Üçüncü haftasına giren savaşın faturası kabarıyor

Ambargo uygulayan şirketlerin sayısı artarken, Rusya da yüzlerce ürünün ihracatını yasakladığını ilan etti. Çin’le ticari-mali ilişkileri arttırmaya başlayan Rusya, ekonomik kayıplarını azaltmaya çalışıyor. Ambargonun uzaması ise sadece Rusya ve AB’de değil, dünyanın birçok ülkesinde emekçilerin sırtına ağır yükler bindirecektir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 11 Mart 2022
  • 20:00

Ukrayna’da üçüncü haftasına giren savaşta ölüm ve yıkımlar günden güne artıyor. Şimdiden milyonlarca insan yerinden yurdundan edildi. Bunun yanı sıra savaşın ekonomik faturası da belirmeye başladı. Petrol, doğalgaz ve başka bazı temel maddelerin fiyatları hızlı bir şekilde artmaya başladı. ABD’nin dayattığı ekonomik, ticari, mali ambargolara, çok hevesli olmasalar da AB, Japonya, Avustralya ve başka bazı ülkeler de katılıyor. Joe Biden yönetimi Rusya’nın petrolünü de ambargo kapsamına dahil etmek için hamle yaptı. Bu ise savaşın daha çok uzamasına, daha çok ölüm ve yıkıma yol açmakla kalmayacak, emekçiler için daha çok yoksulluk ve sefalet de yaratacaktır. Bundan ötürü sadece Rusya’nın emekçileri değil, başka ülkelerin emekçileri de ağır bedeller ödemekle yüzyüze kalacaklar.

Üçlü görüşmeden somut bir sonuç çıkmadı

Birçok cephede savaş devam ederken sarayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitriy Kuleba Antalya’da bir görüşme gerçekleştirdiler.

İki ülke arasında Belarus’ta yapılan görüşmelere daha alt düzey görevliler katılırken, dışişleri bakanları düzeyinde bir görüşmenin yapılacak olması, belli bir beklenti yaratmıştı. Ancak görüşme sonrası yapılan açıklamalardan somut bir sonuca varılamadığı ifade edildi.

Görüşmeye ev sahipliği yapan sarayın görevlisi Çavuşoğlu, tarafların bir anlaşmaya varmaması üzerine, bir görüşmeden mucize beklenmemesi gerektiğini söyledi.

Görüşme sonrasında açıklama yapan Dmitriy Kuleba, Putin yönetimini suçladı. Kendilerine teslimiyet dayatıldığını öne süren Kuleba, “Ateşkes konusunu konuştuk ama ilerleme kaydetmedik. Tahliyeler konusunda Lavrov taahhüt vermedi. Bu formatta tekrar görüşmeye niyetliyim. Önemli bir tartışma ortamı olacaksa gelmek isterim” dedi.

Üçlü görüşmenin ardından açıklama yapan Lavrov da, Ukrayna ile sorunu çözmek istediklerini söyledi. Zelenski ile Putin’in bir araya gelme ihtimalini Ukraynalı mevkidaşıyla konuştuklarını dile getiren Lavrov’un konuşmasında şu ifadeler de yer aldı:

“Ukrayna krizinin çözümüne yönelik her girişimi destekleriz. Bugünkü görüşmemiz sonucunda müzakerenin yerini alacak hiçbir şeyin olmadığı anlaşıldı. İnsani konuları ele aldık. Belarus’taki görüşmelerin çözüme ulaşmasını istiyoruz.

Siviller gönüllü birlikler tarafından canlı kalkan olarak kullanılıyor. Bunlar biliniyor. İnsani koridor açılması planlanıyor.

Ukrayna krizinin topluca, bütün tarafların çıkarlarını gözeterek çözüme kavuşturulmasını istiyoruz. Avrupa ülkelerinin görüşlerinin de dikkate alınarak sorunun çözüme kavuşturulmasını istiyoruz.

Aslında biz Ukrayna’nın tarafsız bir ülke olmasını istiyoruz. Ukrayna’nın da güvenliğini istiyoruz ama Rusya’nın da güvenliğinin sağlanmasını gözetiyoruz. Sanırım bu konuda gerçekçi düşünen insanlar da var ve bu bizi umutlandırıyor.”

Sorulan bir soruyu yanıtlarken, nükleer silahların kullanılması konusuna değinen Lavrov, “Buna inanmıyorum, inanmak istemiyorum” dedi.

ABD ambargoyu yaygınlaştırarak AB’yi de sıkıştırıyor

Dünya kapitalist sisteminin bir parçası olan Rusya’ya uygulanan ambargonun diğer ülkelere de olumsuz etkisi oluyor. Petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artış, enerji tekellerinin işine yarasa da dünya genelinde fiyatların artmasına yol açıyor. Doğalgaz ve petrolünün önemli bir kısmını Rusya’dan alan AB ülkeleri, bundan daha çok etkileniyor. Şimdiden benzin, motorin, doğalgaz başta olmak üzere fiyat artışları hissedilmeye başladı.

