Yılın ilk enflasyon rakamları açıklandı. Gerici-faşist iktidarın icraatlarını onaylama kurumu olarak işlev gören TÜİK’in verilerine göre enflasyon oranları ocakta aylık yüzde 6,70, yıllık ise 64,86 olarak gerçekleşti. Böylece TÜİK’e göre bile Ocak’ta yıllık enflasyonda 14 ayın, aylık enflasyonda ise beş ayın zirvesi görüldü. Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu ENAG ise, Ocak’ta aylık enflasyonu yüzde 9,38, yıllık enflasyonu yüzde 129,11 olarak hesapladı.
TÜİK verilerinin emekçiler başta olmak üzere kimse için bir inandırıcılığı bulunmuyor. Nitekim TÜİK’in kendisi geçtiğimiz ay enflasyonu açıkladığında “hissedilenin” açıklanan orandan 2 kat fazla olduğunu itiraf etmişti. TÜİK, aralık ayı enflasyonunu yüzde 64,7 olarak açıklarken, kurum içi toplantıda “hissedilen” enflasyonun yüzde 129,4 olduğunu itiraf etmişti. Bu itirafı yapan TÜİK şefleri, saray rejiminin elinde pespaye bir aparattan başka bir şey olmadıkları gerçeğini de birkez daha teyit etmiş oldular.
Ekonomide ister “rasyonel politikalar” ister “Nas politikası” uygulansın emekçiler için sonuç değişmiyor: Her geçen gün ekonomik saldırılar artıyor, yoksulluk derinleşiyor. TÜİK ile ENAG verileri arasındaki uçurumun bu kadar derinleşmesi, AKP-MHP rejiminin emekçileri içine ittiği yoksulluğun vahim boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor. Gerçek enflasyon oranının ENAG tarafından hesaplandığını herkes biliyor. Saray rejiminin aparatı TÜİK’in şefleri başta olmak üzere…
Seçim vaatlerinin faturası
Gerici-faşist iktidarın bekası için kritik bir dönem sayılan Mayıs seçimleri öncesi bol keseden vaatler verildi. Elektrik faturalarına görece düşük zam yapılacağı, doğalgaz “desteği” verileceği, sosyal yardımların artacağı, ikramiyeler ve rüşvetler dağıtılacağı yalanları ortalığı sardı. Yaşanan hayat pahalılığının ateşi karşısında bir damla su bile olamayan bu vaatler, gerici faşist iktidarın seçim propagandasıydı. Mayıs seçimlerini hile-hurda ve emperyalistlerin desteği ile atlatan iktidar, haziran ayından itibaren faiz artışları, emekçilere fahiş vergi zamları, temel tüketim maddelerine yeni zamlarla ekonomik-sosyal yıkım saldırılarına hız verdi.
Şimdi ise yerel seçimler yaklaşıyor. Adeta rant pazarını andıran yerel seçimler süreci iktidar için önem taşıyor. Yerel seçimler uzun yıllardan beri genel seçim havasında geçiyor ve yerel yönetimlerin boyunu aşan vaatler ve propagandalarla emekçilerin zihinleri bulandırılıyor.
55 milyon dolarlık “uzay turizmi” seferini seçim öncesine denk getiren AKP-MHP rejimi siyasi şov yapmaya çalıştı. “Halk aç olabilir ama uzay turizmi çağını başlattık” demeye gelen pespaye bir seremoniden medet umdular. İktidarın siyasi şovları için kamu kaynaklarını hoyratça kullanmasının elbette bir faturası olacak ve kabarmış haliyle seçim sonrası emekçilere kesilecektir. Bunun sinyalleri yakın zamanda Ankara’da simit zamlarının geri çekilmesi örneğinde görüldü. Ankara Pideciler ve Simitçiler Odası Başkanı Savaş Delibaş, simit fiyatını valilik onayı ile 15 liraya çıkardıklarını açıkladı. Ancak ardından Ticaret Bakanlığı’ndan kendilerine talimat geldiğini açıklayan Delibaş, “Ticaret Bakanlığı’nın talimatı ile zammı geri aldık. Haftaya 12,5 TL yapacağız ve 31 Mart seçimleri sonrası da ayarlama olacak” dedi. Pespayelik öyle bir noktaya varmış ki, atık sahtekarlığı açıktan yapıyorlar.
Bir başka düzenleme de kredi kartları ile ilgili. Borcu borçla kapatarak yaşamaya çalışan emekçilerin kredi kartı kullanımı arttı. Son verilere göre kredi kartı harcamaları enflasyonun çok üzerinde artarak yıllık bazda iki buçuk kat yükseldi. Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı ise 31 Mart’taki yerel seçimlerin ardından kart kullanımını sınırlayacak “tedbirler” alınacağını şimdiden söylüyor. Emekçileri kredi kartı kullanımına mecbur bırakan koşulları yaratanlar, “seçimler bir geçsin, kart kullanımını sınırlamanın çaresine bakacağız” diye pişkin pişkin açıklamalar yapıyor.
İşçi ve emekçilerin seçimi örgütlü mücadeleyi yükseltmek olmalıdır!
Gerici-faşist iktidar peş peşe gerçekleşen iki seçim dönemi içinde işsizliği, TL’nin değer kaybını, enflasyonu türlü oyunlarla kontrol altında tutmaya çalıştı/çalışıyor. Buna rağmen emekçilere dayatılan sefalet sürekli derinleşiyor. Seçimlerden sonra ise iktidarın saldırganlığını dizginlemesi için bir neden kalmayacağı için gemi azıya alacaktır.
İktidarın ekonomi sözcüleri ile sermayenin hizmetindeki ekonomistler dahi, 31 Mart sonrasında uygulanacak pervasız bir planın hazır olduğunu dile getiriyorlar. Yani emekçileri daha derin bir sefalete itecek, kolluk kuvvetlerini hak arayanların üzerine daha azgın bir şekilde sürecekler. Bunun işaretlerini şimdiden görüyoruz. Hak arama mücadelesi veren işçiler sık sık polisin/jandarmanın saldırılarına maruz kalıyor. Görüldüğü üzere sermayenin vurucu gücü olan AKP-MHP rejimi emekçileri bir ikilemle karşı kaşıya bırakıyor: Ya derin bir sefalete katlanıp onur kırıcı bir yaşama razı olmak ya da örgütlü mücadeleyi yükselterek haklarını, özgürlüklerini ve onurlarını savunmak…