PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine binlerce tutuklu dün itibariyle açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerine son verirken, hastane sevklerinde sorunlar yaşanmakta. Bazı cezaevlerinde meydana gelen aksamalara ilişkin yazılı açıklama yapan İstanbul Tabip Odası (İTO), açlık grevinin sonlandırılması sürecinin sağlık açısından ciddi riskler barındırdığını ifade etti.
Acil eylem planları çerçevesinde ele alınmalı
Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, bu süreçte kalıcı bedensel-zihinsel hasar gelişmesine neden olabilecek, “Malpraktis-kötü uygulama”lardan kaçınılması ancak “tıbbi iyi uygulama” örneklerine bağlı kalınmasıyla mümkün olduğu belirtilen açıklamada, “Açlık grevleri sonlandırma süreçleri, mevcut sağlık hizmet sunumu altyapısının yetersiz kalması nedeniyle ‘olağan-dışı durumlar’ olarak görülmeli, yetkililer bu konuyu mevcut hizmet sunumu pratikleri çerçevesinde değil, hazırlayacakları uygun acil eylem planları çerçevesinde ele almalıdır” denildi.
‘Kaygı verici bildirimler alıyoruz’
“Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) bu nedenle uluslararası ve ülkemizdeki açlık grevi deneyimlerinin ışığında, bu sürecin taşıdığı riskleri öngörerek, ulusal ve uluslararası ‘iyi hekimlik uygulamaları’ deneyimlerini yansıtan tedavi kılavuzlara hazırlamış, tüm ceza infaz kurumu hekimliklerine göndermiş durumdadır” denilen açıklamada, dünden bu yana tutukların yeterli tedaviye ulaşmadığına dair kaygı verici gelişmelerin yaşandığı ifade edildi. Sağlığa erişim konusunda yaşanan kaygı verici bildirimler ise şu şekilde sıralandı: “Bakırköy Cezaevi’nde mahpusların sevk edilerek, tedavilerinin tam teşekküllü hastanelerde yapılması yerine, aile sağlığı merkezlerinde, aile hekimlerinin gözetiminde tedavileri planlanmaktadır. Silivri Cezaevi’nde açlık grevinde bulunan 195 mahpustan sadece 44’ünün cezaevi hastanesine sevk edildiği, sevk edilmeyen mahpuslar arasında ölüm orucu ve 6 ayın üzerinde sürelerde açlık grevini sürdürmüş kişiler bulunmaktadır.”
Tedavi nasıl yapılmalı?
Uzun süreli açlık tıbbi olarak multi-disipliner yaklaşımla yönetilmesi gerektiği bir süreç olduğunu vurgulandığı açıklamada, tedavinin nasıl yapılması gerektiği şu şekilde ifade edildi: “Vücut ağırlıklarının yüzde 10’unundan fazla kilo kaybı olanlar, kanama, denge sorunu, görme bozukluğu vb. ek semptomları olanlar, B-1 vitamini almamış olanlar yatarak tedavi edilmelidir. Her bir mahpusun risk değerlendirilmesinin tetkik merkezli değil, konunun uzmanları ile dikkatle yapılması gerekmektedir. Mahpusların cezaevlerinde yetersiz olanaklarla tedavi edilme girişiminin eksik risk değerlendirmesi, yanlış-yetersiz tedavi ile tıbbi uygulama hataları (malpraktis) ile sonuçlanması kaçınılmaz görünmektedir. Bu uygulamalar, açlık grevi sonlandırma-Beslenmeye geçiş protokollerine aykırıdır ve insan sağlığı açısından kabul edilemez. Kalıcı sakatlıklara sebebiyet verilmemesi için ’tıbbi iyi uygulama’ örneklerini yansıtan tedavi protokollerinin uygulanması elzemdir.”
İlgili bakanlıklara çağrı
Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı yetkililerine de çağrı yapılan açıklamada, “Yetkilileri tedavi kılavuzlarına uymaya, tedavi süreçlerini cezaevlerinin olanakları ile sınırlandıran yaklaşımlarından vazgeçmeye, cezaevlerinde görev yapan meslektaşlarımızı kendilerini etik ve hukuki açıdan güç durumda bırakacak yaklaşımlardan kaçınmaya, karar alırken hekim bağımsızlığını ve iyi hekimlik değerlerini esas almaya çağırıyoruz. İstanbul Tabip Odası olarak, başta insan hakları, iyi hekimlik ve hekim bağımsızlığı olmak evrensel hekimlik değerlerini savunan tüm meslektaşlarımızın daima yanında olduğumuzu; tıbbi, etik ve hukuki süreçlerde gereken desteği vereceğimizi yeniden ilan ediyoruz” diye belirtildi.