Sağlıkta şiddetin son örneği Konya’da Dr. Ekrem Karakaya’nın öldürülmesi oldu. Sağlıkta şiddet, saldıranlara caydırıcı cezalar vermekle engellenemez. Elbette saldıranların cezasızlıkla ödüllendirilmeyip, caydırıcı cezalar alması sağlıkta şiddeti nispeten azaltır ama engellemez. Türk Tabipleri Birliği (TTB), bu konuda şubat ayında yasal mevzuata ilişkin talepleri şöyle sıraladı:
-Türk Tabipleri Birliği’nin kanun teklifi ile birlikte bugüne kadar 3359 Sayılı Yasanın Ek-12. Maddesi ile yapılan düzenlemelerin temel ceza mevzuatında olması gereken yerlere alınması,
-Konut dokunulmazlığını ihlal suçu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 116/2. maddesine "işyeri" ibaresinden sonra gelmek üzere “tüm sağlık tesisleri” ibaresinin eklenmesi,
-Mağdur sağlık çalışanının faile hizmet sunmayacağının açıkça kanunda düzenlenmesi,
-Suçun önlenmesine yönelik kolluk faaliyetleri kapsamında şiddet vaka haritası ile fail profil çalışmalarının yapılması,
-Darp ve cebirle işlenenler dışındaki suçlarda alternatif yaptırımların yaygınlaştırılarak faillerin olayın meydana geldiği sağlık tesisi dışındaki bir yerde süreli görevlendirilmesi,
-Şiddet mağdurlarına adli yardım kapsamında barolardan vekil görevlendirilerek tüm işlemlerin avukat eşliğinde yapılmasının sağlanması,
-Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü’nün yıllık raporlarına “sağlık çalışanlarına yönelik suçlar” başlığı eklenmesi,
-Sağlık Bakanlığı’nın beyaz kod raporlarını yıllık olarak başvuru gerekmeksizin açıklayarak hukuki yardım sonuçlarıyla birlikte açıklaması.
TTB sağlık sisteminin insana uygun hale getirilmesini istiyor
TTB saldırganlara caydırıcı cezalar verilmesiyle sağlıkta şiddetin engelleneceğini ifade etmedi. Cezasızlık şiddeti sadece arttırıyor. TTB, mart ayında sağlıkta şiddete karşı acilen yapılması gerekenleri sıralarken sadece yasal mevzuatı bir maddeyle sınırlıyor. İnsana uygun bir sağlık sistemi için şu talepleri ifade etti:
-Türk Tabipleri Birliği’nin sağlıkta şiddet hakkındaki mevzuat ve uygulamayla ilgili önerileri gerçekleştirilmeli,
-Sağlık kurumlarındaki çalışma ortamı ve koşulları, sağlıkta şiddetten korunabilmemiz için yeniden düzenlenmeli,
-Muayene randevuları, her hastaya yeterli süre ayrılacak şekilde olmalı,
-Birinci basamak sağlık hizmetleri güçlendirilerek, acil servislerin sadece acil hastalara bakacağı bir sağlık hizmeti planlaması yapılmalıdır.
Başta TTB olmak üzere sağlık meslek örgütlerinin “5 dakikada muayene olmaz” vurgusuyla yaptıkları eylemler bu taleplerden kopuk değil. AKP iktidarı reislerinden tüm bakanlarına kadar sağlıkta ilerleme konusunda ultra yalanları sürekli olarak topluma yayıyorlar. Parası olan için söylenenler yalan değil, gerçek! Parası olmayan için sosyal güvence de yoksa, ağrı kesici bile alamaz. Bu koşullarda 5 dakika muayene ile hastaya bakılması ve bir teşhis konulması imkansızdır.
Paran kadar sağlık sistemi şiddetin ürediği bir bataklık!
Devlet hastanelerinde sadece sağlık emekçilerine saldırılmıyor. Hastalar ve hasta yakınları birbirine de saldırıyor. Ağrı çekerken ya da yakını ağrı çekiyorken saatlerce beklemek en sakin insanın bile sinirlerini gerebilir. Sırada beklerken bir kişi kazara önüne geçse en azından sözlü şiddet maruz kalabilir.
Sosyal güvencesi ve parası olmayan biri diş çektirmek için bile günlerce sonrasına randevu alırken, sağlıkta söylenen ultra yalanlar bile tek başına sinirleri germeye yetebiliyor.
Öte yandan her gün onlarca hastaya beşer dakikada muayene etmeye çalışmak hekimi bant sisteminde çalışan bir işçiye dönüştürmektir. Bu koşullarda hekimin insana, işine ve kendine yabancılaşması kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca hasta ve yakınlarıyla birebir muhatap olmak zorunda kalan burjuva politikacılar değil sağlık çalışanlarıdır.
Paran kadar sağlık sistemi, parası olmayana ölümü reva görürken, hastayla birebir muhatap olan sağlık çalışanı için şiddetin ürediği bir bataklık durumundadır. Bataklık hem sağlık çalışanlarına hem de hasta olanlara zarar veriyor.
Kuşkusuz nihai çözüm paranın değil insanın esas alınmasıdır.
H. Ortakçı