ABD Başkanı D. Trump’la siyonist İsrail’in başı B. Netanyahu “Asrın Anlaşması” adı verilen Filistin’e saldırı planını açıkladılar. Küstah plana dünyanın dört bir yanından tepki gösterildi. Körfez şeyhleri dışında plana açık destek veren olmadı. Vaaz sınırlarında kalan en sert tepkilerden biri ise AKP-saray rejiminden geldi.
Büyük şef T. Erdoğan, AKP’nin HAS Parti Başkanıyken devşirdiği Numan Kurtulmuş, saray sözcüsü İ. Kalın, parti sözcüsü Ö. Çelik gibi isimler peş peşe açıklamalar yaptı. Tüm açıklamalarda Filistin’den yana olma, Kudüs’ün önemine vurgu, Filistin devletine destek gibi vurgular yer aldı. Dört koldan açıklama yapan AKP şefleri, neredeyse vaazla “Filistin seferi” ilan edecekler. Vaaz verirken Filistin’den yana tutum alıyormuş gibi yapan AKP şefleri, iş icraata geldiğinde attıkları nutuklara zerre kadar itibar etmediklerini gösteriyorlar.
AKP şeflerinin bu ikiyüzlülüğü yeni değil. Her kritik olayda asıp-kesen açıklamalar yapmak, ama siyonist rejimle ticaret hacmini arttırmaya devam etmek saray rejiminin rutinlerinden biridir. Siyonist rejimle bazı sorunlar yaşamalarına rağmen ticaret hacminin büyümeye devam etmesi, Filistin halkının acılarının politik kullanım malzemesinden ibaret görüldüğünü gözler önüne seriyor.
“Kudüs Müslümanların kırmızı çizgisidir” gibi keskin laflar eden dinci rejimin şefleri, İsrail karşıtı hiçbir icraatta bulunmadıkları gibi, keskin vaazları da kısa sürede tedavülden kaldırıyorlar. İsrail yeni bir saldırı gerçekleştirdiğinde ise vaazlar tekrarlanıyor. Bundan dolayı AKP şeflerinin sırayla açıklamalar yapması, Filistin halkıyla dayanışmayı değil, kaba riyakarlığı çağrıştırıyor.
“Asrın anlaşması” adıyla anılan saldırı öncekilerden hem daha şiddetli hem daha küstahçadır. Aynı gün içinde AKP’nin dört şefinin vaazlar vermesi bundandır. Bu vaazlar artık kimse için inandırıcı olmadığı gibi, saray rejiminin riyakarlığının daha net görülmesini sağlıyor. Zira ikide bir İsrail’e ağır laflar edip siyonist rejimle kârlı ticarete devam etmek, kimsenin gözünden kaçmıyor. Son dönemde İsrail-AKP rejimi arasındaki ticaret hacminin 5 milyar doları aşması dinci gericiliğin övünç kaynaklarından biriydi.
Hal böyleyken yapılan keskin açıklamalar, en iyi ihtimalle “timsah gözyaşları” diye tanımlanabilir. Hırsızlığı, yolsuzluğu, yağmayı “biz öncelikle Müslümanız” türü açıklamalarla savunan AKP şefleri, siyonist rejimin finansmanına sundukları katkıyı da “biz öncelikle tüccarız” diye izah edebilirler. Artık paçalarından riyakarlık akıyor. Ortadoğu’da artan ABD-İsrail saldırganlığı ise saray rejiminin bu riyakarlığını daha da belirginleştiriyor.