İtalya’nın başkenti Roma’da yapılan gizli görüşmelerde anlaşmaya varan Türkiye-İsrail ikilisi her alanda işbirliğini geliştirmek için harekete geçtiler. Kısa süren ayrılıktan sonra yeniden kavuşmanın sevincini yaşayan taraflar, kazançlı bir anlaşmaya imza attıkları konusunda da mutabıklar.
AKP şefi Tayyip Erdoğan İsrail’le anlaşma için üç şart öne sürmüştü. Oysa anlaşmaya varılmasına rağmen bu şartlar konusunda yeni bir gelişme olmadı. Bu da dinci rejimle siyonist rejim arasındaki pazarlığın bu şartlar etrafında değil başka alanlarda cereyan ettiğine işaret ediyor.
Gazze ablukası meşrulaştırıldı
Yayılmacı heveslerine ulaşmak için Filistin halkının acılarını pervasızca kullanan AKP şefi, anlaşma için Mavi Marmara saldırısından dolayı İsrail’in özür dilemesini, ölenlerin ailelerine tazminat ödemesini, Gazze ablukasının kaldırılmasını şart koşmuştu. İlk iki şart konusunda daha önce anlaşma sağlanmıştı. İsrail dolaylı bir şekilde 20 milyon ABD doları ödemeyi kabul etmiş, siyonist başbakan da kendi üslubuyla özür dilemişti. Geriye Gazze ablukasının kaldırılması kalıyor ki, AKP şefi dahil İsrail’in bu şartı kabul etmeyeceğini herkes biliyordu. Hal böyleyken söz konusu şarttan söz edilmesi ablukayla adeta boğazı sıkılan Gazze halkının acılarının hoyratça istismar edilmesinden başka bir anlam taşımıyor.
Siyonist rejimle anlaşan dinci iktidar Gazze ablukasını meşrulaştırdı. Zira Gazze’ye ulaştıracağı “yardım”ın bile İsrail limanlarında kontrol edilmesine sesi çıkmayan AKP iktidarı, ablukayı resmen kabul etmiş oldu. Zaten daha önce de fiilen böyleydi, şimdi ise anlaşma ile resmiyet kazanmış oldu. Birkez daha görüldü ki, Filistin halkının boğazını sıkan ablukanın AKP için önemi, istismar edilecek bir sorun olmasından ibarettir.
Filistin’e karşı siyonizmden yana...
Gazze ablukasına onay veren dinci-gericilik BM ve diğer uluslararası alanda İsrail’e her alanda destek vereceğini de taahhüt ediyor. Hem Mavi Marmara katliamını gerçekleştiren İsrail askerleri hakkında açılan dava geri çekiliyor hem uluslararası savaş suçları mahkemesinde açılacak olası davalarda siyonistlere destek taahhüdünde bulunuluyor.
AKP iktidarının ırkçı-siyonist rejimin suçlarına onay verdiği, son aylarda Filistinli gençlerin sokaklarda katledilmesini izlemekle yetinmesinden de anlaşılıyordu. Yakın zamana kadar Filisitin halkının dostları gibi görünen dinci-gerici şefler, İsrail’le pazarlık başladıktan sonra kız/erkek yüzlerce genç Filistinlinin katledilmesine rağmen siyonistleri rahatsız edebilecek tek kelime bile etmediler. Bu riyakarlar için Filistin sorunu, ancak siyasi rant devşirmeye olanak sağlayacaksa anılır.
Askeri işbirliğinde yeni dönem
Son yıllarda askeri işbirliğinde yaşanan kısmi sorunları aşmak için sabırsızlanan taraflar, artık emperyalist savaş aygıtı NATO bünyesinde de birlikte çalışacaklar. Hem ABD hem NATO tarafından takdirle karşılanan anlaşma İsrail ordusuyla Türk ordusu arasındaki uğursuz işbirliğinin yeni bir ivme kazanmasına yol açacak. AKP iktidarının onayıyla NATO bünyesine dahil edilen İsrail, ihtiyaç duyduğu anda emperyalist orduları bölgeye çağırmaktan da geri durmayacaktır. Bu arada anlaşmanın kotarılmasından ektin rol oynadığı açıklanan MOSSAD-MİT arasındaki ilişkilerin de ivme kazanmaya başladığı dile getiriliyor.
Ortadoğu’da gericiliğin koçbaşları
Vurgulanmalıdır ki İsrail’le Türkiye hep aynı saftaydı. Her iki rejim Ortadoğu’da gericiliğin/karşı-devrimin temel dayankları, ABD emperyalizminin bölgedeki en sadık uşakları, direniş eksenine ve her tür toplumsal ilerlemeye düşman, emekçilerle ezilen halklara karşı aynı saftadırlar. IŞİD, El Nusra gibi cihatçı barbarları destekleyen her iki devlet bölgenin etnik, dinsel, mezhepsel temelde parçalanması için de çalışıyorlar. Ortaçağ kalıntısı körfez şeyhlerinin yakın dostları. Karşı-devrimin kalelerinden biri olan Suudi Arabistan’la özel ilişkileri de mevcuttur.
Tüm bunlar Ankara’daki dinci-gerici iktidarla Tel Aviv’deki ırkçı-siyonist iktidarın hemen her olayda aynı safta yer aldıklarına işaret ediyor. Yaşanan bazı sorunlara rağmen iki rejim arasındaki ticerat hacminin her yıl artması ve altı milyar ABD doları seviyesine ulaşması, iki rejimin aynı safta yer aldığının çarpıcı kanıtlarından biridir.
Gerici-Amerikancı iki rejimin aynı safta olması kaçınılmaz. Gerici çıkar çatışmaları kimi sorunlara yol açsa da onlar aynı dünyayı; gericiliğin, zorbalığın, bağnazlığın dünyasını temsil ediyorlar. Bundan dolayı bölgenin ilerici, devrimci güçleriyle ezilen halklarının da emperyalizme olduğu kadar bu gerici ittifakın sonuçlarına karşı da direnmeleri gerekecektir.