Biden yönetimi, Ukrayna’da savaşı kışkırtarak AB devletlerini bir yere kadar peşine takmaya muvaffak oldu. Şimdi ise Rusya’dan enerji alımını da ambargo kapsamına almaya çalışıyor. Bunun AB’de bir enerji krizine yol açabileceği yönünde değerlendirmeler var. Krizin derinleşeceğinin farkında olan AB şefleri, bir taraftan ABD ile ortak hareket ederken, öte yandan Rusya’nın doğalgaz ve petrolünden de vazgeçemiyorlar. Göçmen akınının devam ettiği koşullarda ambargo da uzun sürerse, AB ülkelerinde emekçilerin karşısına kabarık bir savaş faturası çıkarılacak.

Putin’den sorunları aşma iddiası

Savaşın sona erdirilmesi için taleplerinde bazı esneklikler olsa da Putin yönetimi yaptırımlardan dolayı geri adım atacağa benzemiyor. Emmanuel Macron ve Olaf Scholz’la görüşmeleri sürdüren Putin, AB ile ilişkileri üzerinden içe dönük güçlü mesajlar vermeye çalışıyor.

Ukrayna’daki askeri operasyonu gerekçe gösteren Batı ülkelerinin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara ilişkin düzenlenen bir hükümet toplantısında konuşan Putin, söz konusu ülkelerin düşmanca davranmış olmasına karşın, Rusya’nın bu ülkelere karşı enerji konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmeye devam ettiğini söyledi. Hem enerjiden elde ettiği gelire ihtiyaç duyan hem AB ile köprüleri atmak istemeyen Putin yönetimi, şimdilik ‘enerji silahı’nı kullanmıyor.

Ambargonun esas yükünü ise Rusya’nın geniş işçi ve emekçi kitleleri çekiyor. Ortaya çıkan problemleri aşacaklarını vadeden Putin, “Vatandaşlarımız, çözemeyeceğimiz hiçbir sorun olmadığını anlayacaklar” dedi. Bu iddialı vaatlerin, olası bir toplumsal tepkinin gelişmesini önleme çabasıyla da bağlantılı olduğu değerlendiriliyor.

Ambargo uygulayan şirketlerin sayısı artarken, Rusya da yüzlerce ürünün ihracatını yasakladığını ilan etti. Çin’le ticari-mali ilişkileri arttırmaya başlayan Rusya, ekonomik kayıplarını azaltmaya çalışıyor. Ambargonun uzaması ise sadece Rusya ve AB’de değil, dünyanın birçok ülkesinde emekçilerin sırtına ağır yükler bindirecektir.

 Ölüm, göç, salgın hastalık tehlikesi

Çatışmalarda ölen ve yaralananların sayısı artarken, göç edenlerin sayısı da günden güne yükseliyor. Yapılan son açıklamaya göre göç edenlerin sayısı 2,5 milyona ulaştı. Ölen ve yaralananların sayısı hakkında ise güvenilir bilgilere ulaşmak olası değil.

Ölüm, yıkım, göç dalgası, yoksullaşma gibi belalara salgın hastalık riskinin artması eşlik ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün acil durum programı direktörü Michael Ryan, Ukrayna’daki krizin bulaşıcı hastalıklarda keskin bir artışın habercisi olduğunu söyledi. “Mahşerin dört atlısı”na vurgusu yapan Ryan, savaşın salgın hastalıkları yayma riskinin büyüklüğüne dikkat çekti.

***

Sivillerin tahliyesi için geçiş yollarının açılması, göçmenlerin sayısını da hızla arttıracaktır. Buna rağmen Rusya taleplerinde ısrarlı, ABD-NATO cephesi savaşı körüklemeye devam ediyor. Cihatçı ve Neonazi çetelerin Ukrayna’ya taşındığına dair haberler günden güne artıyor. Belli ki, ABD ile suç ortakları Ukrayna’da savaşı uzatma çabalarında ısrarlılar. Göründüğü kadarıyla ABD-NATO cephesi Rusya ile Ukrayna arasında olası bir anlaşmayı sabote etmeye çalışıyor. Ukrayna hükümeti ABD dayatmalarına boyun eğdiği sürece, Rusya-Ukrayna görüşmelerinde anlaşmaya varılması olası görünmüyor. Oysa hem Rusya hem de Ukrayna savaşı bitirmek istediklerini dile getiriyorlar.

Buna karşın Batının medya tekelleri savaş borazanlığına devam ediyorlar. Savaşın yıkımını eşit koşullarda olmasa da yaşayan Rusya ile Ukrayna’nın görüşmeleri sürdürme eğiliminde olmaları, tüm zorluklara rağmen ateşkes anlaşmasına varma ihtimalini gündemde tutuyor…