On binlerce insanımızın canına mal olan 6 Şubat depreminin birinci yılındayız. Kapitalist düzenin rant ekonomisi, toplumun ihtiyaçları yerine ikame ettiği kâr anlayışı, büyük bir yıkım halinde üzerimize çöktü. Felaketin boyutları ortada iken, günlerce hareket etmeyen sermaye devleti gerçeğini yaşadık. Saray iktidarının yalan, baskı ve manipülasyon dışında pek bir hünerinin olmadığı, enkaz altında on binlerce insan varken bir kez daha ortaya çıktı. Depremi “Allah’ın takdiri”, ölümleri “kader”, yıkılan binaları ise “ekonomiyi canlandıracak beton yığınları” olarak gördüklerine yeniden tanık olduk.
İnsanlar kurtarılmayı beklerken yeni ev vaatlerinde bulunan, şova çevirdikleri “yardım kampanyaları”nı marifet sanan bir iktidar tarafından yönetiliyor bu ülke. Enkaz altındaki insanları kurtarmak yerine halkın organize ettiği yardım kamyonlarının önüne AKP’nin reklam pankartlarını astılar. AKP düzeninin tüm acizliği büyük bir insan kırımı olarak orta yerde dururken, bozulan makyajlarını tazelemekle uğraştılar. Birkaç müteahhit ve mühendisi tutuklamayı, resmi sayılara göre 50 binden fazla insanın yaşamını yitirmesine yeterli ceza olarak gördüler. AKP’nin tepesinde oturduğu kapitalist düzen gerçeğine zeval gelmemesi için her yolu denediler.
Deprem bölgesinde hala insanlar çadırlarda yaşıyor, temel insani ihtiyaçlarına ulaşmakta zorlanıyorlar. En ilkel yaşam koşullarına maruz kalıyor, yağmur, çamur, yangın vb. risklerin hepsiyle burun buruna bulunuyorlar. Mahkemeler göstermelik tutuklamaları aklamakla, televizyonlar depremin ardından sanki hiçbir sorun kalmadığını göstermekle, her renkten sermaye partisi ise deprem gerçekliğini oy devşirmeye bağlamakla meşgul.
Yeni bir yerel seçim yaklaşıyor. Depreminin yıkıma uğrattığı kentlerde belediyecilik yapan tüm sermaye partileri, AKP’si, CHP’si ya da MHP’si, bir kez daha toplumun karşısına çıkıp oy isteyecekler. Hayata geçirecekleri belediyeciliği bol vaatler ile pazarlamaya çalışacaklar. Deprem vurguları, kentsel dönüşüm tartışmaları ile bezenmiş “insan odaklı” belediye övgüleri peşi sıra gelecek. Bugüne kadar neden yapılmadığı tartışmaları yok sayılıp, bundan sonra neler yapılacağı uç uca eklenip reklam tabelalarını süsleyecek.
Ama bu ülkede bir yıl önce yaşanan bir depremde on binlerce insanın öldüğü ve sağ kurtulanların hala çadırlarda yaşadığı gerçeği orta yerde durmaya devam edecek. Maraş’ın AKP’li belediyesi ile Hatay’ın CHP’li belediyesinin de esaslı bir farkı yok. Belediye seçimlerini hangi sermaye partisinin kazandığının var olan sorunların çözümüne bir katkısı yok.
Deprem yıkıntıları altında kalmamak, sağlıklı konutlarda insanca bir yaşam sürebilmek ancak bu ülkenin işçi ve emekçilerinin mücadelesiyle mümkün. Sorulmayan hesapları sormanın, kapanmayan acıları dindirmenin, yalnız adaleti değil insanca bir yaşamı da inşa etmenin yolu bizlerin mücadelesinden geçiyor.
(Emeğin Kurtuluşu 1-15 Şubat 2024 tarihli 26. sayısından alınmıştır…)