Diyarbakır 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde kanser tedavisi gören, hastanenin "cezaevinde kalamaz" raporuna karşı Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) "cezaevinde kalabilir" şeklinde rapor verdiği ağır hasta tutsak Halil Güneş, 15 Aralık’ta yaşamını yitirdi.
Güneş’le 1995 yılında Ankara’da bulunan Ulucanlar Hapishanesi’nde aynı koğuşta kalan HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Veli Saçılık, Güneş’i anlattı.
Güneş’le hapishanenin 5’inci koğuşunda kaldıklarını ifade eden Saçılık, hasta tutsak olarak hapse getirilen Güneş’in tedavisinin hapishanede gerçekleşen baskılar nedeniyle yapılamadığını belirterek, “Halil, hasta haliyle hasta tutukluların tedavisini gerçekleştiriyordu” dedi.
“Devletin hanesine bir cinayet daha”
Hapishanelerde yaşananların ölüm değil cinayet olduğunu ifade eden Saçılık şunları ifade etti:
“Cezaevlerindeki F tipi tecrit uygulamalarıyla birlikte, hasta tutukluların cezaevinde tek başına tutulduğu ve öldüğü süreci yaşıyoruz. Garibe Gezer de olduğu gibi ‘şüpheli ölüm’ diye adlandırılan ama aslında cinayet olan saldırılarla da karşılaşıyoruz. 19 Aralık 2000’in yıldönümüne yaklaşıyoruz. O zaman şunu söylemiştik; F tipi öldürür, F tipi işkencedir. Son dönemde bu işkenceyi herkes yaşıyor. Dün 3 kişi hayatını kaybetti. Kamuoyu cezaevini bilmediği için biz ‘hasta’ deyince öksüren, nezle, grip olan diye algılanıyor. Hasta tutuklu dediğimiz her an ölümle burun buruna olan insanlardan bahsediyoruz. Halil Güneş de bunlardan biriydi. Ölümsüzleşti, devletin hanesine bir cinayet daha eklenmiş oldu”
Güneş’in kararlı duruşu
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre Güneş’in kararlı duruşundan dolayı serbest bırakılmadığını söyleyen Saçılık şunları anlattı:
“Halil Güneş, kendisi yurtsever bir insan 5’inci koğuşta Kürt hareketinin koğuş temsilcisi olarak bulunuyordu ve hem teorik hem de insani açıdan gelişkin bir insandı. Muhtemelen bırakmamalarının sebeplerinden biri de onun kararlı duruşuydu. Kürt hareketine olan bağlılığı ile ilişkisini biliyorum, ki son nefesine kadar da o kararlı duruşunu sergilemiştir. Halil Güneş’le birlikte kalan herkes onu över, herkes onun kararlılığını aynı zamanda yönetme, yönlendirme ve konuların derinliğini algılamasını, bilgisini bilir ve vurgular.”
Direniş ve irade
Hapishanelerde baskıya karşı bir direnişin de olduğunu dile getiren Saçılık şunları dedi:
“Cezaevleri işkencehaneye, sistem için bir öğütme makinesi olmaya devam ediyor. Bu acılardan söz ederken Halil Güneş’in, çok iradeli bir direnişinin de olduğunu söylemek isterim. Serbest bırakılmadıysa o iradeyi koruduğu içindir, işkenceyi uygulayanlara biat etmediği için, diz çökmediği, kimliği ve benliğinden soyutlanmadığı içindir. 1994’te tutuklanmıştı ve bugüne kadar o hücrelerde, işkencehanelerde direnebilmiş bir isim. Güneş gibi çok sayıda insan da aynı durumda”
Direniş merkezi
Sistemin, hapishanelerde insanları “düşüncelerinden arındırma” amacına ulaşmadığını aktaran Saçılık şunları vurguladı:
“Cezaevleri; işkencenin, zulmün, ölümün olduğu bir yer olmakla birlikte, aynı zamanda umudun, direnişin ve işkence yapanlara karşı durma ve direniş merkezidir. Tecridi yenmek bu anlamda çok önemlidir. 21 yıl önce F Tiplerini açtılar, onların hedefi şuydu; 21 yılın sonucunda ehlileşmiş, devletin her dediğini yapan, devrimci-yurtsever fikirlerinden arınmış, benliği alınmış insanlar yaratmak istiyorlardı. Bu asla olmadı. Ben cezaevinde kolumu kaybeden biri olarak diyorum; diz çökmedim, biat etmedim sizin işkencenize yenilmedim, korku nesneniz olmayı da reddettim, bir cesaret öznesi olmayı seçtim ve cezaevinden çıkanların birçoğu da öyledirler”
“Tasarlayarak insan öldürüyorlar”
Hapiste hasta tutsakların bilinçli olarak serbest bırakılmadığını ve bunlara karşı ses yükseltmek gerektiğini ifade eden Saçılık şunları dedi:
“ATK, ‘tek başına cezaevinde kalabilir’ raporu vererek insanları ölüme terk ediyor. Öncelikle yapılması gerekenlerden biri bu sahte raporları, gerçek dışı raporları verenlerin yargılanacağı fikrini yüksek sesle söylemek. Bunlara karşı bir kampanya başlatmalıyız. Raporlara imza atanlar tasarlayarak insan öldürüyorlar. Halil Güneş’in raporuna da imza atanlar hakkında suç duyurusunda bulunalım. Bunların cinayet işlediğini vurgulamak gerekiyor, yargılanmaları gerekiyor. Tecride karşı genel mücadele gerekiyor”
Tecridin her alanda sürdüğünü ancak demokratik haklar kullanılarak son verilebileceğinin altını çizen Saçılık şunları belirtti:
“Tecrit İmralı’da da mutlak tecrit biçiminde sürüyor. 19 Aralık sonrası da F tiplerinde de yükseltilmiş tecrit olarak sürüyor. Bu tecride karşı toplumsal bir mücadele verebiliriz. Artık F tiplerin nasıl bir çark olduğunu, nasıl bir işkence aracı olduğunu herkes gördü. AKP’nin çöküşünün aynı zamanda F tipinin de çöküşü aracı haline getirebiliriz. Her türlü demokratik mücadelenin, söylemin ortaya atılması gerekiyor.”