’da çatışma bölgelerinde öncelikle IAEA’nın, nükleer santraller ve radyoaktif atık depolama merkezleri için; reaktörler, yakıt havuzları ve radyoaktif atık depolarının fiziksel bütünlüğünün korunması, tüm güvenlik ve emniyet sistemlerinin tam zamanlı olarak çalışabilir halde olması, işletme personelinin görevlerini yerine getirebilir halde olması gibi talepleri vardır ve bu talepler çatışan taraflar tarafından dikkate alınmalıdır.”
Radyasyonun etkileri
Soysal radyasyon maruziyetinin insan sağlığı üzerineki etkilerini şu şekilde aktardı:
“Moleküler düzeydeki birincil sonucu DNA hasarıdır. DNA’daki bağların kopmasına bağlı olarak direk hasar ve dolaylı hasara sebep olabilir. DNA hasarı ile üç sonuç oluşabilir; bunlar onarılabilen veya zararsız işlev bozukluğu, kansere dönüşüm ve hücrenin ölümüdür. Hasarlı hücrelerin miktarı azsa; vücut kendini iyileştirebilir ve kansere dönüşüm olmazken, büyük miktar hücre ölümü oluşursa organ yetmezliği ve ölüm gibi sonuçlar ortaya çıkabilir. Maruziyet sonucu oluşan hastalık veya ölüm, hematolojik, gastroistestinal veya cilt sekellerine bağlı olarak gerçekleşir. Kemik iliği ve bağırsak epiteli radyasyonla etkilenim bakımından en duyarlı hücrelerdir.”
“Savaş bir an önce durmalı”
Bölgedeki çatışmaların devam etmesinin radyasyon sızıntısı tehlikesini arttırdığını belirten Soysal “Tüm bu nedenle; kuzeyimizdeki savaşın bir an önce durdurulması için çabaların yoğunlaştırılması gereklidir. Ülkemizde özellikle de Karadeniz bölgemizde Nükleer Düzenleme Kurumu tarafından düzenli radyasyon ölçümlerinin yapılarak, kamuoyu ile paylaşılması, yine bu kurum tarafından bir an önce Ukrayna’da meydana gelebilecek bir nükleer patlamaya karşı acil durum planlarının hazırlanarak sorumluluk alacak kurumlarla ve kamuoyu ile paylaşılması şarttır” dedi.