Bilim Kurulu üyelerine açık mektup

İstanbul Tabip Odası “Bilim Kurulu üyesi meslektaşlarımıza açık mektup” yayınladı. Bilim Kurulu sorgulanarak ‘görev tanımınız sadece Sağlık Bakanı ve diğer siyasi yöneticilere “danışmanlık” sunmakla mı sınırlıdır’ denildi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 29 Nisan 2020
  • 12:31

İstanbul Tabip Odası Bilim Kurulu üyesi meslektaşlarına açık mektup yayınladı. Mektpta ilk olarak alınan kararların açıklanma biçimine değinilerek şunlar ifade edildi:

“Ancak alınan “kararlar” doğrudan Bilim Kurulunuz (ya da bir sözcüsü) tarafından basın ve kamuoyuyla paylaşılmadığı için sizin adınıza açıklamalar yapan siyasi yetkililerden ya da “Kurul” üyelerinizin verdiği “kişisel” beyanatlardan öğrenebilmekteyiz.”

İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu açıklanan mektup ile Bilim Kurulu üyelerine sürece dair sorular soruldu. ‘Bilimsel ve dostça selamlar’ sözü ile bitirilen mektupta yöneltilen sorular şu şekilde:

  1. Sürecin yönetimi açısından sağlık çalışanlarının ve toplumun güvenini sağlayacak bilgi paylaşımının önemini takdir edersiniz. Oysa Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalarda vakaların bölgesel dağılımı, yaşı, cinsiyeti gibi demografik özelliklerine yer verilmemekte; yapılan testlerin ne kadarının hastalık belirtisi gösteren kişilerden, ne kadarının temaslılardan, ne kadarının mükerrer testlerden oluştuğu gibi hasta izlemi açısından hayati öneme sahip bilgiler paylaşılmamaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın bu tutumu Bilim Kurulunuz tarafından nasıl değerlendirilmektedir?
  2. Dünya Sağlık Örgütü’nün COVİD-19 için önerdiği kodların ülkemizde kullanılmamasını ve tarafınızdan hazırlanan rehber doğrultusunda COVİD-19 tedavisi görmelerine karşın PCR testi pozitif çıkmayan vakaların COVİD-19 olarak kabul edilmemesini bilimsel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
  3. Emek, meslek örgütlerinin ısrarlı çağrılarına karşın acil, temel, zorunlu sektörler dışındaki üretimin durdurulmamasının salgının yayılmasında etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
  4. Kesin tanılı ya da olası olmakla birlikte hastaneye yatırılmayan COVİD-19 vakalarının izolasyon merkezlerinde/hastanelerinde takibi yerine evde izolasyonu ve telefonla takibini yeterli görüyor musunuz?
  5. İstanbul’da yaşayan ve mesleklerini icra eden bizler COVİD-19 vakalarının yüzde altmışa yakınının şehrimizde olduğunu, Türkiye’de ilk vakanın tespit edildiği tarihten yirmi iki gün sonra, 1 Nisan günü öğrenebildik. İstanbul’un öncesi ve sonrasıyla, Sayın Bakan’ın ifadesiyle “Türkiye’nin Wuhanı”na dönüşmesi süreci Kurulunuzun bilgisi dahilinde miydi, bu süreçte İstanbul için özel tedbirler alınması öneriniz oldu mu?
  6. İlk COVİD-19 olgularının 31 Aralık’ta Çin’de bildirilmesine, Türkiye’de 10 Mart’ta tespit edilmesine ve hastanelere yoğun başvuruların Mart ayı ortasında başlamasına rağmen hastanelerimizin bu sürece ne yazık ki fevkalade hazırlıksız yakalandığını üzülerek yaşadık. Aradan geçen bu iki buçuk aylık süreçte gerekli tedbirlerin alındığını düşünüyor musunuz, bu konuyla ilgili önerileriniz, uyarılarınız oldu mu?
  7. Salgın yönetiminde fevkalade önemli olan birinci basamak sağlık hizmetlerinde de bu süreçte gerekli hazırlıkların yapılmadığına, ancak vakalar çığ gibi büyümeye başladığında alelacele tedbirlerin alınmaya, filyasyon ekiplerinin bile bu aşamadan sonra kurulmaya çalışıldığına tanık olduk. Bu durum da bilginiz dahilinde miydi, gerekli uyarılar, öneriler tarafınızdan yapıldı mı?
  8. SARS COV-2’nin kuluçka süresinin on dört güne kadar uzayabildiği bilinirken ve salgının yayılmasını önlemek için “sokağa çıkma yasağı/kısıtlaması” birçok ülkede uzun süreli uygulanırken ülkemizde “aralıklı” uygulanması Kurulunuzun önerisi midir, gerekli ve yeterli düzeyde etkili olacağını düşünüyor musunuz?
  9. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın pandeminin kontrol altına alındığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir ay sonra “çifte bayram yaşayacağımız” şeklindeki açıklamalarına katılıyor musunuz?
  10. Bilim Kurulunuz COVİD-19 Pandemisine karşı mücadele sürecinin bütününden sorumlu ve yetkili bir kurul mudur, yoksa görev tanımınız sadece Sağlık Bakanı ve diğer siyasi yöneticilere “danışmanlık” sunmakla mı sınırlıdır?”