Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal, 17 Ekim’de 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifine ilişkin bir sunum yaptı. Ağbal’ın sunumuna göre, 2020 yılı bütçe giderleri bir önceki yıla göre yüzde 14'lük artışla 960 milyar liradan 1 trilyon 95 milyar liraya, bütçe gelirlerinin ise 880 milyar liradan 956,6 milyar liraya yükselmesi öngörüldü.
Bu rakamlara göre, bütçe açığının 138,9 milyar lira olması bekleniyor. 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nde yüzde 5 büyüme ve istihdamda 1 milyon 52 bin artış beklenirken, bütçeden 176,1 milyar liranın eğitime, 188,6 milyar liranın sağlığa, 141,1 milyar liranın da savunma ve güvenliğe aktarılması planlanıyor.
Mezopotamya Ajansı’na konuşan Ekonomist Bahadır Özgür’e göre, açıklanan bütçe teklifinde belirtilen yüzde 5’lik büyüme oranı bütçeden pay ayrılan kalemlere bakıldığında mümkün değil.
Teklifin daha fazla iç borçlanmaya neden olacağını söyleyen Özgür, “Zaten borçlanmadan dolayı ağır sorunlar yaşayan Türkiye ekonomisi gelecek yıl bu sorunu katlanarak yaşayacak” dedi.
‘Büyüme yatırım üzerinden planlanmıyor’
Devletin uzun zamandır doğrudan istihdam yaratıcı bir yatırım yapmadığını belirten Özgür, “Devlet önceden Kamu İktisadi Teşkilatları ile yatırım yapıyordu. Fakat istihdam sağlayan kamu işletmeleri özelleştiği için doğrudan yatırım yapacak bir yer yok. Bu yatırımları şimdi daha çok ihaleler, kamu alımları ve yerel yönetimler eli ile sürdürülüyor” ifadelerini kullandı.
85 milyar liralık yatırım payının yüzde 5 büyümeyi sağlamayacağını vurgulayan Özgür, “Bütçede beklenen yüzde 5 büyüme hedefine daha çok son on yılda olduğu gibi iç tüketimi arttırarak ulaşmayı hedefliyorlar. Dolayısıyla bütçedeki yatırım miktarı hiçbir şekilde istihdam sağlamaz ama Türkiye’deki büyüme kaynağı zaten yatırım üzerinden planlanmıyor” dedi.
‘Devlet vergiler ile ayakta’
Özgür, devletin geçen yıl tahakkuk edilen verginin sadece yüzde 30’unu toplayabildiğine de dikkat çekti.
Bu durumun kurumlar ve şirketlerin aldıkları kredilerden kaynaklı vergi ödeyemediğini gösterdiğini kaydeden Özgür, şunları belirtti: “Geçen yıl alkollü ürünler üzerinden alınan vergiler, akaryakıttan alınan ÖTV arttırılarak bu açık kapatılmak istendi. Yani geçen yılki bütün vergi yükü dolaylı vergi üzerindeydi. O dolaylı vergilerin yüzde 60’ı da işçilerin tüketimi üzerinden alınan vergilerdir. Kriz döneminde şirketlerden alınan vergiler azalırken hatta bir kısmına indirim getirilirken, vatandaşın tüketimi üzerinden alınan vergiler arttırılmıştır.’
‘Zam yağmuru gelecek’
2020 bütçe teklifine göre devletin gelecek yıl toplamayı planladığı vergi gelirlerinin 2019’daki vergi gelirlerinin yüzde 17 fazlası olduğunu vurgulayan Özgür, “Devlet gelecek sene ÖTV’den bu seneye göre yüzde 20 fazla gelir elde etmeyi hedefliyor. Motorlu taşıtlardan alınan ÖTV’de ise, yüzde 47 daha fazla gelir hedefleniyor. Bu vergilerden gelecek yıl beklentinin daha yüksek olmasının nedeni krizde bunlara teşvik için yapılan yüksek oranda ki indirimler. Dolaylı vergilerde bu kadar yüksek gelir hedeflenmesi ise, gelecek yıl yoğun bir zam yağmurunun geleceğini gösteriyor. Nitekim zaten doğalgaza, ulaşıma ve köprü, otoyollara zam yapılmaya başlandı” ifadelerini kullandı.
‘Örtülü ödenek denetimsiz’
Özgür’ün üzerinde durduğu bir diğer önemli başlık, Cumhurbaşkanlığı’na ayrılan örtülü ödenek.
