Bayrampaşa Cezaevine “Tufan” planı çerçevesinde düzenlenen “Hayata Dönüş Operasyonu” ile ilgili soruşturmayı yürüten Savcı Ali İhsan Demirel’in, “görevi ihmal” suçlamasıyla Yargıtay 5. Ceza Dairesinde yargılandığı davada beraat etmesine ilişkin gerekçeli karar yazıldı.
Kararda Demirel ile ilgili “sayılan tüm hususlara rağmen soruşturma işlemlerinde yaklaşık on iki yıllık bir gecikme yaşandığı bir gerçek ise de…” dendi.
Soruşturma kapsamında 11 yılda sadece 11 müzekkere yazmış olan Demirel’in “iş yükünün yoğunluğu” gibi gerekçelerle beraat etmesini bianet’e değerlendiren avukat Güçlü Sevimli, “Beraata kılıf bulma çabasıyla yazılmış, zorlama gerekçelerden oluşan bir karar” dedi.
“Sonuç almaya yönelik yazı ne anlama geliyor?”
Avukat Sevimli, bu kararın da daha önce mahkumiyeti bozan Yargıtay Ceza Genel Kurulu gibi “mesleki dayanışma” ihtiva ettiğini söyledi:
“Gerekçeli kararda dosyadaki gerçeklerle bağdaşmayan gerekçeler sıralanıyor. Beraata yönelik hukuka aykırı bir karar. Hukuken bu gerekçelere dosyanın içeriği dikkate alındığında gerekçe demek bile zor.”
Sevimli, gerekçeli kararda Demirel’in “ilgili tüm birimlere sonuç almaya yönelik müzekkereler yazdığı” gibi hukuken açıklaması olmayan bir ifade bulunduğunu da ekledi, “birimlerden ne kast ediliyor, sonuç almaya yönelik yazı hukuken ne anlama geliyor?” diye sordu.
Gerekçeler: Personel yetersizliği, UYAP’a geçiş, iş yükü
Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 23 sayfalık gerekçeli kararında, savcı Demirel’in “görevi ihmal” suçundan beraat etmesine ilişkin şu gerekçe yer aldı:
“…birinci bölgelerde görev yapan Cumhuriyet savcılarının bakmaları öngörülen iş miktarının çok üzerinde olması ve sanık savunmasında yer verilen soruşturmanın karmaşıklığı, kapsamı, dağınıklığı, belirsizliği, tevdi edilen başka işlerin yoğunluğu, personel yetersizliği ve UYAP'a geçiş süreci hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme gösterme kastıyla hareket ettiğine ilişkin aleyhine delil elde edilememesi nedeniyle CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”
Avukat Güçlü Sevimli, “Soruşturmayı 11 yıl boyunca akamete uğratması, hiçbir işlem yapmaması, tek bir şüphelinin bile ifadesini almaması, Tufan Planına işlem yapmaması iş yükü ile açıklanamaz” dedi.
AİHM de “soruşturma akamete uğratıldı” demişti
Gerekçeli kararda, “sanığın soruşturmanın hızla yürütülmesi ve delillerin karartılmadan toplanabilmesi bakımından ilgili tüm birimlere sonuç almaya yönelik müzekkereler yazdığı” ileri sürüldü.
o Müzekkere: Yargı makamının bir kararı yerine getirmesi için belli bir makama yazdığı yazı.
Müzekkerelere yanıt gelmemesine dair de “askeri makamların operasyona katılan görevlilerin kimliklerini vermekte isteksiz davranmalarından kaynaklandığı, bu hususa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 20.11.2012 tarihli ve 19262/09 başvuru sayılı Erol Arıkan ve Diğerleri/Türkiye kararında da aynen yer verildiği” belirtildi.
Avukat Sevimli ise AİHM’in kararında ayrıca, jandarmanın bu tutumunun yanı sıra soruşturmanın akamete uğratıldığına dair tespitin de yer aldığını ekledi.
11 yılda toplam 11 yazı, sıfır işlem
Güçlü Sevimli, “Savcı Demirel soruşturmayı yürüttüğü 11 yıl boyunca toplam 11 müzekkere yazdı. Yanıt gelmeyen müzekkerelerle ilgili de başka hiçbir işlem yapmadı.”
Hatta savcının yapmadığı suç duyurusunu kendisinin yaptığı belirten Sevimli, Demirel’in buna dair de bir işlem yapmadığını açıkladı:
“11 müzekkereden sadece birine suç duyurusu şerhi yazdı. Jandarmaya yazılan 31 Mart 2003 tarihli müzekkerede yanıt verilmediği takdirde suç duyurusunda bulunacağını ifade etti. Jandarma yine cevap vermedi ama Demirel suç duyurusu yapmadı. Bunun üzerine bu şerhi gerekçe göstererek operasyona katılan isimleri yargıya iletmeyen yetkililer hakkında müdahil avukat sıfatıyla, 5 Mayıs 2006 tarihinde kendim suç duyurusu yaptım. Bu suç duyurusu dilekçesi de Ali İhsan Demirel’e gönderildi.
“Ancak kendisinin yapacağını söylediği suç duyurusu dosyaya hazır olarak gelmiş olmasına rağmen hiçbir işlem yapmadı. Takipsizlik kararı bile vermedi, suç duyurusu dosyada bekledi. Demirel’e işlem yapmasına dair yazdığım ikinci dilekçe de yanıtsız kaldı.”
