Olağan koşullarda seçim kazanma şans olmayan dinci-faşist Saray rejimi, en iyi bildiği yönteme, yani kaba şiddete başvuruyor. Çığırından çıkmış din istismarı ve birtakım sahte vaatler bir yana bırakılırsa, artık rejimin temel aracı şiddettir. Yargıyı ve kolluk kuvvetlerini bir sopa olarak kullanmakla yetinmiyor, dinci-ırkçı çetelerini de sokaklara salıyor. Kürt hareketi ile ilerici ve devrimciler bir yana, düzen muhalefetinin cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu bile çetelerin organize ettiği provokasyonlarla karşı karşıya kalıyor.
Sahte barış vaatleriyle İmralı "barış süreci"ni başlatan AKP, bir aşamadan sonra sürecin oylarını arttırmadığını görünce 180 derece dönüş yaptı. 7 Haziran 2015’te yaşadığı seçim hezimetinden sonra kirli savaş yöntemlerine geri dönen dinci rejim, faşist parti ile ittifak kurarak yola devam etti. Maskeleri atan AKP şefi, ırkçılıkta MHP’nin reisini bile kimi zaman gölgede bırakmaya başladı. Kürt hareketini ve onu destekleyen milyonları “baş düşman” ilan eden ve buna göre muamele yapan rejimi, her seçim öncesinde devlet terörü estirmeyi ‘rutin’ haline getirdi.
14 Mayıs seçimlerine az bir süre kala yargı ve kolluk kuvvetlerini harekete geçiren Saray rejimi, yine kurumlara ve evlere eşzamanlı baskınlar düzenleyerek ırkçı vahşi dişlerini gösterdi. Gazeteci, sanatçı, hukukçu, siyasetçi 120’den fazla kişiyi gözaltına alan kolluk kuvvetlerinin yüzlerce kişiyi de aradığı bildirildi. Daha önce olduğu gibi bir ‘sürek avı’ başlatarak HDP ile müttefiklerini siyasal alanda zayıf düşürmeye çalışıyor.
Alanlarında etkili olan kadroları hedefe koyan bu gözü dönmüş saldırı ile Yeşil Sol Parti adıyla seçimlere hazırlanan HDP’nin çalışmalarını baltalamaya çalışan Saray rejimi, Kürt halkının duruşu karşısında ne kadar aciz olduğunu da gösteriyor. Sonlarının yaklaştığını gören AKP şefi iler müritleri faşizan saldırganlıkla kokuşmuş saltanatlarının ömrünü uzatabileceklerini var sayıyorlar.
Irkçı bir histeriyle Kürt hareketine saldırıp oy devşirme politikası, Saray rejiminin hastalıklı saplantısı haline gelmiş görünüyor. KCK davası, Kobani davası, kayyum atamaları gibi histerik saldırılarla yetinmeyen rejim, bir kez daha saldırıya geçerek, içinde debelendiği ırkçı histerinin ne kadar şiddetli olduğunu gösterdi. Bu tür saldırılar kimi zaman AKP’ye oy devşirme imkanı sağlasa da Kürt halkının siyasi duruşunu zorbalıkla değiştirme hevesi kursağında kalmıştır. Hatta son gelişmeler durumun tersi olduğuna işaret ediyor. Zira HDP birinci parti olarak konumunu korurken, AKP’nin Kürt illerinde hem kitle hem oy desteği bakımında düşüşte olduğu görülüyor.
Peş peşe organize edilen histerik saldırılara rağmen, Saray rejiminin siyasi hedeflerine ulaşamaması, Kürt halkının duruşunu kararlı bir şekilde koruduğunu gösteriyor. Zorbalığa karşı gösterilen bu onurlu duruşla dayanışma için de olmak önem taşıyor. Belirtmek gerekiyor ki, diğerleri gibi bu saldırının da o kirli hedeflere ulaşması mümkün değil. Olsa olsa kokuşmuş rejimin kepazeliğini birkez daha gözler önüne serer…