Ankara Katliamı’nın 6. yılında, 10 Ekim Barış Derneği ve 10 Ekim Ankara Gar Katliamı Avukat Komisyonu, “2015’ten Bugüne Katliamlar ve Cezasızlık” panelini düzenledi.
Ankara, Diyarbakır ve Suruç katliamlarının avukatları, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve aileler ile yaralıların katıldığı panelde HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Antep Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Mahmut Toğrul, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Dr. Çiğdem Sever, Gazete Duvar yazarı Fehim Taştekin, gazeteci Alican Uludağ ve Hakkı Özdal da konuk olarak yer aldı.
“Devletin IŞİD konusunda esnek tutumları süreçleri belirliyor”
Fehim Taştekin, konuşmasında şunları ifade etti:
“IŞİD; aslında hepimizin coğrafyada pek çok aktörün ortak suçu olarak görüyorum. Elbette tarihsel arka planı var. IŞİD tekrarı andırıyor. Bu coğrafyanın 1970’lerden beri yaşadığı süreçlere baktığımızda Arap dünyasının, sosyalizm tınısı taşıyan rejimlerin başarısız olması sonucunda siyasal İslam’ın desteklendiği bir dönem yaşandı.
Yargıya baktığımızda IŞİD üyeleri ‘etnik pişmanlık’ kullanarak kolayca salıveriliyor. Tutuksuz yargılanıyorlar ya da 1 yıl 3 ay gibi çok az cezalar alıyorlar. Devletin, IŞİD söz konusu olduğu zaman esnek tutumları bu süreçleri belirliyor. Gözaltılara baktığımızda da bunu görebiliyoruz. IŞİD’in kaçırdığı Êzîdi çocuk ve kadınları Türkiye’de sakladığını çok iyi biliyoruz. Ama sonuç olarak bunu yapanların yargılanmadığını da görüyoruz.”
“Katliama göz yumanlar da yargılanmalı”
“10 Ekim’in hangi devleti tahkim ettiğini ve hangi devleti ikame edeceğini konuşmalıyız” diyen Gazeteci Hakkı Özdal, şunları vurguladı:
“10 Ekim’den yarına ilişkin de bir şeyler çıkarmalıyız. Silahlı ya da silahsız harekete bulaşmış ülkücü hareketin 10 Ekim’den sonra başka bir forma bürünerek Türkiye’ye tasavvuf etmeye devam etti. Sedat Peker de ülkücü mafya olarak bilinen bir kalıntının ürünüdür. IŞİD’in gitmediği, kalıntısının en çok Türkiye’de kaldığını düşünürsek Türkiye için tehlikedir. Dolayısıyla IŞİD’le iş birliği yapan hem idari hem siyasi yapılarla birlikte açığa çıkarmalıyız. Sadece katliamı yapanlar değil buna göz yuman, katliamın ertesi günü basın toplantısında sırıtabilenlerin de yargılanması ve mahkum edilmesi gerekiyor hem hukuk hem de insani olarak.”
“Diyarbakır Katliamı engellenebilirdi”
Avukat Şevin Kaya, Diyarbakır Katliamı’nın engellenebilir olduğunu belirterek şunları belirtti:
“Ama açılan soruşturmaya jet hızıyla gizlilik kararı getirildi ve biz avukatların dosyaya ilişkin bilgi almamıza ya da toplamamızın önün kapatıldı. Her 3 katliam dosyası birbirine çok benziyor. Bunca yargılamalardaki ihmallerden daha çok bizi rahatsız eden bir iki durum vardı. Sanıklardan birinin avukatı IŞİD dinini ağır yaşayan bir örgüttür diyerek meşruluğunu savundu. Ama mahkeme buna hiçbir şekilde müdahale etmedi. Bu avukat başka bir celsede bize saldırdı. Biz bu bakış açılarıyla tek başımıza bir yargılama yapıp dosyada daha fazla tahliye olmadan bitirilmesini sağlamaya çalıştık. Bir taraftan da bu dosyalarda ailelerimizi daha fazla mağdur etmemek için mahkemeyle bir yol kastedemeyeceğimizi anlayınca kapatmak durumunda kaldık. Dosya hâlâ istinafta. Katliamların önünü açanların da yargılanmasını sağladığımız günler olmasını umuyorum.”
“Bir arada olmaya devam edeceğiz”
10 Ekim katliamı davası avukatlarından Sevinç Hocaoğulları şunları ifade etti:
“Bağımsız yargının temsilcisi olması gereken kişinin olmayan düğmelerini kimin önünde iliklemeye çalıştığını biliyoruz. Tüm baskıya, bize unutturmaya çalışılanlara rağmen bir arada olmaya devam edecek ve biz kazanacağız”
“Suçu örtbas etmeye çalışan yargı pratiği var”
TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık şunları ifade etti:
“Bu katliamların asıl faillerinden Erdoğan'ın birkaç gün önce söylediği 'Muhalefet iktidar olma talebinden vazgeçsin' sözü beni endişelendiriyor. Bu, 7 Haziran seçimleri öncesinde '400 vekili verin bu iş bitsin' beyanıyla aynı niyeti gösteriyor. Net olarak 'AKP, IŞİD ile ilişkili' diyemem ama El Kaide ile ilişkilidir. Erdoğan en büyük savaş baronudur çünkü iktidarda kalmak zorunda ve bunun için her şeyden ve herkesten vazgeçecek durumdadır. Dosyalarda katliamlardaki kayıplarla bile empati kurmayan, suçu örtbas etmeye çalışan bir yargı pratiği var. Bu iktidarı değiştirmeden hiçbir katliamın hesabını soramayız. Faillerinin devlet olduğu cezasızlık, her haliyle karşımıza çıkıyor.”