Mezuniyet törenlerinde gerici dayatmalar

Yağma talandan beslenenler, kendileri lüks şatafat içinde sefahat sürerken emekçileri sefalete mahkum edenler, utanıp sıkılmadan “milli manevi değerler” üzerine laflar ediyorlar.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 17 Haziran 2024
  • 18:30

Gebze Alaettin Kurt Anadolu Lisesi’nde okul yönetimi mezun olan öğrenciler için 13 Haziran’da bir tören düzenledi. Ancak törenden önce velilerin “Mezuniyet Komisyonu” adına “Veli izin onay formu” imzalaması istendi. Formda ise ‘tören yönetmeliği’ adı altında katılacak öğrencilere dayatılan sınırlamalar şöyle sıralandı:

“Milli Manevi değerlere, kılık kıyafet yönetmenliğindeki temel sınırlandırmalara uymak. Öğrenci yırtık veya delikli kıyafetler ile şeffaf kıyafetler giyemez. Vücut hatlarını belli eden şort, tayt gibi kıyafetler ile diz üstü etek, kısa pantolon kolsuz gömlek ve tişört giyemez. Siyasi sembol içeren simge, şekil ve yazıların yer aldığı fular, bere, şapka, çanta ve benzeri materyalleri kullanamaz…”

Mezuniyet töreni için okula gelen bazı öğrenciler ise kıyafetleri gerekçe gösterilerek törene alınmak istenmedi. Öğrenci ve velilerin keyfi yasağa karşı çıkmasının ardından tüm öğrenciler mezuniyet törenine alındı.

Bu olayın hemen ardından Rize’de bulunan Türk Telekom Güzel Sanatlar Lisesi'nde de bir öğretmen, mezuniyet töreni öncesi WhatsApp grubuna bir mesaj göndererek öğrencileri kıyafetleri konusunda uyardı.

Ardı ardına bu olayların yaşanması tesadüf değil zira Milli Eğitim Bakanlığı okulların kapanmasına iki hafta kala mezuniyet törenlerine ilişkin okul müdürlerine bir genelge yolladı. Bu genelgeye göre ise “mezuniyet etkinlikleri milli, manevi, ahlaki ve kültürel değerlere aykırı olmayacak. Törenlerde şatafata izin verilmeyecek ve etkinlikler için veli izni alınacak.”

Bu olaylar sermaye devletinin gerici politikalarını eğitim alanında nasıl hayata geçirdiğinin yeni göstergeleridir. Eğitimin her kademesinde “kültürel hegemonya” yaratmak isteyenler sözde milli, manevi, ahlaki ve kültürel değerleri de öğrencilerin kılık kıyafetlerine yönelik gerici müdahalenin bir kılıfı haline getiriyor.

Yağma talandan beslenenler, kendileri lüks şatafat içinde sefahat sürerken emekçileri sefalete mahkum edenler, utanıp sıkılmadan “milli manevi değerler” üzerine laflar ediyorlar.

Yaşananlar, “Eğitimde Türkiye yüzyılı” diyerek şatafatlı cümlelerle açıklanan eğitimin ne anlama geldiği konusunda şimdiden fikir vermiştir. Ancak AKP-MHP rejiminin bu dayatmaları için “münferit” deyip geçmek yerine, bunun gerici saldırganlığın yeni bir boyuta taşınması olduğunun farkında olmak ve orta çağ artığı bu zihniyete karşı mücadele etmek büyük bir önem taşıyor. Aksi durumda bu kokuşmuş gerici zihniyetlerini yeni ve daha pervasız adımlarla çocuklara ve emekçilere dayatmaya devam edecekler.

M. Nevra