AKP iktidarı salgın günlerinde tek adam rejimini sağlamlaştırmak için kolları sıvamış durumda. Salgında uygulanan sokağa çıkma yasaklarından alınacak önlemlere kadar her şeyi T. Erdoğan açıklıyor. Erdoğan hedef gösteriyor, gözaltı-tutuklama terörü devreye sokuluyor. Muhalif kimlikleriyle bilinen barolar, meslek odaları hedefe çakılıyor. Kısacası, başta T. Erdoğan olmak üzere, AKP iktidarı kendisinden olmayan her kesime yönelik baskı ve saldırı politikalarını hayata geçiriyor. Bu saldırılardan en fazla nasibini alan kesimlerin içerisinde muhalif basın ilk sıralarda yer alıyor.
Yandaş basın adeta AKP iktidarının propaganda organı gibi çalışırken, muhalif basının sesi her fırsatta kesilmeye çalışılıyor. Tele 1 ve Halk TV programları, FOX TV haber bülteni sunucuları gibi burjuva muhalefet kanalları ve temsilcileri dahi sistematik olarak RTÜK aracılığıyla cezaya çarptırılıyor. Fatih Portakal örneğinde olduğu gibi haklarında davalar açılıyor. Hali hazırda muhalif basının alanı uzun süredir sınırlanmış durumdayken, bu kesimler hala AKP iktidarı için “tahammül” sınırlarının üzerinde görülüyor. Bu sebeple salgın günlerinde de muhalif basına yönelik saldırılar hız kesmeden devam ediyor.
Yandaş basın kirli propagandaya devam ediyor...
Yandaş basın ve medya organlarında bir yandan AKP'nin başarılı (!) icraatlarının reklamları yapılırken, bir yandan da gerici-milliyetçi ideolojinin toplum üzerindeki etkisini arttırmak için yandaş basın ve medyaya önemli roller veriliyor. Yandaş basın ve medya organları adeta AKP iktidarının toplumu kendi ideolojisi çerçevesinde dönüştürmesinin bir aracı olarak kullanılıyor. Bu bakış açısının sayısız örneği verilebilir kuşkusuz. Ancak yakın dönemde yaşanan şu örnekler durumu anlatmaya yeterli olacaktır:
-Sevda Noyan, Ülke TV'de katıldığı programda “15 Temmuz kursağımızda kaldı, listem hazır, 50 kişiyi götürecek donanıma sahibiz” açıklamasında bulundu.
-Akit TV'de yayınlanan programa katılan sözde Profesör Muttalip Kutluk Özgüven çocuk yaşta doğurmayı savundu.
-Takvim, "DHKP-C terör örgütüne destek paylaşımlarına soruşturma! HSK, Ankara hâkimi Leyla Köksal'ı da tespit etti” başlığı ile yayınladığı haberde İbrahim Gökçek ile ilgili destek paylaşımı yapan hakimleri hedef gösterdi.
Muhalif basına ceza, gazetecilere hapis cezası...
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği ile iş birliği içinde yürüttüğü “Demokrasi için Medya, Medya için Demokrasi (M4D) Projesi” kapsamında hazırlanan Medya İzleme Raporu'nda yer alan basın ve ifade özgürlüğüne yönelik ihlaller, AKP iktidarının muhalif basına yönelik saldırılarını gözler önüne sermekte. Raporda öne çıkan bazı başlıklar şu şekilde:
-Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, ocak ayında son kullanma tarihi geçmemiş ve e-devlet sisteminde “kullanımda” şeklinde kayıtlı iken kimi muhalif yayın çalışanlarının tüm sarı basın kartları için “iptal edilmiştir” kararı aldı. (Tepkiler sonrası sarı basın kartlarının iptalinden vazgeçildi.)
-Cezaevinde bulunan veya yargılanan basın mensuplarının davaları devam etti. Söz konusu davaların bir bölümü Covid-19 salgını nedeniyle ertelendi.
-İnfaz Yasası taslağı kapsamında Basın İlan Kurumu’ndan (BİK) ilan alamayan gazetelerin cezaevlerinde dağıtımının yasaklanması gündeme geldi. Bu gazeteler hükümete muhalif çizgideki Cumhuriyet, Birgün, Evrensel, Yeniçağ gibi düzenli olarak ilan yasağıyla karşılaşan yayın organlarını kapsıyor. Aynı yasa taslağı cezaevinde “terör” suçlamasıyla bulunan gazetecilerin de serbest kalmasının önüne geçecek şekilde Meclis gündemine geliyor.
-Basın İlan Kurumu Evrensel ve BirGün’e resmi ilan durdurma cezası verdi.
-28 Şubat’ta hükümet tarafından duyurulduktan sonra Edirne sınır kapılarının göçmen geçişine açılmasının ardından başlayan mülteci akınını haberleştirmek isteyen gazetecilerin bir bölümü gözaltına alındı.
-Sputnik çalışanı üç gazetecinin evlerine eş zamanlı saldırı girişiminde bulunuldu, hemen ardından üç gazeteci de gözaltına alındı ve serbest bırakıldı.
-Libya’da yaşamını yitiren MİT görevlisinin cenaze görüntülerini paylaşan Oda TV Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve muhabir Hülya Kılınç gözaltına alındı. Ardından iki gazeteci ve Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan tutuklandı.
-Covid-19 salgınının baş göstermesinden sonra basın çalışanları sürekli sahada olmak zorunda olan birkaç meslek grubundan biri hâline geldi. Özellikle sahada haber yapan muhabirler, matbaa çalışanları ve televizyonlarda kamera önü ve arkasında çalışan basın emekçilerinin sosyal haklarıyla ilgili henüz doğrudan bir düzenleme yapılmadı.
Sınır tanımayan Gazeteciler’in (RFS) hazırladığı ve dünya genelinde basın özgürlüğünün ele alındığı “2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi”ne göre Türkiye 180 ülke içerisinde 154. sırada yer almakta. Çağdaş Gazeteciler Derneği ise Türkiye’nin Çin’den sonra en çok tutuklu gazetecinin bulunduğu ikinci ülke olduğunu belirtmekte. Yukarıda verilen örnekler ve Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesi iktidarın muhalif basına yönelik tahammülsüzlüğünü gözler önüne sermektedir. Bulduğu her fırsatta düşünce ve ifade özgürlüğüne saldıran, hak ve özgürlükleri sınırlandırmaya çalışan AKP iktidarının muhalif basına yönelik sistematik hale gelen saldırılarına karşı gelmek ise AKP iktidarının politikalarına karşı olan geniş kesimlerin sorumluluğunda bulunmaktadır.