Örtülü ödeneğin eskiden beri tartışmalı bir konu olduğunu ifade eden Özgür, “Geçmişte örtülü ödenek ile ilgili bütçenin yüzde 2’sini geçemez gibi bir sınır vardı. Bunun artışı belli kurallara ve sınıra bağlanmıştı ama Başkanlık Sistemine geçtikten sonra örtülü ödeneğin sürekli arttırılmasına tanık oluyoruz. Üstelik mevcut ödeneğin yıl içinde ek ödenekler ile katlandığını görüyoruz. Bu Saray bütçesinin, denetim olmadığı için nerelere harcandığını bilmiyoruz. Fakat sayısı belirsiz danışmanlar, istişare kurulu üyeleri, bunlara alınan makam arabaları bu bütçenin nasıl harcandığına dair bir fikir veriyor. Örtülü ödeneğin bu kadar arttırılması kamu maliyeti şeffaflığı açısından büyük bir soru işareti” diye konuştu.
‘Hayatın gerçekleri ile uyuşmuyor’
Türkiye’nin 2018 yılından beri ciddi bir kriz ve ekonomik durgunluk içinde olduğunu hatırlatan Özgür, şunları dile getirdi:
“Türkiye’de kalıcı ve kronikleşmiş bir işsizlik sorunu var. Geniş tanımlı işsizlik yüzde 21 civarında. Hükümet yetkililerinin enflasyon düştü dedikleri şey tamamen baz etkisidir. Detaylara baktığımız zaman aslında hayatın gerçekleri ile uyuşmayan bir rakam var ortada. Yani çarşı pazar fiyatları ile TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı arasında kat kat fark var. Kur hala riskli yani küçük küçük artışlar çok büyük sonuçlara yol açabilir. Çünkü dış borç 450 milyar doları aşmış durumda iç borcu da buna kattığımız zaman Türkiye’nin toplam borcu 1,2 trilyon liraya ulaşmış. Sanayi üretimi 2019 Ağustos itibariyle yüzde 6,3 düştü ve bu düşüş sürecek. Sanayide ki bu düşüş, işsizliği de olumsuz yönde etkileyecek.”
‘Reel dayanağı yok’
Yine 2019 yılında ekonomide yaşanan daralma ve sorunların katlanarak bir sonraki yıla taşındığının altını çizen Özgür, “2020 bütçe teklifine baktığımızda Türkiye’nin sorunlarıyla örtüşmeyen bir tablo var karşımızda. Bir kere yüzde 5 büyüme ve 1,5 milyon istihdam artışı hedefleniyor. Pek çok bakanlığın harcaması arttırılmış. Bu bütçe teklifi 2018 ve 2019’da büyük bir kriz yaşamış bir ülkenin bütçesini yansıtmıyor. Büyüme hedefinin çok afaki olduğunu düşünüyorum. Çünkü bunun reel olarak bir dayanağı görülmüyor” dedi.
‘Dışarıdan para bekleniyor’
İktidarın, bütün planını Türkiye’ye akmasını bekledikleri küresel sermaye üzerine kurduğunu söyleyen Özgür, 2009-2014 yıllarındaki gibi büyük borçlanmalar ile uygun kredi bularak iç piyasayı canlandırmak istediklerini belirtti.
Devletin bütün büyümeyi kamu odaklı yapması gerektiğini vurgulayan Özgür, “Hedeflenen büyümenin gerçekleşebilmesi için kamunun yaptığı harcamalar, yatırımlar, onun teşvik ettiği sektörler üzerine kurmak gerekiyor. Ama bütçenin şuan ki haliyle bile 140 milyar lira bütçe açığı öngörülüyor. 2019’da bu açık 80 milyar lira olarak tahmin edilmişti. 9 ayda 86 milyar liralık açık oldu. Kriz zamanı böyle bir açık verilmişti ve bu açık yüzde 70 oranında artmış. Yani bütçede bir açık problemi ortaya çıkacak. Bu açığı finanse edebilmeniz ve bu büyümeyi sağlamanız için kaynak yaratmanız lazım. Fakat alınması öngörülen vergi gelirleri dahi bu büyümeyi sağlayacak bir düzeyde değil” ifadelerini kullandı.
‘İç borç büyüyecek’
Türkiye’nin 2019 Ağustos itibariyle 692 milyar lira iç borç stoku bulunduğunu ve bunun yılsonunda 700 milyar lirayı bulacağını da vurgulayan Özgür, “Türkiye gelecek yıl bu borç stokunun yarısını ödemek zorunda. Bu sabit koşullarda tabi, yani gelecek yıl devlet, her ay bu yıl ödediğinin yüzde 50 fazlası borç ödeyecek. Devlet bankalara tahvil satacak ve içe borçlanmak zorunda kalacak. Böyle olunca gelecek yıl, iç borç daha da katlanacak bu da faizleri etkileyecek. Gelecek yılın sorunu bu. Bütçe yine büyük oranda borçlanma üzerine oturtulduğu için, zaten borçlanmadan dolayı ağır sorunlar yaşayan Türkiye ekonomisi gelecek yıl bu sorunu katlanarak yaşayacak” dedi.