Bir AKP klasiği daha: Sancak’ın kan ihalesi! - Bahadır Özgür

Zincir 17 yıldır alışık olduğumuz şekilde tamamlanıyor: Alım garantili bir ihale ve iktidara yakın bir şirket… Ama ortada ne fabrika, ne laboratuvar, ne de üretim var. SGK anlaşmaya imza atmak ve ruhsat almak dışında kılını kıpırdatmayan Sancak’a milyonlarca lira ödemeye başlıyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 05 Eylül 2019
  • 13:20

“1 Ekim 2013 itibariyle Türkiye tarihi bir sürecin içine girdi.” Bu sözler, BMC’yi aldıktan sonra “Erdoğan’ı gördükçe ona aşık oldum” diyen Ethem Sancak’ın kardeşi Murat Sancak’a aitti. Tarihi gün dediği olay ise, yazarkasa ile POS’un aynı cihazda birleştirilmesi uygulamasına resmen başlanmasıydı. Böylece karar alınmadan çok önce Sancak’ın ürettiği Vera Delta, piyasada hakim konuma geliyordu. Bundan iki yıl sonra Sancak adına tarihi bir gün daha yaşanacaktı. Nasıl mı?

3 Eylül’de Türk Eczacıları Birliği (TEB) Başkanı Erdoğan Çolak, oldukça hayati bir basın toplantısı düzenledi. Ve şu sıralar kan ürünleri konusunda büyük sıkıntı çekildiğini, bunun nedeninin de Sağlık Bakanlığı tarafından işin ihalesinin verildiği firmanın üretime geçmemesi olduğunu söyledi. Kan ürünlerinin insan kanından üretilen ve lazım olduğunda kan kadar gerekli ürünler olduğunu vurgulayan Çolak, bu ürünlerin yurt dışında düşük fiyatlara bulunabilmesine karşın Türkiye’de fiyatlarının bir hayli yüksek olduğunu, çünkü dışarıdan ithal edildiğini belirtti. İthalatın rotası ise eski Mao’cu ağabeyinin hâlâ pek sevdiği ve iyi ilişkiler kurduğu Çin’di.

POS cihazından kan ticaretine geçince olay biraz karıştı. Gelin hikayeyi en başından anlatalım…

‘Her şey ve herkes yerli ve milli olacak’ sloganını iktidarın diline doladığı 2015 yılında Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Kızılay arasında Yerli Plazmadan Plazma Ürünleri Üretilmesi Projesi konusunda bir protokol imzalandı. Buna göre, Kızılay’ın topladığı ancak kullanılmayan kanlar hammadde olarak değerlendirilecekti. Böylece sağlık alanında Türkiye’nin en önemli ithalat kalemlerinden olan kan ürünleri ‘millileşecek’ ve kamu maliyesine 15 milyar TL’lik bir katkı sağlanacaktı. Proje kapsamında en yüksek maliyetli dört plazma ürünü üretilecekti.

Projenin duyurulmasıyla 18 firma üretime talip oldu. Kriterlerin açıklanmasından sonra sayı 11’e indirildi. 2016 yılının Kasım ayında firmalar Alternatif Geri Ödeme Komisyonu’na ön sunum yaptı. Ancak 2017 yılının Mayıs ayında protokol yenilendi ve geriye şartlara uygun sadece Kedrion ve MT Grup’un şirketi Maxicells kaldı. En iyi teklifi verdiği söylenen Murat Sancak’ın Maxicells’i ihaleyi aldı ve sözleşme 15 Eylül 2017’de imzalandı. Buna göre 12 yıl boyunca Sancak’ın şirketine; tıpkı otoyol, köprü, havalimanında yapıldığı gibi SGK aracılığıyla alım garantisi veriliyordu.

Peki sonra ne oldu?

Sözleşme imzalanmasından bir yıl sonra basında Silivri’ye kan fabrikası kurulacağı haberi yer aldı. Haberlerde fabrikayı kuracak şirkete buradan 150 dönüm Hazine arazisi tahsis edildiği belirtiliyordu. Kızılay yetkilileri fabrikanın inşaatını da firmanın üstleneceğini ‘müjde’ diye verirken, ilk etapta kendilerinden alınan plazmaların yurt dışında deneme üretiminin ve testlerinin yapılacağını söylüyordu. Ortada bir gariplik vardı? İhale verilirken işe talip olan Sancak’ın bırakın tesisini, tesisi kuracak arazisi, test edecek laboratuvarı dahi yokmuş. Fabrika kuruldu mu peki? Yanıtını şunların arasından buyurun, siz seçin:

4 Eylül 2018: Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Bir an önce kurun, hızla üretime geçin’ dediği fabrikanın kurulumu büyük oranda tamamlandı. (Yeni Asır)

14 Kasım 2018: Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı’nın hedefleri arasında yer alan yerli plazmadan kan ürünleri üretimine başlanması için gerekli işlemlerin yapılması hedefi kapsamında ise İstanbul Silivri’de bir fabrika inşaatı devam ediyor. (Erdoğan’ın 100 Günlük İcraat Programı)

25 Kasım 2018: Kan fabrikası beş aya tamam. (Yeni Şafak)

25 Şubat 2019: ‘Kan ürünleri fabrikamızı önümüzdeki üç yıl içerisinde inşallah faaliyete geçirmiş olacağız’ (Cumhuriyet)

2 Mart 2019: AA muhabirine konuşan Kızılay Başkanı: Özel sektör ve Kızılay işbirliği ile kan ürünleri üreten fabrika kuracağız.

Şu anda böyle bir fabrika faaliyette görünmüyor. İddiaya göre Sancak üretim yapmak için finansmanı sağlayamadığını söylüyor iktidara. Hatta şirketinin bir kısım hissesini de Çinli bir şirkete sattığı da söyleniyor. Halka açık olmadığından bu şimdilik bilinmiyor. Ama gelin görün ki, Sancak SGK’ya üretimi için ihalesini aldığı dört kan ürününü satmaya devam ediyor. Peki ama nasıl?

Önce konunun SGK için nasıl bir maliyeti olduğunu kısaca hatırlatalım. Üretimini yapması gereken IVIG’den 2018’de 274 bin 564 adet alınmış. Değeri ise 811 milyon 632 bin 872 TL FACTOR VIII 312 bin 350 adet ve değeri 235 milyon 662 bin 132 TL. FACTOR IX 64 bin 48 adet, değeri de 57 milyon 344 bin 301 TL. ALBUMIN ise 41 bin 746 ve onun parasal karşılığı 12 milyon 579 bin 477 TL. Toplam 1 milyar 117 milyon 782 bin TL. Türkiye’nin toplam ilaç pazarının 29 milyar lirayı bulduğu düşünülürse bu dört kan ürünü pazarın yaklaşık yüzde 4’üne ulaşıyor. Yani ilaç pazarının bu kadarı tek bir kişiye verilmiş durumda.

Sancak üretmediğine göre kan ürünleri nereden geliyor?

30 Ağustos 2019 itibariyle Maxicells adına alınmış beş adet ruhsata bakıldığında Nisan ve Mart 2019’da bu ürünleri Kansuk adlı firmadan alıp kendi üzerine tescil ettiği görülüyor. 1960 yılında kurulan şirketin kan ürünleri departmanı ise 1982’de Alman Biotest GmnH lisansıyla kurulmuş. Ve kan ürünleri ithalatı yapıyor. Yani Sancak ihale şartnamesine göre kan ürünlerini ‘yerli ve milli’ üretmesi gerekirken bir başkasının ithal ettiklerini satın alıyor.

Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü de bu gelişmeden bir ay önce, 30 Temmuz 2019 günü bir yazı yayınlayarak ayakta, yatarak, günübirlik tüm tedavi şartlarında plazma ürünlerinin “hastanelere teslimatı gerçekleştirilecek ürünler ile sağlanması” talimatı veriyor. Bu ne demek?

Kamu Hastaneleri Kurumu Genel Müdürlüğü Sancak’ın aldığı ruhsatları paraya çevirmek için hastanelere bu ürünleri göndereceksiniz diyor, SGK da parasını peşin veriyor. Firma tek satıcı konumuna geçiyor ve ayrıca normalde ayaktan reçetelerde eczanelerden sıralı dağıtım yoluyla alınan ilaçlar da dahil olmak üzere bu firmadan alınacağı, ödemenin de hastanece değil SGK tarafından yapılacağı karara bağlanmış oluyor.

Sonuçta zincir 17 yıldır alışık olduğumuz şekilde tamamlanıyor: Alım garantili bir ihale ve iktidara yakın bir şirket… Ama ortada ne fabrika, ne laboratuvar, ne de üretim var. SGK anlaşmaya imza atmak ve ruhsat almak dışında kılını kıpırdatmayan Sancak’a milyonlarca lira ödemeye başlıyor.

1990’larda SGK yolsuzlukları için basında sık kullanılan bir başlığı hatırlatalım: “SGK’nın kanını emdiler!” Şimdi bu ihale için hangi başlık uygun olurdu?

Gazete Duvar / 05.09.19