Kobanê Davası’nın 16’ncı duruşması 6. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü’nde bulunan Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyor.
Duruşmada ilk söz verilen Kürt siyasetçi Sibel Akdeniz, Kürtçe’nin Kirmançkî lehçesi ile hazırladığı savunmasının Türkçe yazılı tercümesini 9 Eylül'de günü mahkeme heyetine sunacağını belirtti.
Savcılık tarafından 78 sayfa olduğu bildirilen mütalaanın dosyaya yazılı olarak sunulacağını bildiren mahkeme başkanı, mütalaanın siyasetçilerin bulunduğu infaz kurumlarına da müzekkere yazılarak ulaştırılmasına karar verdi.
HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız savunmasında Nazım Hikmet’in "Provokatör" şiirinde yer alan “Bu adam sattı arkadaşını; sattı altın bir tepside arkadaşının kanlı, kesik başını” dizelerini okudu. Şiirle “itirafçı” olarak tanımladığı gizli tanık ifadelerine değinerek şunları söyledi:
"HDP’yi kapatma davasıyla bu dava eş güdümlü gidiyor. Bu bir siyasi plan. Bu davayı dört beş tane itirafçı üzerine oturtmaya çalışıyorsunuz. Bu itirafçılara dayanarak siyasi ihtiyaçlara binaen bizi yargılamaya çalışıyorsunuz. Peki Kürt sorunu itirafçılarla çözülecek mi? Böylesine büyük bir halk hareketinden bahsederken, buraya getirdiğiniz itirafçılarla sorunu nasıl çözeceksiniz? Tarih bu durumu Aziz Nesin’in trajikomik hikayeleri gibi yazacak.”
Demirtaş: Anadolu medeniyetler bileşkesidir
Duruşma verilen aranın ardından, Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız’ın beyanlarıyla devam etti.
Ardından söz alan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, davada yaşanan hukuka aykırılıkları defalarca dile getirdiklerini belirterek, Kobanê Davası’nda yargılananların da resmî ideolojiye karşı gelen siyasetçiler olduğunu vurguladı devamında şunları söyledi:
“Resmi ideolojiye uymuyorsa sanatçı da olsa, siyasetçi de olsa terörist kabul ediliyor. Salonda bulunan asker, polis ve diğer kamu görevlilerinin bu resmî ideolojiye inandığını düşünüyorum. ‘Devletin bütünlüğünü nasıl koruyacağız’ diye düşünüyorlar. Kendilerini devlet yanlısı olarak tanımlıyorlar. Tarih 1925’ten 2022’ye aynı kodlarla devam ediyoruz ama yanılıyorsunuz. O yıllarda yapılan hatalar düzeltilebilir. Devlet parçalanmadan, ulus bütünlüğü bozulmadan yeni tanımlar oluşturulabilir. Anadolu ve Mezopotamya coğrafyası aynı zamanda Mısır gibi büyük bir medeniyet merkezi, İstanbul gibi medeniyet merkezi var. Dünyada bu tanımları doğuracak hiçbir kimse olmasa bile biz bu zenginliklerle ve deneyimlerle kendimiz üretebiliriz. Dinlerin bize kazandırdığı muazzam birikimler var. Ayrıca yaşadığımız savaşlar, soykırımlar var. Kürt isyanları var. Buradan çıkarmamız gereken dersler var. Anadolu coğrafyası halklar ve medeniyetler bileşkesidir. Çok sayıda kültür vardır. Bunlar yok etmek veya tekleştirmek mümkün değildir. Bu bir ihanet olacaktır aynı zamanda gereksizdir. Bir kimlik etrafında bütünleşmeden ortak ulusal değerler yaratılabilir. Devletin ve bizim çok kültürlü ulusun bağımsızlığını simgeleyen bayrak bunlardan biridir. Hukuk, ulusal birliğin güvencelerinden biridir. Diller de bunlardan biridir. ‘Burası Türk yurdudur. Sevmeyen terk etsin’ diyorlar. Hayır burası hepimizin yurdudur. Kürt olarak benim Ankara’da, Trabzon’da hakkım var. Bölünmeyi engellemenin yolu tekleştirmek değil birleşmektir. Birlik çokluktur.”
Demirtaş’ın ardından duruşma, Diyarbakır Baro Başkanı Avukat Nahit Eren, Van Baro Başkanı Zülküf Uçar, HDP eski MYK üyesi Ayşe Yağcı, Tevgera Jinen Azad (TJA) Aktivisti Ayla Akat Ata, Avukat Cemile Turhallı Balsak’ın beyanlarıyla sürdü.
Duruşma, 8 Eylül Perşembe günü devam edecek.