"Haricen duyum" ile dava açılmasını 4 yıl geciktirdi
|
Gerekçeli kararda, “operasyona katılan jandarma görevlileri hakkında İstanbul Valiliğince soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararlara karşı sanığın her seferinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesine itiraz ederek sorumluların yargılanması konusunda gerekli çabayı gösterdiği” ifade ediliyor.
Ancak dosyanın en baştan Valilik iznine sunulmasının sorumlusu Ali İhsan Demirel.
2001 yılında açılan soruşturma süresince iki kez ön soruşturma kapsamında Valilik izni istendi. Operasyona katılan askerlerin soruşturulmasına dair İstanbul Valiliği iki seferde de Jandarma raporlarına dayanarak soruşturmaya yer yok kararı verdi ancak bu kararlar Bölge İdare Mahkemesince bozuldu ve soruşturma başladı.
Bu süreç, davanın açılmasını dört yıl geciktirdi.
Avukat Sevimli, soruşturma sırasında incelenen suçların “görev suçu” olmamasına rağmen ve adli soruşturma sürerken dosyayı Valiliğe gönderip soruşturma izni isteyen ve izin prosedürünü başlatanın bizzat Savcı Demirel olduğunu, bu sebeple soruşturmanın dört yıl boyunca akamete uğratıldığını açıkladı.
Ali İhsan Demirel, adli soruşturma sürecinde idari izin protokolünü başlatma gerekçesine “haricen aldığı duyumları” göstermişti.
|
HSYK da “ifade alınmadı” tespiti yaptı
Gerekçeli kararda, Demirel’in şüphelilerden hiçbirinin ifadesini almamış olması da şöyle açıklandı: “savunmasında da belirttiği üzere hakkında soruşturma yürütülen personelden bir kısmının görev yerinin değişmesi nedeniyle bu kimselerin ifadelerine bizzat başvurmasa da anılan kişilerin ifadelerinin alınmasına yönelik talimatlar yazılması yoluna gittiği…”
Avukat Sevimli, bunun temelsiz bir gerekçe olduğunu, savcı Demirel’in Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan hiçbir askerin ifadesini talimatla dahi almadığını ekledi.
Dönemin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) müfettişlerince hazırlanan raporda da, jandarma görevlilerinin ifadelerinin adli soruşturma kapsamında alınmadığı, ön soruşturma sürecinde talimatlarla alınmış olan ifadelerle yetinildiği tespiti yer alıyordu.
Tufan Planı’na takipsizlik kararı
Savcı Ali İhsan Demirel, 2010 yılında hazırladığı iddianame ile sadece 39 ere dava açmış, 214 rütbeli asker hakkında takipsizlik kararı vermişti. Buna dair müdahil avukatların itirazı da reddedilmişti.
Dava açılmasından bir yıl sonra dosyaya Tufan Planı girdi. Bu planla ilgili de suç duyurusu yapıldı.
Ancak savcı Demirel Tufan Planıyla ilgili de takipsizlik kararı verdi.
Bu kez avukatlar, Demirel hakkında suç duyuruş yaptı ve dosyadan el çektirilmesini talep etti. Demirel’in yerine gelen savcı Tufan Planı’yla ilgili takipsizlik kararını kaldırdı ve 2015 yılında rütbeli askerlere de dava açıldı. Birleştirilen dava şu anda devam ediyor.
Başkan ve üyeden şerh: Mahkum edilmeliydi
Güçlü Sevimli kararın gerekçesinin temelsiz olmasının en önemli kanıtlarından birinin de mahkeme başkanı ve bir üyenin beraata şerh düşmeleri olduğunu belirtti:
“Karar oybirliğiyle alınmadı. Biri başkan, iki hakim muhalefet şerhiyle bu gerekçeleri kabul etmediklerini beraat verilemeyeceğini söylemiş oldular.”
o Savcı Ali İhsan Demirel’e “görevi kötüye kullanmak” suçundan açılan dava Nisan 2015’te sonuçlanmış, Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Demirel’e 1 yıl hapis cezası vermişti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Demirel’in normalin çok üzerinde bir iş yükünün olduğunu iddia ederek cezayı bozdu. Demirel yeniden yargılama sonucu beraat etti. 8 Aralık 2021 tarihli gerekçeli karar dün müdahil avukatlara tebliğ edildi.
Beş kişilik mahkeme heyetinden mahkeme Başkanı Şakir Aktı ve üye hakim Zeynep Şahin, kararda çoğunluk görüşüne katılmayarak Demirel’in cezalandırılması gerektiğine dair şerh yazdı:
“…önceki kararımızdaki gerekçelerle sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumuzdan Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararına uymak suretiyle sanığın beraatine karar veren sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.”
Ceza Genel Kurulu onarsa karar kesinleşecek
Beraat kararını temyize taşıyacaklarını belirten Sevimli, “Dosya yeniden Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gidecek. Ancak bu mahkeme zaten önceki mahkumiyet kararını bozan mahkeme olduğundan büyük olasılıkla beraat onanacaktır, hukuken bir beklentimiz yok” diye konuştu.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu beraat kararını onadığında karar kesinleşmiş oluyor.
Bianet / 20.01.22